Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mehmet Baş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kırılmış İşte

Zamansız ayrılıkların mahşerinde dörtnala koşan bir attır zaman Deli rüzgârların önüne katıp savurduğu hayallerin bahçesinde Baharlar balkonlarda ki saksılara sığdırılamaz artık Sukut zehirden bir ok gibi deler geçer çığlıkların kalbini Kaderin ıslak caddelerinde bir yaya geçididir sevda Yollar tuzaklarla doludur her menzilde bir canavar Apartman duvarlarının insafsız boşluğundan Reklam tabelalarının kalpsiz hürriyetinde esir Saatlerin denizinde saniyelerin gemisiyle taşınırken Kaderin sularına gömülüyor kederden düşler Kalbimin surları bu muhasarada bir bir aşınırken Şakağıma dayanmış bir silah gibi geçiyor günler Kendi kendime ağırlık yapıyorum kendi kendime Hayatın resmini yapıyorum denizin fırçasıyla İçimin çıkmaz sokaklarında üşürken çiçekler Her dalgada yeniden yeniden doğuyorum sahile Bir sakız gibi şişirirler ve patlatırlar gönlünü Reklam arası tebessümlerine kanma dünyanın Ateşten labirentler gerilir bilemezsin önüne Gel de alevsiz ateşinde yanma dünyanın Fırtınalı denizlerden...

Tabirsiz Rüyalar Atlası

Kara toprağın kendi kendine dönmesinin adını ölüm koymuşlar Atların yelesinde savrulan hüznümün kalbinde atan bu aşkı ölüm koymuşlar Kara büyülerin tezgâhında biçilmiş ve düğümlenmiş nice intihar çığlıkları Her masal bittiğinde gökten düşen üç elmanın adını ölüm koymuşlar Bense dilsizlerin konserine gidiyorum aşkın namazsız kıblesinden Cehennem göğüslü ağıtların şirazesi kaçmış defterinden Hüzün ayazda kavrulmuş bir bahar çiçeği gibi üşürken içimde Bir telaşa kapılmışım bir telaşa âlemin şu yalancı gölgesinden Bahar senin göbek adın demişti dilini bilmediğim bir gökyüzü Suskun ırmak deltalarından ve rüyaların tuzlu gözyaşlarından Hayal denizlerinden karaya vurmuş mısralar dermeye giderdim her akşam En büyük yalan sendin ey dünya ve sendin kırık kalplerin ümidini çalan Bir af dilekçesiyle senden sana doğru yola çıktığım günün akşamında Gönlüm ki ateşin suyun ve toprağın ortasına kurulmuş bir idam sehpasında Kalabalıkların uğultusuna karışmış yalnızlıklar sinek gibi üşüş...