Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Betül Dünder etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Veled-i Rüzgar

Daha uzun söyleyebilirdim bu sevinci kendime Bekledim biraz serinlesin yeryüzü Cümle ağrıların beni beslediği toprak Şimdi seninle sözleşecek bir ömrüm daha var Ellerimde birdenbire çoğalan parmak Kessem de azalmıyor nafile bendeki akşam Bir yarımdan doğan sana sığındım af eyle Onun adıdır artık Yeryüzü boydan boya dolaşacak o efsunlu rüzgar Tenimden akıtılmış sütler içinde Beşiğinde el kadar oğullar biriktiren toprak Evvelinden tövbekar dünden lacivert Sana ülendim çıkmak istedikçe kaldığım Bir kendim içinde Fazlası kederin renginde eksiği esrar Avlularda kırılmış kiraz dalları kadar Unutulmamak için tuzlanmış göğsüm içinde Tenhada bir yerde dindirilmiş yaşlar Beni aşktan kovup sancılara terk eden toprak Nice yaşlı ırmağın adıyla her şey yeniden başlar Ve dolanır artık yüzümüzdeki nazarlar bu sevinçle Eyy oğul ey veled-i rüzgar Senin için büyüdüm Düşmek için bir yaprak olarak kaldığım yerde. Betül Dünder, Varlık 2008

Harfzeden

Çalıları çıldırtan bordo bir yel kalbimi de değiştiriyor bildiğin şekilden eğer cezaysa aklımda biriken bu sesler… göller üşümesin! bağışlanmak için önümde durdu karadan kara o kevser bilmiyordum henüz bendeki saf acıymış o cevher Ey kuleler!! göğe doğru açılan kapı… bu bir karadüzen! yaprakların sesi birikirken yüzüme yalnız bırakılan bir yıldız gibi tek gözümle gördüğüm tarih: yoktur sevgilim! sadakatle söylenen bir ağırlıktır cümlemiz çekip almak isterdim seni elbet ezberlediğin tenhadan ve sözlerden bende biriken öğütülmez bir aşksın sen karadüzen içinde oysa dönmekte değirmen külün ateşten yana tavrı değişirken beklerim ben de değişsin gölün rengi ve değişsin karşılıklı iki kalbin yeri sen acıyan yerlerimde kalan susmanın bereketi zaman kalmadı hata yapmak için sırtımda çürürken taşıdığım nefesler yüzümüz bir defter gibi birbirine açılırken Aşk…yokluktan büyüyen kırmızı bir kitaptır parçalanır elimizde sevgiden Betül Dünder

Kiraz Bahçesi

C.'ye dair... kiraz bahçelerinden geliyordum yakamda hınzır çocukların gülümsemeleri seni sevmekten geliyordum bir çeşit yalansızından sevda cümleleri tren yolculuklarında kiraz bahçelerinin resmi geçitleri o hınzır çocuklar yok şimdi seni o denli sevmek yok tren yolculukları yok sek sek oynuyorum sanmıştım önümde çizdiğin kareleri atlarken geri döndüğümde tüm eski yollarımı silmiştin büyümek kiraz bahçelerinden kaçmakmış ya ben ne anlamıştım Betül Dünder

Trenlerin Ardından Koşan Yalnız Köpekler ve Kadınlardır

nabzım… çok uluslu bir geçmiştir benim saymalı! demirden ellerle kurumadan mürekkebi mevsimleri kapatıp giderken kuşlar bin sus’un ardında dillenen cevap nisanların da aldattığı göçmeyen acılardan bana artan zaman… o ne bilsin! ben ki aşkla acıya soyunan durmadan söze çalan keman bir merdiven gibi unutulurum geceleri ol kitap, ol naz, ol aşk gibi kaplarım tersten kendimi toplasın yüzümdeki gölü nilüferler ve söylesin kendini yalnız bir çocukluktan büyütenler terk edilmek, bütün çocuk arkadaşlar dağılınca evlere beklemektir bir anneyi uzadıkça acının boyu boğulmuş bir sandala döndü dilim uzlaştım günebakanlarla, gümüş şamdanlarla vapurlarsa sallamıyor artık kalbimi konuk olunmaz bir evin en sarı odasında buldum acı denen nesneyi sebeplensin şimdi sırtıma doğru uyuyanlar acıyı bana bahşeden giz bir ölüme niyetlensin mermeri tersten okuyan rüzgâr ağulu yaprakları bunca sevsin…ne gerek! yazdımsa aşk için sustumsa aşk ve duvak unutulmak için uyuyanlar ne ...

Sardunyanın Yazgısı

bir çok adın var senin evlerden evlere geçerken değişmez rakıda sınırsız…şarapta aynı sessizlik sarısabır çiçeklerinin okşanması sırf telaş! yüzünde gezinen gün sonları alacası var karanlığı var sesinde bitimsiz yeryüzünde an çağcıl acıdır: ansızın untmak önce beni sonra adını unutun. ve ellerini tutuşturdun gün sonları sonra kapalıçarşı’yı,ayasofya’yı bir istanbul gibi yandın iskeletinde oysa ten sarı,dil sarı,ateş sarı bir tek unutmazsa kendini sarı unutmaz sakla bunu. tekrarlarsam adını unutmam seni. bir çok adın var senin boz bulanık sardunyanın yazgısı güz gözüydü gözlerin fotoğraflarda hep arka sol köşe ha gittim ha gidiyorum duruşun bir lunapark enkazı gibi dudağında kalmış çocukluğun yeryüzünde en çağcıl suskudur utanmak acılardan utanılır mı…? utanırım! utanırım unutursam seni. birçok adın var senin bir adını unutsam… diğerini hatırlarım Betül Dünder