Ona eski günleri sordum, hâlâ genç olduğumuz, saf, deli fişek, şapşal, toy zamanlarımızı. Bir şeyler kaldı elbet, gençlik hariç, diye yanıtladı. Ona hâlâ emin misin diye sordum insanlık için neyin iyi neyin kötü olduğundan. İllüzyonlar içinde en ölümcülü, diye yanıtladı. Ona geleceği sordum, hâlâ açık seçik görebiliyor muydu. Çok fazla tarih kitabı okudum, diye yanıtladı. Ona fotoğrafı sordum, masanın üstünde duran, çerçeveliyi. Bir varlar bir yoklar. Birader, kuzen, baldız, karım, kucağında kızım, kızımın kucağında kedi, çiçek açmış kiraz ağacı ve üstünde uçuşan bir kuş, diye yanıtladı. Mutlu olduğun oldu mu, diye sordum. Çalışıyorum, diye yanıtladı. Ona dostlarını sordum, duruyorlar mıydı. Birkaç eski asistan, onların birkaç eski asistanı, eve göz kulak olan Ludmila, ki çok yakın, ama uzak da, kütüphaneden iki bayan, gülümsüyor ikisi de, okulun karşısında küçük Grześ ve Marcus Aurelius, diye yanıtladı. Ona sağlığını, ruh halini sordum. Ka...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"