Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Erdal Alova etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yaşlı Bir Adam

Gürültülü kahvenin içerlek odasında yaşlı bir adam, masada iki büklüm; önünde bir gazete, yapayalnız. Sefil yaşlılığın ezikliği içinde düşünüyor, ne kadar az çıkardı hayatın tadını güçlü olduğu yıllar, yakışıklı, Biliyor, nasıl yaşlandı; farkında, görüyor her şeyi, ama gençlik yılları daha dün gibi geliyor ona. Hayat ne kadar kısa, ne kadar! Düşünüyor; Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu; nasıl hep güvendi- ne çılgınlık!- “ Yarın, bol bol zamanın var” diyen o yalancıya. Dizginlediği coşkular geliyor aklına; gözden çıkardığı onca sevinç. Yitip gitmiş her fırsat Şimdi alay ediyor kafasız sağgörüsüyle. Bunca düşünce, bunca anımsayış başını döndürüyor yaşlı adamın. Ve gidiyor gözleri kahvenin masasında iki büklüm. Konstantin Kavafis Çeviren: Erdal Alova- Barış Pirhasan

Yürekten düşkünsen karına

Yürekten düşkünsen karına, ruhunu bir tek kadına vermişsen, başını eğ ve boyunduruğa hazırla boynunu. Asla bulamazsın âşığını esirgeyen kadını: Kendisi alevler içinde yansa bile, hoşlanır âşığına eziyet etmekten, onu darmadağın etmekten; bu yüzden, çok daha az yararlıdır karısı kocasından, adam ne kadar iyi olursa, o kadar istenen bir koca olur. Kadının gönlü yoksa, hiçbir şey alamazsın, istemezse. Senin adına sever ya da sevmez: döndürür kapıdan, gittikçe yaşlanan, ilk sakalını kapının gördüğü arkadaşını. Muhabbet tellalları, gladyatör eğiticileri, arenanın kibar adamları vasiyetnamelerini gönüllerince yazabildikleri halde, sana birden çok rakip mirasçı kaydedilir. "Çarmıha gerin köleyi." "Ama bu köle hangi suçu işledi ki kurban edilsin? Tanığın nerde? Muhbir kim? Hiç olmazsa bir dinle; bir adamın yaşamı söz konusu olduğunda, uzun sayılmaz hiç bir gecikme?" "Seni akılsız, bir köleyi adam yerine koyuyorsun, öyle mi? Hiçbir şey yapmadı ha? Öyle ...

Uğurlama

Yol boyunca gelincikler... Çiçeklerin çingenesi! Kırmızı önlüklü Okul çocuklarım benim Yakaları siyah! Erdal Alova

III. Yanık Gül

Kötü bir bahçıvan Nasıl titrer de diktiği çiçeklerin üstüne Öbürlerini unutursa Ben de yer beğendireyim derken Şiir denen şu huysuz çiçeğe Gözüm görmez olmuş gayrı dünya bahçemi. O telaşla ezdiklerim... (Kimilerini bilerek tabi) Ya şunlar... kurumuş hepsi... (Sonra sulayacaktım!) Ayrık otları sarmış tekmil gözlerim Sade ardımdakileri değil Önümdeki gülleri de yakmışım! Erdal Alova

İyileşme

Sağanak yağmurlar gibi ağlamak istiyorum Ağlamadığım bütün ağlayışları Kokuları ağlamak istiyorum Tuzu, ölümü, karanlığı Bir çocuk gibi değil Analar gibi değil Kendini yiyen bir kaya Yaralı bir çam gibi Gövdemi ağlamak istiyorum Erdal Alova

Kaktüs Kadın

Fırlatıyor iğnelerini kaktüs kadın Sarınca bir erkek kokusu tuz çölünü Baldıranlar akıyor memelerinden Kıl damarlarında yeşil zencar Bakışı bir ısırganlar gecesi Sesinin sabahında okunmamış kitaplar Bir erkekçik kuşu yiyor Bacağındaki kısırböceğini Fırlatıyor iğnelerini kaktüs kadın Günleri Yaşam süsü verilmiş bir intihar Erdal Alova

Gizli İlişki

Bütün gece seviştiler Kilere giren iki çocuk gibi Şarap içtiler ağızlarından Ut yerinden kişniş kokladılar Bütün gece seviştiler Yeni taşınılmış bir şehirde Uyunan ilk uyku gibi Şaraptan Gövdelerin yabancılığından çok Sırlarından sarhoştular (Işığın hohlamadığı kömür Tuzu ve buğdayı unutmuş sikke Toprağın ele vermediği Bir tanrı yüzü) Bütün gece acıbadem koktu öpüşleri akasyanın gözü önünde Erdal Alova