Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Salih BOLAT etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Düşlerin Ayrımı

beni sokakların masalında unutun karanlık yarımadanın suç ortağı yapın seranın doluyla kırılan camlarına benzetin yanıltın, asit yağmuruna yakalanan kuşlarla bahse girin sayfayı karıştıranın ben olduğuma denizin suratında patlayan gökle avutun beni beni demiryolu tünellerinin uğultusunda unutun. ağaç kabuklarının içinde yürüyen kurtçuklarla değil kuzeyin soğuk yüzüyle kıyaslanmış sözcüklerle değil korkuyu bölüşen hırsızların cesaretiyle değil güneşin papatyalarda kayboluşu gibi bir şeyle evet, o şeyle avutun beni beni nöbetteki askerin yalnızlığında unutun. "aşk bir suçlamadır, sonuna kadar yaşanmamışsa" hayır, kimseyi suçlamıyorum böyle bitmişse bu uzattığım kasımpatı demeti, işte alın bir kelepçeye uzatır gibi uzatmayın ellerinizi şafak köylerinin buğusuyla avutun beni beni dipte kaybolmuş batığın düşlerinde unutun. Salih Bolat

Sen Gelmesende

Sen gelmesende bu yangın çıkacaktı bir kırlangıç bizi ikiye bölecekti yeni adlar koyacaktık bitkilere son yaz güneşi de çekip gidecekti asmalardan senin kokun da gidecekti unutacaktık. Salih Bolat

Gülün İlkesi

Dağa çizilmiş resimdir Bir çocuğun babası olmak Yakından balınca anlaşılmaz Uzaktan belli eder kendini. Taşrada yalnız yaşamaktır Bir çocuğun babası olmak Atlarla çarşıya girince köylüler Upuzun bir turna katarı Sonbaharın altını çizer. Radyoda uygun bir istasyon aramak Aynanın önünde yılların tortusunu taramak Hep aynı dalda açmaktan yorulmak Başka nedir, bir çocugun babası olmak? Gülün ilkesidir vaktinde solmak. Salih Bolat

Payıma Düşen

herkes işinde gücünde tohumu alınıp bostanda bırakılmış bir salatalık gibi sararmış kurumuş elleriyle yün eğiren şu nine işinde gücünde arsa alım-satımıyla uğraşan profesör ve öğrenmediği şeylerle sürekli sınanan öğrenci işinde gücünde saymakla bitiremediği paralarla ellerinin ilişkisini araştıran veznedar ve büyük kızını dün evlendiren banka müdürü işinde gücünde yeni bir sefere hazırlanan pilot ve onun bir çok ülke dolaşmış olan çantası kazasız belasız bir gün geçiren itfaiyeci ve onun yangınlarla ilgili anıları gece vardiyasına uyanan işçi ve uyanmayan öfkesi işinde gücünde şu çöplükteki tavuk ki pamuk şekeri gibi civcivler hazırlanıyor bana da oturup şiir yazmak kalıyor Salih Bolat

Güzde

sarayburnu aile çaybahçesindeki bir güz öğlesi sen ben ve adını bile bilmediğimiz bir istanbul oturmuş konuşuyoruz her şeyden senin ellerin masanın üstünde uzun bir koşuya hazırlanıyor ben geçip giden gemileri kovalamaktan soluk soluğa kalmışım istanbul uykusuz gözlerini oğuşturuyor bir martı beyazlığını düşürüyor masamıza bir polis kimliğimizi soruyor zaman geriliyor geriliyor geriliyor wilhelm tel in eli titriyor ve kalbime saplanıyor ok hemen ölüyorum orada ama duyuyorum sizi cesedimin soğumaması için istanbul güneşini açıyor üstüme ölümüm dünyanın dengesini bozuyor başucundaki sarsıntıdan anlıyorsun bunu ağzındaki öpücüğün düşmesinden sarayburnu aile çaybahçesii'nde bir güz öğlesi sen be n ve adını bile bilmediğimiz bir istanbul oturmuş konuşuyoruz her şeyden ömrüm diyorum - bir rüzgar düşüyor gömleğimin yakasına saramış eskimiş bir rüzgar usulca uzanıp alıyorsun onu saatlerce oynayıp duruyorsun elinde avucundaki terden ıslanıyor yırtılıyor eriyip ...

Aşk

çünkü sürüyor hayat değişiyor herşey, aşk aşk bizim en eski kederimiz nehir yataklarından deltalardan biriktirdiğimiz gün gelir, sorulur; bir ağuyu çiğnemekten geliyoruz ve aşktan neredeydiniz? Salih Bolat

Seni Tanıdığımda

Seni tanıdığımda Med zamanıydı, kanat alıştırıyordu ay Bakışlarının kardeşi, zümrüt toprak Çaresizliğin sesini tanımlıyordu saatin Sana yakışan da buydu Ve bana, umutsuzca biliyorduk Uzun yağmurlardan sonraydı Seni tanıdığımda Öğle vakti çıkabilirdik kırlara Yeşerebilirdi bileklerimiz, gözlerimizde Çiçekler açabilirdi, kalsak biraz daha Çekirgeler fışkırabilirdi saçlarımızdan kelebekler Sonunda karışıp gidebilirdik otlara ve kuşlara. Apansız bulutlar, ışıklı hüzün çiçekleri Yoldan geçen bir avcının çantasından Dökülür gibiydi sesin Seni tanıdığımda Uzaktaydı kent yasalar, plastik dünya Bilinçli unutkanlıklar uzaktaydı. Yağmurun tanığıydın, şu ellerinle Şimşeği yuvasına zorluyordun Seni tanıdığımda Gülümsüyordun Salih Bolat

Çengelköy'de Yaz Düşüncesi

Gündüzle ölçüyoruz eski limandaki düşünceyi Bir şeyi anlatmak ister gibi rüzgar Masamızdaki peçeteleri karıştırıyor Ölmüş bir yakınımıza benziyor bulut kümesi Ezan sesi geliyor yalıların arasından Büyük bir şilep sessizce uzaklaşıyor Denizin uykusunu kaçırmak istemeyen misafir gibi. Senin yapraklarınla dolmuş bir havuzum Akşam kurbağalarının gürültüsüyle avunan. Gece yıkıntısıyla karşılaşıyoruz orda Bir ağaç yalvarışlarıyla hüzünlendiriyor bahçeyi Biz biliyoruz kışın gümüş sokaklarını Hangi kar örter düş kırıklığını Alır ellerimizden bizden olanı Dağ tarafından gelen haberlerle susuyoruz Kurban bayramındaki kanla kirlenmiş bıçak gibi. Senin dallarında kapanmış bir patikayım Sabah oğlaklarının çanlarıyla uyanan. Salih BOLAT