ben sana inanmıyorum havlayadur göğsümde nefis sıkıca tutuyorum yumruğumu düşmesin yere; böyle iyi şahlar piyonları yesin, kediler fareleri yesin fare dedim de sahi kavalcı değilim, bezirgân değilim ben ney üflerim ezelin ve ebedin bahçeleri mesnevîleşir. dünya şahların piyonları yediği bir oyunmuş şaşı bakanların düştüğü bir uçurummuş tarih aldırmam ben aldırmam bu büyücülere, bu sirke, bu şirke çok uluslu, çok günahlı, çok suçlu bu çağa bir kandil yakarım yakarım kandilleri: kanımın dili ebedîleşir. hah! üzgünüm ama durmuş işte rilke’nin ağır saat’i hem bütün saatler kıyameti, bütün saatler alnı akıtmalı atları sahi sen yarıştırırsın atları toynakları boğazını keser ezer geçersin çocuk seslerini, oyunbozanları ezer geçersin bu alçak resmi bencilliğin paletiyle tankların paletiyle boyarsın. ben sana inanmıyorum havlayadur göğsümde nefis kelimeleri böyle sarıp sarmalayıp çoğalırım ben, çoğalırım bir yola girerim önümde bir âh ormanı uzar gider dedem korkut’un erler...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"