kısadır hayat, çok ama çok kısadır; diyelim, altmış ya da yetmiş yıldır. kaç pirinç yetişecek bu kadar sürede bir tarlada? kaç ekmek pişecek taş ocaklarda? öğretmenler aynı şeyi kaç defa tekrarlayacak? gramer ve matematikle, balığın ve ıvır zıvırın ekolojisiyle doluşturulacak gerçek dünyaya hazırlanan çocuğun kafası. sonra sıra gelecek tüm o eleyici seçimlere; korkunç kurallarla boğuşacak adaletsizlikle çarpışacak anlamsız bir savaşın ardından angarya ile ezilecek ruhlar. ve sonra okul, iş, evlilik gelecek. minik bir bebek doğacak ve ardından endişe kaplayacak her yanı. kendine dair her şey bir lükse dönüşecek. dünyadaki sayılı günlerin sonuna geldiğinde hayatını gözden geçirirken fark edeceksin gerçekten yaşadığın günlerin ne kadar az olduğunu ve hayrete düşeceksin. birkaç taneden fazla olmayan o yaşam dolu ışığı belki sadece kız arkadaşının ilk bakışında bulacaksın. elbette vardır hepimizin sahiden yaşadığı günler. hatta bir mücevher parıltısını andır...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"