Yaklaşık yirmi dakikadır yokuş yukarı tırmanan yolcu otobüsü son düzlüğe geldiğinde, motor gürültüsü arasında bir ses duyuldu. “Şoför bey! Burada ineceğim.” Temiz yüzlü, temiz giyimli bir gençten, genç bir adamdan gelmişti bu ses. Muavin önce gence, sonra etrafına bakındı. Issız bir dağ başıydı burası! Yakınlarda ne bir köy, ne de bir ev vardı. Gence tekrar baktı. Onun uyku sersemi olup olmadığını anlamak istercesine “Burada mı?” diye sordu. “Evet, burada!” Otobüstekiler de bir garip, bir tuhaf karşılamışlardı bu isteği. Bu dağ başında kim niye inmek isterdi ki!. Acaba bu temiz giyimli genç, bir anarşist, bir terörist miydi? Ayağa kalkarak kapıya yanaşan gence bu sorularla, bu şüpheli gözlerle bakmaya başladılar. Gencin yüzünden, gencin hareketlerinden bu sorulara cevap bulmak mümkün değildi. Soğuk ve sakin adımlarla kapıya yanaşmış, sanki her gün indiği aynı durakta iniyormuş gibi doğal bir yüz ifadesiyle otobüsten inmişti. “Bagajın var mı abi!” Yanı başındaki muavini...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"