Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gonca Özmen etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Daralma

Sokaklar gökyüzü insin diyedir aşağı Çocuklar oynasın diye Sokaklar pencereler baksın diyedir birbirine Dertleşsin diye Önce yüzüyle eskir evler Yavaş yavaş kaybeder beden ısısını Sesi yetmez olur da odalara Bahçelere zor atar kendini Suskunlaşır kapılar, pencereler uykulu Dört duvarın sohbetidir oda Evler hâlâ konar göçer çadırı çoğumuzun Ölümü büyüttüğümüz ipek kozalar Öyle daralttık ki içimizi Bir saksılık toprağa yer yok Herkesin kendini gösteriyor pusulası Ağaç kendi göğünü biliyor sadece Ve tüm yolculukların sonunda Oteller kolayca terkedilir de peki ya evler... Gonca Özmen

Dutluk

Dutluğa doğru gel Evlerin uzağına  Sana susmayı öğreteceğim  Dalların kaygısını da  Azaldığın yerden öpeceğim  Azaldığı yerden doğanın  Ovayı geç  Dutluğa doğru gel  Arasına otların  Sana fırtınayı dinleteceğim  Theşub’un çığlığını  Bir suyun ardında seni  Neden sonra yine bekleyeceğim  Tarlayı geç  Daha gel daha  Dut kokusuna  Sana karıncaları göstereceğim  Gonca Özmen

Dağılma

Sözün ateşle bir ilgisi olmalı Alevlenip sönmekle aşkın Gölgesiz olduğum doğru, apansızlığım da Dokunsan dağılacak yüzümün eğrileri Gizliden düşeceğim sabahın boşluğuna Bahçenin duvarı yok ki gizlensin Balkonda hıçkıran çamaşırlar Küf ve nem kokusu ve dalgın bir evin Durmadan soyunması çocukluğuma Taş sırrını unuttu Ada hapsindeyiz, kayık gitti Issız kaldım suyun gövdesinde Anlatmayın artık iki kişilik aşkları Çoğul ekleri de yaşar yalnızlığı Gonca Özmen

Sanki Yokum

Beni böyle uzun sev Gölü delirt Tutuştur suyun kanını Gitmeni yalanlayan kuşlar bul Bir küflü yorgunluk Zamansız bir deniz kaldı Gecenin avuçlarında Hem varım sanki yokum Beni böyle ıslak sev Gizimi dağıt Kuşlar demiştik kuşlar Kal öyle Öyle rüzgarlı Ahşap bir kapı Açılıyorum sana Gonca Özmen

Bana Beklet

Bana beklet yontusunu ayıklarının Bana beklet saksında o mahçup çiçeği Ben ki beyaz bir sayfanın sıkıntısındayım Yüzümde suskun ev tenhaları Yüzümde geçkin bir elmanın kurtları Ah hanginize baksam bir bahçe dağınıklığı Geçsem içinizden geçsem Kaderimdeki faytonun ağır aksaklığı Bana beklet bu yara bilincini Ve üşürüm ürpertisini ölümlü olmanın Ben ki kuşlann göç zamanıyım Büyüttüğünüz kötülük yılanı Hüzünle uyandığınız yatakta Ah bilmemenin geniş huzuru Korkuyu getirdi rüzgâr Öylece koydu aramıza Bitir sessizi ve yeniden başla Gonca Özmen

Yalnızlığı Denemek

Sonra yalnızlığı denemek oluyor herşey.. Üç beş sandalye yetiyor hüznü ağırlamaya.. Akşamları getirdiğim yorgunluk beni anlatmıyor.. Durmadan okşuyorum tüylerini gecenin.. Çiçekler büyük bir yokluğa bakıyor.. Gitsem.. Gitsem bir solgunluğa gidiyorum; yüzümde kelebekler ve tebessümler ölüyor... Gonca Özmen

Aşk Batımı

Usulca geçtim yüzünü Ardında dağlar vardı rüzgârlar Kurt izlerinde uluyan zemheriler vardı / Çık git yüzünün inkarı olmaya... / Zaman can çekişiyor şimdi Göçüğü altında eski aşkların Yüzün derin bir kılıç izi aklımda Daralır kör akrebin parantezi kadar Sürgit yanılsamadır dönüp geldiğim Kimin kıyısında dursam artık Bir rengin usul usul dağılışı gibiyim / Unutma, kırmızı olur aşkbatımları / İnsan kendine eskir Zaman, sık yıkanan iç çamaşırlarda Zaman ki uzaklıktır ağrılı Vedasız çekip gitmesidir bir günün Bir sigaranın sessiz tükenişi dumanlı Ve gizli aşklara sığınaktır deniz kabukları / Dön gel, sonsuz uzaklık olmaya... / Gonca Özmen

Bölünmeler

I Kusura, vardım Benimdir dedim bu eski söz Kime açıldıysa kapılar Kapananı benim dedim Beni bir avuntudan oldurmuşlar De ki sıkıntının içini oymuşlar Böyle böyle sezdim dilin de sabrı var Akşamdan hızla geçen sesin de II Biter şimdi gecenin susmayan ağzı Eğer beni söze doğru karanlık O eski dudaklarla düşlemek seni Boynunun bahçesini bu ölü dudaklarla Tenin altında bir usul bezginlik Yapraklar geçiyor bir çocuk dalgınlığından Denizin henüz bitmediği Daralıp daralıp genişlediği her şeyin Gonca Özmen