Paris, Teksas: Yüzdeki Hikâye Aralarındaki kopukluğu ve artık bir araya gelemeyeceklerini görsel olarak bildiren bir cam var aralarında. O kulüpte çalışan Jane vitrinde; bir fantezi mizanseninin içinde, bir kutuya kapatılmış gibi. Müşteri kabinindeki Travis’i göremiyor, sadece sesini duyabiliyor. Filmin başında bir dilsiz olarak tanıdığımız Travis hiç susmayacakmış gibi konuşuyor, konuşuyor… Başka bir çiftin hikâyesini anlatır gibi uzun uzun anlatıyor kendi hikâyelerini. Ondan çok daha genç olan Jane’in hayatını şiddetli bir kıskançlıkla nasıl mahvettiğini, nasıl alkolik olduğunu, Jane’i kendisinden kaçacak diye nasıl resmen zincire vurduğunu… Travis’in aynalarda ne gördüğünü, neden kendisinden kaçtığını iyice anlıyoruz artık. Şimdi anlattığı o karanlık geçmiş zaman boyunca zihnindeki hangi düşüncelere, ağzından çıkan hangi sözlere şekil vermiş dilden neden uzaklaşmak istediğini. Filmin başında, o az konuşmasıyla meşhur, o sessizlikle erkekleşen kovboyların mizanseninin içinde, çölde ...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"