daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric! oklarımız bitene kadar efendimiz… /oğuz atay/ kalabalık masaların suskunu h a y a t sen durursun ben önünden geçerim bazen ya siyah ya beyazsın hep hiç bıkmaz mısın sakız begonyalar zamanı şimdi balkonda hüzzam bir kayboluş yağmur kendi için yağacak az bekle ya da en iyisi ağla sen ne de olsa Olric’in cevabı hazır tedirgin söz kırpmalardan geçiyordum üzerimde ergen çocukların kabahatli tebessümü neremle oynaşsam düşecekti/m sanki kendi kayıp yaşı kadar bir güzele dışımızdan içimize yol bulmuş intihar hüzzam bir kayboluş zamanı maviliğinde girdap sözlü melekler gördüm küfür değildi hayat küfür değildi söylenmesini beklediğim heceydi yaş haddinden emekli olmuş anılar eksiltmek için siliyor seni dinledikçe ürperten güftesini kurşunî bir parıltı dağılıyor sûretin yalan çizgilerine yorgun bir aşk yorgun dünyasında sığındı kendine oysa gölgemi beklediğim güneşti kanda uyutulmuş veda busesi değil ölümün ke...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"