Zamansız ayrılıkların mahşerinde dörtnala koşan bir attır zaman Deli rüzgârların önüne katıp savurduğu hayallerin bahçesinde Baharlar balkonlarda ki saksılara sığdırılamaz artık Sukut zehirden bir ok gibi deler geçer çığlıkların kalbini Kaderin ıslak caddelerinde bir yaya geçididir sevda Yollar tuzaklarla doludur her menzilde bir canavar Apartman duvarlarının insafsız boşluğundan Reklam tabelalarının kalpsiz hürriyetinde esir Saatlerin denizinde saniyelerin gemisiyle taşınırken Kaderin sularına gömülüyor kederden düşler Kalbimin surları bu muhasarada bir bir aşınırken Şakağıma dayanmış bir silah gibi geçiyor günler Kendi kendime ağırlık yapıyorum kendi kendime Hayatın resmini yapıyorum denizin fırçasıyla İçimin çıkmaz sokaklarında üşürken çiçekler Her dalgada yeniden yeniden doğuyorum sahile Bir sakız gibi şişirirler ve patlatırlar gönlünü Reklam arası tebessümlerine kanma dünyanın Ateşten labirentler gerilir bilemezsin önüne Gel de alevsiz ateşinde yanma dünyanın Fırtınalı denizlerden...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"