Ana içeriğe atla

Kayıtlar

hasan tan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Eylülde Unut Bunları Çocuk (Hafıza Kayıpları)

acı bir çaresizliktir gülümsemek dedim küskün yanlarına mütercim sözlerin kanadı güldün acın büyüktür aklına çocuk acın; acımdır gülüşlü felaketim say ki bir babayım ve muğlaktır hüzünlerim düşün ki iliğim hüzünlü bir kızın yağmurlu sunağıdır muğlak bir acı ne kadar büyütebilir ki seni unutma; acısını anlamsız şiirlerin yüklendiği şairler Allah'tan almışlardır renklerini ki Allah'ı severim ve yine unutma; şiir bedbahtların işidir gül kırmızıysa ten ıslıklı bir felakettir gül varsa... eşkiya yüreklerini çocuklukla bezemiş şairler de vardır ve benim hiçe dair devinmelerimde şaire ve acıya öykünen sayrı sanrılarım dedim ya severim Allah'ı unutma ki; şiir deliler içindir gülleri sevme çocuk! onlar kıskansın yedi karanfilin olsun düğümlerine aklını verdiğin telaş bilmez mevsimlerin olsun.. benim de her şeye verecek bir kirpiğim vardır gözlerimse sana bütün aylar eylül gelsin diye gelip geçerler bundandır telaşları gözlerim eylüldür ve sana ku...

Yutkunma Resimlerimin Öyküsü

boğazıma yutkunma resimleri çiziliyor durmadan bu tren şu çocuk mavide uzaklaşan o vapur ayıp ayıp gülümseyen memeleri çorak kızdan söz etmemi beklemeyin utanıyorum ötede mızıka çalan yaşlı adamdan (daha önce de yutkunmuştum martılar gülümserken) titrek bir yutkunmak gibi duruyor karşımda oturan yaşlı kadın seğiren sol gözüne bin yılların yazgısını saklamış sanki esaslı ve mahcup törelerden çıkıp gelmiş belli hâlâ seğiriyor sol gözü hâlâ mahcup ve hâlâ görücü usulü (anneme benzetmek istiyorum kadını.. göz seğirmesini) sarışını kirli çocuk yara bandı satıyor esrik sesiyle ekmek parası kazanacak; kaygılı her sattığı dipsiz bir yara açıyor ruhunda bense sevgilimin göğsünden emiyorum hayatı bir parazit gibi deviniyorum bu hengamede ve nerde mahzun bir çocuk görsem bir suç gibi üstleniyorum her çıkmazı sevdiğimin saçlarını kuşanıyorum çaresiz; (çocukların yaralarını kim saracak? telaştandır soruların bazısı) 'rayını sevmez ve terkedemez bir sürgündür' ...

Ayaküstü Arabesk Sayıklamalar

Uçuruma yazıyorum artık her şiiri şuaranın duyum eşiğine sarısına eylülün; ter ve şehvet kokan usulca aralansın diye gizemin perdeleri adınla başlıyorum her sabah hayata ölümse imgenin ayrılığa durduğu anmış senden sonra maverada diz çökmüşüm leylican Gidersen annesiz kalırım demiştim gittin geceyi örterek titrek öksüzlüğüme gül de esirgiyor artık soluğunu manolyalar küsmüş bir de krizantem çiçekleri ayın da yarısı tutsak bu gece alıp gitmiş başını bahçıvan şakağı acıdan kararsız bir çocuğum artık öyle yadırgı bakma bakma nolur leylican Sığın şimdi felsefeye gitarların mistik tellerine sığın ve unut tebessüm isteyen renkleri şehrin kasıklarını göm asi gözlerine ve şiirde unut perçemi kanlı çocuğu elbet uçurtmalara yataklık eder uçurumlar ve elbette yürek mumuna teslim olur rüzgarlar ne de olsa vefa denince dağ gelir akla İhanet denince insan kırdın beni küstürdün gözlerimi zeytin dalı hançer yedi leylican dövün şimdi ve yol saçlarını hicranın suların bıçkı...

Acının Hafızası Yoktur

..........................................................'beni unut' diyen herkese.. ben seni unutalı küflenmiş pencerelerden sarkan pembe alaşımlı kaç kadın bileği geçti dudağımdan ve kaç kangren hafta sonuna indim ki uğultulu karanlıklarında medeni hüzünler vardı çiçek desenli etekler ve efsunlu morluğu ruj lekesine kurban edilmiş dudakların gölgesi teslim olmuş şehirlerin izbe damarlarımdaki kılıçlarla dansıydı zaman aldım başımı gittim bir yanımda metropol öbür yanımda şehirlere özgürlüğü içiren yurtsuz dağlar vardı ne kadar dirensem de kuyulardan geçen kervanlar mintanımdaki kuşun cıvıltısını boğdu ve soluğum terkedilmiş peygamberlerin üşümelerine sarktı ben seni unutalı kedilerin mırıltılarını öptüm en kederli halimle oysa bilsen ki kaç kadın öptü ve asıldı beyaz ceketimden ve esmer denizime memelerini emzirdi ben seni unutalı sesim kaç kuş ölüsü taşıdı kaç tenha kadın teni... kaç yenik kadının kırıklarını onardım yakamozlarla ki elleri onl...

Merhaba...

önce ödünç aldığım çocuk seslerini geri veriyorum ardından yıldızlardan aşırdığım haylazlığı ve sonra bütün kelimelerin itibarını iade ediyorum.. affedilecek bir hata işlemedim biliyorum bu yüzden dizelerin giyotinine uzatıyorum boynumu aman dilemek değil susuşum kendime bir son olmaktır asıl maksadım ve giderayak hepinizi afediyorum.. dilimde kadim bir ’elestu ’ tutulması ruhumun yansımalarındaki ’bela’ gibi ve avucumun uçurumlaşan yerlerinde kelimelerin zedelenen onuruyla gülüyorum hain ulak dediğim şiirden özür diliyorum oldu mu diyorum son söz olarak alnımda yanmaya başlıyor esrik bir musalla kainat senfonisinden bir uğultu yükseliyor dikenli bir nakarat dökülüyor alnıma; kalû belâ... ki zaten hiç olmakla başlamıştı devran Dönüyorum ben de alem-i ervaha.. El-veda.... Hasan Tan

Mezar Taşına Dokunurken

\ deriiiin bir iç çekişe öykünme, ya da çocukluk işte...\ okun gösterdiği yerdi şehrin kalbi düştü, ürkek bir yetimlikle titredi ellerim içimde yanmaya başladı morg hangi sayfasına sığınsam tarihin bir ölüye fresk oldu gözlerim artık babam sümbül kokan toprakmış levhi mahfuzun tarihi kadar eski ki bir temmuz sabahı açtık ölüme kapımızı albumin kokusuyla uyanmıştı servisler ve rahvan yılkıların manidar gözleri bizi buluşturan tabut kadar hızlı geçti titrek bir sis kadar çabuk dağıldı vefa kesildi soluğu saçları kınalı bir kadının ve son buldu baharı kelebeklerin bekliyoruz sonbaharı ansızın kopacak bir fırtınayla çünkü sütten kesilen toprağa döküldü hicran turuncuya çalınca maun tabutlar Işıldıyordu yüzün ve ölüyordu uzuyordu gölgen hiç durmadan şükür inanmıştın Allaha ve uhrevana iyi ki yazılmıştı epriyen alnına bu çok korktum kırılacak diye fay hatları kalbinin ve devrilecek üstüne karartılmış bir hayat ve elvan elvan bir nifak yağmuru zamansız özledik...

Faili Malum Şiirler

FAİLİ MALUM ŞİİRLER...( OKUNMAYACAK KADAR ÜSTÜNKÖRÜ UZUN VE KEDERLİ..) Faili Malum Şiirler.. ben geceleri faili malum şiirler yazarım bir köy yakılır uzakta ve çığlıklarla inler dünya her çığlıkta bölünür Batman'ın uykuları faili meçhul bir cinayet olurum.. yakılan köyümde yitirdim yaşanmamış çocukluğumu Halepçe'de vurdular gözümden sakındığım umutlarımı seni haddinden fazla seviyorum yüzümü koparır mısın yerinden seni kendimden sağıyorum beni benimle başbaşa bırakma çabuk al cep aynamı ve git! sen varken kendimle başbaşa kalıyorum hayatıma kattığın kirli öyküleri ve babasız çocukları bana bırak çabuk git! seni yakılmış köylerimden yaralı ağıtlarımdan türkülerimden zılgıtlarımdan biriktiriyorum ve ben tarihe bir ünlem koyuyorum kocaman bir SON ol! .. çünkü ben sonları bile kendimden çok seviyorum acemi tarafımdın istedim ve ansızın gittin seni bana sordum senden sonra ziyan oldum şimdi cevaplıyorum anlamsızlaşıyorum ya sen bana bensiz kimsin ...

öyle sitemkar susma nolur

öyle sitemkar susma nolur beni hüzne ihbar ediyorsun tarih boyunca en ince sızlayan yürek kimindir ve o zı şimdi evrenin neresindendir diye sorma bu azap nerde başlar ve nerde biter bu suskunluk bunu en iyi sen biliyorsun her şeyi bilişinden ürküyor şiir mavi bir düş gören bütün şehirlerde şimdi sevdalar tayakkuz halindedir bense gözlerimdeki çocuğun ölümüne aşina biraz da faili meçhul barikatlar ardında hayra yormayı unuttuğun bir düşten sesleniyorum sana; bıktım yenilgilerden n'olur gel ve beni bul! kocaman bir yalnızlıktan ölümlerden yıkımlardan ve her dilde söylenmiş sevda şarkılarından kopup gelmişim bu yalnızlığa bulmak yitirmenin şartıdır bunu en iyi ben bilirim diyorum ağlıyorsun; kuru bir hüzün yağmurunda ıslanıyorsun gözyaşın nemlendirirken nazlı seherleri gözlerin gözlerime karışıyor yitir beni artık bu azap bitsin! 'ya kanayan bir dudak öpeceksin ya öptüğün dudağı kanatacaksın' dedim güldün ne de öpülesiydi dudakların gülerken ...