Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Konstantinos Kavafis etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Geri Dön

Sık sık geri dön ve alıp götür beni. Geri dön ve alıp götür beni sevgili duygu, bedenimin anıları uyanıp, eski arzular tekrar canlanınca kanımda. Dudaklar ile ten hatırlayınca ve yeniden dokunmuş gibi olunca eller. Geceleri, sık sık geri dön ve alıp götür beni dudaklar ile ten hatırlayınca. Konstantinos Kavafis Çeviri: Ari Çokona

Yaşlı Bir Adam

Gürültülü kahvenin içerlek odasında yaşlı bir adam, masada iki büklüm; önünde bir gazete, yapayalnız. Sefil yaşlılığın ezikliği içinde düşünüyor, ne kadar az çıkardı hayatın tadını güçlü olduğu yıllar, yakışıklı, Biliyor, nasıl yaşlandı; farkında, görüyor her şeyi, ama gençlik yılları daha dün gibi geliyor ona. Hayat ne kadar kısa, ne kadar! Düşünüyor; Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu; nasıl hep güvendi- ne çılgınlık!- “ Yarın, bol bol zamanın var” diyen o yalancıya. Dizginlediği coşkular geliyor aklına; gözden çıkardığı onca sevinç. Yitip gitmiş her fırsat Şimdi alay ediyor kafasız sağgörüsüyle. Bunca düşünce, bunca anımsayış başını döndürüyor yaşlı adamın. Ve gidiyor gözleri kahvenin masasında iki büklüm. Konstantin Kavafis Çeviren: Erdal Alova- Barış Pirhasan

İkindi Güneşi

Bu oda - ne kadar iyi bildiğim bir yer burası. Şimdi bu da, bitişik oda da işyeri olarak kiralanmış. Acentelerin, tüccarların, şirketlerin yazıhanesi olmuş bütün ev. Ah, ne kadar bildik bir yer bu oda. Bir divan vardı kapının yanında, onun önünde bir Türk seccadesi; hemen yanında, üzerinde iki sarı vazo duran raf. Sağda, hayır, karşıda, aynalı bir dolap. Ortada yazı yazdığı masa ve üç büyük hasır iskemle. Pencerenin yanında yatak dururdu, üzerinde kaç kez seviştiğimiz. Hala buralarda olmalı bütün o zavallı eşya: Pencerenin yanında yatak dururdu; ortasına kadar gelirdi ikindi güneşi. ... Bir ikindi saat dörtte ayrıldık, yalnız bir haftalığına... Ah, ah, bir türlü sona ermedi o hafta... Konstantinos Kavafis Çeviren: Cevat Çapan

Kommageneli Ozan Iason Kleander'in Üzüntüsü

Bedenimin ve yüzümün yaşlanması korkunç bir hançerin yarası — dayanılır gibi değil. Sana dönüyorum, ey Şiir Sanatı, merhemlerden azçok anlayan, düşlerle, sözcüklerle avutmasını bilen. Korkunç bir hançerin yarası. Getir merhemlerini, ey Şiir Sanatı, hiç değilse bir süre sızıları dindiren.   Konstantinos Kavafis

Gittim

Dizginleyemedim kendimi. Aldım başımı gittim, Gittim ışıltılı geceye; O yarı gerçek ve kafamda Yarı belirlenmiş zevklere. Ve baş döndürücü şaraplar içtim Şehvetle kucaklaşmaktan Korkmayanların içtiği Konstantinos Kavafis Çeviri: Cevat Çapan

Yeminler Ediyor

Yemin ediyor daha temiz bir yaşam kuracağına. Ama gelince gece kendi öğütleriyle, uzlaşmalarıyla, sözleşmeleriyle; gövdenin diriliğini de getirince gece titreyerek arzudan gerisin geri dönüyor bitkin ve yeni aynı ölümcül eğlencelere. Kavafis Çeviri: Barış Pirhasan

ithaka

ithaka'ya doğru yola çıktığın zaman, dile ki uzun sürsün yolculuğun, serüven dolu, bilgi dolu olsun. ne lestrigonlardan kork, ne kikloplardan, ne de öfkeli poseidon'dan. bunlardan hiçbiri çıkmaz karşına, düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu ince bir heyecan sarmışsa eğer. ne lestrigonlara rastlarsın, ne kikloplara, ne azgın poseidon'a, onları sen kendi ruhunda taşımadıkça, kendi ruhun onları dikmedikçe karşına. dile ki uzun sürsün yolun. nice yaz sabahları olsun, eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin! durup fenike'nin çarşılarında eşi benzeri olmayan mallar al, sedefle mercan, abanozla kehribar, ve her türlü başdöndürücü kokular; bu başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar; nice mısır şehirlerine uğra, ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden. hiç aklından çıkarma ithaka'yı. oraya varmak senin başlıca yazgın. ama yolculuğu tez bitirmeye de kalkma sakın. varsın yıllarca sürsün, daha iyi; sonunda kocamış biri olarak demi...

Büsbütün yitirdi onu

Büsbütün yitirdi onu. Şimdi arıyor her yeni sevgilinin dudaklarında sevdiğinin dudaklarını, kucaklarken bir başkasını aldansın istiyor aynı çocuğa kendini hep ona veriyor sansın. Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi çünkü kurtulmak-öyle demişti o- kurtulmak istiyordu hasta tensel eğlencelerin lekesinden lekesinden tendeki utancın vakit var daha diyordu- vakit var kurtulmaya. Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi. düşlerinde, sanrılarında başkalarını dudaklarında hep onun dudakları yanıyor, yeniden duymak için tanıdık aşkı. Konstantinos Kavafis

Merdivenlerde

Ben o onursuz basamakları inerken sen kapıdan giriyordun; ilk kez yüzünü gördüm bir an, sen de beni. Saklandım hemen görmeyesin diye, aceleyle geçtin yüzünü gizleyerek O bayağı eve girdin süzülürcesine ama bulmamış olmalısın hedonizmi sen de benim gibi. Sana verebilirdim oysa aradığın aşkı; bunu yorgun ve kuşkulu gözlerin söylüyordu, aradığım aşkı verebilirdin bana. Hissetti ve aradı birbirini bedenlerimiz anladı bunu kanımız ve tenimiz Ama ikimiz de saklandık, tedirgin. Konstantinos Kavafis

Elden Geldiğince

Dilediğin gibi kuramıyorsan hayatını hiç olmazsa şunu dene elden geldiğince: Rezil etme onu kalabalığın sürtüşmelerinde koşuşturmalarda, gevezeliklerde. Rezil etme onu sürükleyerek, dolaştırarak, teşhir ederek öyle, yabancı bir yüke dönüşünceye kadar o gündelik budalalıklarında ilişkilerin ve alışverişlerin. Konstantinos Kavafis Çeviri: H.Millas-Ö.İnce

Çok Ender

Yılların, azgınlıklarının yıprattığı, belini büktüğü yaşlı bir adam, bitkin ağır ağır yürüyor dar sokakta. Ama evine girer girmez, gizlemek için yaşının o acılı halini, düşünüyor içinde hala sönmeyen gençlik ateşini Şimdi onun şiirlerini okuyor delikanlılar. Onların gözlerinde canlanıyor onun düşleri. Onun hayal ettiği güzellikte ürperiyor sağlıklı, şehvet düşkünü beyinleri, güzel biçimli, dipdiri bedenleri. Konstantinos Kavafis

Tanrının Antonıus'u Bırakmasıdır

Birdenbire duyarsan geceyarısı görünmeyen bir alayın geçtiğini eşsiz ezgilerle, seslerle- artık boyun eğen yazgına başarısız yapıtlarına, tasarladığın işlere hepsi aldanışlarla biten- ağlamayasın boş yere. Çoktan hazırmış gibi bir yiğit gibi hoşçakal de ona, giden İskenderiye'ye. Hele kendini aldatmayasın demeyesin: bu bir düştü, kulaklarım iyi duymadı; böyle boş umutlara eğilmeyesin. Çoktan hazırmış gibi bir yiğit gibi böyle bir kente erişmiş sana yaraşırcasına, kesin adımlarla yaklaş pencereye, dinle duygulanarak, ama yanıp yıkılmalarıyla değil korkakların- son bir kez, dinle doya doya ezgileri, o gizli alayın eşsiz çalgılarını, hoşçakal de ona, yitirdiğin İskenderiye'ye. Konstantinos Kavafis

Kaleler

Düşünmeden, acımadan, utanmadan yüksek kaleler kurmuşlar dört yanıma. Umutsuzluk içinde böyle hep bir şey düşünmez oldum alınyazımdan başka. Dışarıda görülecek bir sürü işim vardı ben nasıl sezmedim kaleler kuruldu da. Ses seda işitmedim çalışan işçilerden habersiz kapadılar beni dünyanın dışına. Kavafis

Yarım Saat

Hiç benim olmadın, olacağın da yok sanırım. Bir iki söz, bir yanaşma Dün bardaki gibi - o kadar. evet, acı bir şey bu. Ama biz sanata hizmet edenler kimi zaman beyindeki gerilimle Neredeyse tensel bir haz duyabiliriz Kuşkusuz kısa bir süre. İşte dün barda böylece- Güzel yardımıyla alkolün- Cinsellikle dopdolu bir yarım saat geçirdim. Sanırım anladın halimi Ve biraz daha kaldın yanımda bilerek. Gerekliydi bu. Çünkü bütün düşgücüne, alkolün büyüsüne rağmen Senin dudaklarını da göreliydim Yanımda olsun istiyordum gövden. Konstantinos Kavafis

Uzak

Bu anıyı anlatmak isterdim... ama nasıl solgun... hiç bir şey kalmamış gibi- çünkü uzaklarda gömülü, ilk gençliğim yıllarında. Yaseminden gerilmiş bir ten... o Ağustos gecesi? Ağustos muydu? - o gece... Yalnız gözleri hatırımda hayal meyal; gözleri, sanırım maviydi... Evet, evet mavi, gökyakut mavisi. Konstantinos Kavafis Çeviri: Barış Pirhasan

Kent

Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim. Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet. Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam; ve yüreğim gömülü bir ceset sanki. Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede. Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma, yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım." Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın. Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma- Bir gemi yok, bir yol yok sana. Değil mi ki, hayatına kıydın burada bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada. Konstantinos Kavafis

Gizli Şeyler

Bütün yaptıklarımdan ve bütün söylediklerimden Kimse anlamaya çalışmasın kim olduğumu Bir engel vardı, bir engel, bütün eylemlerimi Ve baştan aşağı tutumumu değiştiren Hep bir engel tam konuşacağım sıra Susturuverirdi beni. En göze çarpmamış davranışlarımdan En kapalı sözlerimden, yazdıklarımdan Yalnız onlardan anlaşılabilirim. Ama belki de değmez bunca çabaya Bunca dikkate, gerçekte kim olduğumu bulmak, Daha güzel bir toplumda ilerde Bir başkası tıpkı bana benzeyen Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce. Konstantinos Kavafis

Zaman Onları Değiştirmeden

Ayrılık vakti gelip çattığında koyu bir keder kapladı ikisini. Ayrılmak istemiyorlardı; ama koşullar. Hayat ikisinden birini uzak bir yere Gitmeye zorluyordu- New York`a ya da Kanada`ya Kuşkusuz eskisi gibi değildi aşkları; Günden güne azalmıştı o çekicilik Aşkın çekiciliğinden çok az şey kalmıştı. Ayrılamıyorlardı bir türlü. Ama koşullar- belki de yazgı İkisini ayıran bir sanatçı olarak belirmişti Duygularına gölge düşmeden, Zaman onları değiştirmeden; Birbirlerini eskisi gibi bilsinler diye hep. Yirmi dört yaşında, yakışıklı, genç bir adam. Konstantinos Kavafis (Erdal Alova)

Barbarları Beklerken

-Neden toplanmış bekleşiyoruz pazaryerinde? Barbarlar gelecek bugün -Neden böyle hareketsiz senato? Boş oturuyor senatörler,yalanlarla uğraşacaklarına? Çünkü barbarlar gelecek bugün Senatörler neden uğraşıp dursun yasalarla? Barbarlar gelince yapıcak nasıl olsa -İmparatorumuz neden sabahın köründe kalkmış, tacıyla tahtıyla kurulmuş oturuyor kentin ana kapısında? Çünkü barbarlar gelecek bugün İmparator şeflerini karşılamak için bekliyor. Bir de ferman hazırlattı sunmak için. Şan şerefler dolu adlar, unvanlar yazılı üstünde -İki konsülümüz ve yargıçlarımız neden kırmızı, işlemeli harmanileriyle gelmişler; ya taktıkları mor taşlı bilezikler, ışıl ışıl zümrüt yüzükler, neden yanlarına almışlar bugün, paha biçilmez altın ve gümüş kakmalı asalarını? Çünkü barbarlar gelecek bugün böyle şeyler gözlerini kamaştırır onların. -Hani, n'erde saygıdeğer söylevcilerimiz gelip konuşmuyorlar her zamanki gibi? Çünkü barbarlar gelecek bugün söyleler, ince sözler canları...