Ana içeriğe atla

Kayıtlar

John Berger etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

BİR ZAMANLAR BİR ŞİİRDE

Şiirler, anlatı olduklarında bile, öykülere benzemez. Bütün öyküler zafer ya da yenilgiyle sonuçlanan meydan savaşları hakkındadır . Sonuç ortaya çıkacağına yakın her şey o sona doğru harekete geçer.  Oysa şiirler sonuca aldırmaksızın, bir yandan yaralılara bakar, bir yandan da korkunç ya da galip olan tarafın yabanıl konuşmalarına kulak vererek aşarlar savaş alanlarını. Bir çeşit barıştır sundukları. Uyuşturuculara ya da ucuz kandırma yollarına başvurmadan, tanıyarak ve bir zamanlar yaşanmış olanın hiç yaşanmamışçasına yitemeyeceği vaadiyle getirirler bu barışı. Bu vaat anıtların söz ettiği vaatlere benzemez. (Hâlâ savaş meydanında olan kim ister taştan anıtları?) Dilin vaadiyse, dili isteyen, dili çağıran yaşantıya bir sığmak sunması, ondan haberli olduğunu belli etmesidir.  Şiirler öykülerden çok dualara yakındır, ama şiirde dilin ardına saklı, dua edilen bir kimse yoktur. Duyup haberli olması gereken dilin kendisidir. Dindar şair için "Kelam" Tann'nın ilk niteliğidir...

Remaurian'da

V1 Ben tırmandıkça Dağ terliyor Kalp daha hızlı atıyor Taşlar belkemiğinden aşağı Azar azar damlıyor Vadide Nehrin ağzı bir dedikodu gibi Taşların kulağına su fısıldıyor Hava kararmadan Dağım beni bu doruktan İndirmen gerekiyor. V11 Örtün beni örtün beni Ki kayanın beyazlığı gibi serileyim yere Ve hiçbir bilinmezlik kalmasın ışıkta Her bir uzvun Görevi açıkça tanımlandığında Spermlerle yumurtalar da Çiftleşen kelebekler kadar Görünür kılındıklarında Onların kanatlarına bakan güneş için Çok geç olacak Bunu yanlış yorumlamak. 1962 John Berger Çeviren: Cevat Çapan Ayrıntı Yayınları

Sayfalar

Sözcük sözcük betimliyorum sen her gerçeği kabul ediyor ve soruyorsun kendine gerçekten ne demek istediğimi. Üst üste katlanmış gökyüzü tuzlu gökyüzü ılık gözyaşından gökyüzü başka gökyüzünden basılmış nokta nokta delinmiş yıldızlarla. Kurusun diye serilmiş sayfaları. Kuşlar da harfler gibi uçup gidiyor. Ah biz de uçup gitsek, yukarılardan seçilemeyen kalenin yakınındaki ırmağa konsak. John Berger Çeviren: Cevat Çapan

Umut ve Beklenti

Umutla beklenti arasında büyük fark var. İlk başta süreyle ilgili olduğunu düşünmüştüm, umudun daha uzaktaki bir şeyi beklemek olduğunu. Yanılmışım. Beklenti bedene ait, umutsa ruha. Fark bu. İkisi birbiriyle temas ediyor, birbirini tetikliyor ya da yatıştırıyor ama her birinin hayali farklı. Bir şey daha öğrendim. Bir vücudun beklentisi bir umut kadar uzun sürebilir. Seninkini bekleyen benim vücudumun mesela. John Berger

görünür olma isteği

Gelincik açılmadan önce, kapalı çanak yaprakları badem kabuğu gibi serttir. Bir gün bu kabuk çatlayıverir. Üç çanak yaprağı toprağa düşer. Bu kabuğu açan şey balta değildir, sadece zar gibi incecik, tortop olmuş yapraklardır. Çiçek açıldıkça neon pembesi yapraklar kırlarda görebileceğiniz en arsız kızıla dönüşür. Sanki çiçeğin çanağını çatlatan güç, bu kırmızının kendini gösterme, görünür olma isteğidir. John Berger