Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tozan Alkan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

AYRILDIĞIMIZDA İKİMİZ

Mahzun, yarı kırık yüreklerimiz Yıllarca uzak kalmak üzere O gün, ayrıldığımızda ikimiz Sessiz ve gözyaşları içinde; Solduğunda, soğuduğunda yanağın Öpücüklerin buz tuttuğunda Çoktan çalmıştı saati acıların, Kader ağını örmüştü orda. Sabahın o serin, ürperten çiyi Alnımda donuvermişti, O çiyler belki bu hüzünlerimin Gözyaşlarımın işaretiydi. Ettiğin yeminler bir bir bozuldu Gölge düştü güvenilirliğine; Paylaştığım yalnızca acı oldu Senin adını işittiğimde. Adını andıkları zaman yanımda Kara haberdir benim için, Bir ürperti dolanır bedenimde Niçin bu denli sevdim, niçin? Senden söz edip duran insanlar Tanıştığımızı bile bilmiyor Yürek kırgın kalacak nice yıllar Öyle derinden, anlatması zor. Gizlice buluşmuştuk seninle... Sessiz, hüzünlenirim şimdi Çünkü ruhun aldattı ruhumu Yüreğin unuttu yüreğimi. Eğer bir gün, uzun yıllardan sonra Karşılaşırsak ikimiz yine Nasıl bakabilirim, nasıl sana? Sessizce ve gözyaşları içinde Lord Byron  Otuz sene olmuştur bu şiirin tam metnini ...

Arzu Birahanesi

Bazı sular üzerinden köprüler geçmek ister bazı aşklar üzerinden sular geçmek ister köprü geçen suların üzerinden baka baka hülyalı gözlerle bir devrime baka baka büyür bazı çocuklar, deniz olmak ister deniz olmak upuzun akmayı gerektirir sevişmek bir direnme biçimidir ölüme sevişmeler upuzun akmayı gerektirir bazı şiirlerin bazı yaşları beklediği gibi bazı gerçeklerin bazı yalanları beklediği gibi eksik sözler söylenilmeden kalmak fazla kalmalar gitmekten sayılmak ister insan yaşlandıkça ikiye, üçe bölünür dörde.. beşe… bölündükçe bölünmek ister hatıralardan silinmek ister bazı şeyler bir akşam vakti Arzu Birahanesi’nde Tozan Alkan

Boşluğa İnen Ayet

herkes bozuk saat gibi kendini taşıyor kesik bileğinde tül ve siyah, ruh ve suret ve tuz... bundandır yazının büyük günahı sözün kendini vurrnası bundan çünkü hayatta her söz daha az söz her vazgeçiş daha az sancılı bundan ilk böyle yazıldı: "dağıl kavmim ey" elimden tut beni yalnızlıklara götür, ölmek ne can sıkıcı ömrüm ey ilk ölüm, eski ölüm; töresiz ölüm ayet gibi, karanlıkta, sessizce, ölüm yüzüme indi ve gördüm iyilik olsun diye sustum ve öldüm. Tozan Alkan

Armi, mon ami!

“dostum Armağan Özpeçen’in anısına…” Yolculuklara çıkacaktık seninle yanımıza kendimizden de bir şeyler alıp; üç beş şiir kitabı, üç beş uzun yol hüznü. geniş bir zaman aralığından iklimler taşıyacaktık geleceğe sen sesini salıvermeseydin sahipsiz bir ordu gibi beşinci kattan. boşlukta kalbine mi tutunur insan unutabilir mi adını yarı yolda öznesi olmayan bir hayata armağan. seninle yolculuklara çıkacaktık yanımıza kendimizden bir şeyler alıp; harita, fotoğraf makinesi, lazım olur diye çakı kimbilir belki kol saati bir de. Tozan Alkan

Güzel Türkçe Şiiri

Yalnızlıktan bakınca kalbin neye mi benziyor uykudan yeni kalkmış bir nar ağacına yalnızlıktan bakınca kalbin yaralı bir nar tanesi taşıyor hep, hiç durmadan aşka içe kapanık bir zarf, dışa dönük bir mektup gibi kalemlerden geldin, kağıtlardan geldin yırtıcı tende arzu, evvel zamanda tutsak gizli bir tarih gibi geldin gençken bir vakit hep bir yerlerden geldin, yazlardan, iklimlerden çekingen, hırpalanmış; hatıralardan sürgün gidilmemiş masalar kadar kurak ve kırgın bir yalnızlıktan bakınca içine harflerin düştüğü kör kuyudan, geldin, türkçe güzeldir güzeldir kelimeler, cümleler umrumda değil gövden umrumda elbet, çocukların yaslandığı isyanın umrumda değil, yalnızlıktan bakınca kalbin neye mi benziyor, kalbin belli değil hiç Tozan Alkan

Ağırlık

yıllar var ki yün ören kadınlar kadar geçmişim kendimden parkeleri küflenmiş bir evin uçuruma açılan koridorlarında nefesimi tuta tuta ölüyorum vaktin ağrılarını içime çekerek bağışlanmak için çok geç, bağışlamak içinse erken iki bayram arasında hayatla yüzleşilmez kendime sakladığım her masum söz beni yaralar ilk, yani hiç kimse daha gerçek değil gölgesinden bundan böyle hiçliğin hükmü sürecek neyi anlamaya çalışsam anlamsız yağmur kirpiktir, deniz kara, çocuk kum saati bir yerlerde taze bir sabah var günaydın iyi kuşlar, gidip o sabahı beklemem gerek. Tozan Alkan

Zaman ve Maske

Zaman da bir maske, pişmanlıkların! Dalgın bir mürekkep lekesi gibi Masum günahıdır beyaz sayfaların. Kilit tutmuyor kapıların önü arkası, Herşey aynıdır anıların bahçesinde. Dağılan gövde...kuru sıkı yaşanmış yıllar, Esirgemiyor zehrini sarmaşık, Sen çekip gidiyorsun kolalı gömleğinle. Bense ne çok biriktirmişim, en çok ölüm, Yine de güvenemiyorum ölümüme. Zaman da bir maske, pişmanlıkların! Dalgın bir mürekkep lekesi gibi Masum günahıdır beyaz sayfaların. Ben de beyaz bir leke gibi size aktım, Denizler yarıldı, bana tutundu boşluk, Ben batık gemi! içimde hiçbir yolcu yok, Ah kolsuz ahtapot, nasıl sıktın boğazımı Nasıl dişledin beynimi! Vazgeçtim yazmaktan Aşklardan apartılan o kırmızı şiiri, Çünkü istasyonsuzdu trenleriniz Fenerleriniz ışıksız, suskunluğunuz sağır Boşuna tabancalar aradım çarşılarda Önümü arkamı kendimi boşuna aradım. Zaman da bir maske, pişmanlıkların! Dalgın bir mürekkep lekesi gibi Masum günahıdır beyaz sayfaların. Tozan Alkan

sana şehir gelecek

sana şehir gelecek uzaklardan esmer bir aşkı yüklenerek gelecek kimsesiz bir ağacın dallarından acısını dut gibi dökerek gelecek yıllar sonra buğulu bir sabah vakti kapına yaralı bir at gibi gelecek kâğıdın kalemin tozlu sunağından beyaz kefenini yırtarak gelecek aşkta kaybedilmiş bir eli kazanıp geçmişini unutmaktan gelecek dilin terkisinden, harflerin hızından söze küskün kelimelerden gelecek sana şehir gelecek uzaklardan bir halkın içinden geçerek gelecek. Tozan Alkan