Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Wislawa Szymborska etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yaşlı Profesör

Ona eski günleri sordum, hâlâ genç olduğumuz, saf, deli fişek, şapşal, toy zamanlarımızı. Bir şeyler kaldı elbet, gençlik hariç, diye yanıtladı. Ona hâlâ emin misin diye sordum insanlık için neyin iyi neyin kötü olduğundan. İllüzyonlar içinde en ölümcülü, diye yanıtladı. Ona geleceği sordum, hâlâ açık seçik görebiliyor muydu. Çok fazla tarih kitabı okudum, diye yanıtladı. Ona fotoğrafı sordum, masanın üstünde duran, çerçeveliyi. Bir varlar bir yoklar. Birader, kuzen, baldız, karım, kucağında kızım, kızımın kucağında kedi, çiçek açmış kiraz ağacı ve üstünde uçuşan bir kuş, diye yanıtladı. Mutlu olduğun oldu mu, diye sordum. Çalışıyorum, diye yanıtladı. Ona dostlarını sordum, duruyorlar mıydı. Birkaç eski asistan, onların birkaç eski asistanı, eve göz kulak olan Ludmila, ki çok yakın, ama uzak da, kütüphaneden iki bayan, gülümsüyor ikisi de, okulun karşısında küçük Grześ ve Marcus Aurelius, diye yanıtladı. Ona sağlığını, ruh halini sordum. Ka...

Özgeçmiş Yazmak

Ne yapmanız mı gerek? Başvurunuzu tamamlayın Ve özgeçmişinizi ekte yollayın Ne kadar çok yaşarsanız yaşayın Özgeçmiş kısa olsa iyi olur. Az ve öz, iyi seçilmiş gerçekler kural olarak konulmalı, Adresler manzaraların yerini tutmalı, Titrek hatıralar titremeyen tarihlerle değiştirilmeli, Bütün aşklarınız arasından, sadece evliliğinizden bahsedin; Bütün çocuklarınız arasından, sadece doğmuş olanları yazın. Kimin sizi tanıdığı sizin kimi tanıdığınızdan daha önemlidir. Yalnızca yabancı ülkelere yaptığınız yolculuklardan bahsedin. Nerelere üye olduğunuzu söyleyin, fakat neden üye olduğunuzu değil, Aldığınız ödülleri söyleyin, fakat nasıl kazandığınızı değil, Sanki hiç kendi kendinizle konuşmazmışsınız gibi yazın öz geçmişinizi Herzaman kendinizi arka planda tutaraktan, kol boyu uzakta. Köpekleriniz, kedileriniz ve kuşlarınız, tozlanmış mallarınız, Dostlarınız ve düşlerinizi sessizce es geçin. Kendiniz olarak sattığınız zatın, Fiyatı sizin fiyatınızla bir değil, Ünv...

Vietnam

“Kadın, adın nedir?” “Bilmiyorum.” “Yaşın kaç? Nerelisin?” “Bilmiyorum.”  “Niçin o tüneli kazıyordun?” “Bilmiyorum.”  “Ne zamandır gizleniyorsun?” “Bilmiyorum.”  “Niçin ısırdın parmağımı?” “Bilmiyorum.”  “Bizden sana zarar gelmeyeceğini bilmiyor musun?” “Bilmiyorum.”  “Kimin tarafındansın?” “Bilmiyorum.”   “Bu bir savaş, seçimini yapmalısın?” “Bilmiyorum.”  “Köyün hâlâ yerinde duruyor mu?” “Bilmiyorum.”  “Şunlar senin çocukların mı?” “Evet.” Wislawa Szymborska Çeviri: Tuğrul Asi Balkar

Hiçbir Şey Olmuyor İki Kez

Hiçbir şey olmuyor iki kez ve olmayacak da. Bu nedenle işte deneyimsiz doğmuşuz ve rutinsiz öleceğiz. En aptal öğrencileri olsak da dünya okulunun yinelemeyeceğiz dönemi ne kışın, ne de yazın. Yinelenmeyecek tek bir gün bile, birbirine benzer iki gece yok. Ne aynı olan iki öpücük, ne de gözlere bakan aynı bakışlar. Dün, hani birisi adını söylediğinde yanımda yüksek sesle, bir gül düşmüştü sanki açık bir pencereden içeri Bugün birlikte olduğumuzda Çevirdim yüzümü duvara Gül? Gül nasıl görünürdü sahi? Çiçek miydi? Taş mı yoksa? Sen, o kötü saat neden karışıyorsun gereksiz korkuyla. Varsın - öyleyse geçmelisin. Geçeceksin - işte güzel olan. Yarı sarılmışız gülümsüyor, Anlaşmayı deniyoruz, Birbirimizden farklı olmamıza karşın İki saf su damlası örneği.        Wislawa SZYMBORSKA Çeviri: Neşe Taluy YÜCE - Agnieszka Ayşen LYTKA

Bazıları Şiir Sever

Bazıları - yani herkes değil. Herkesin çoğunluğu bile değil ama azınlığı. Okulları hiç sayma, orada zorunlu, ve şairlerin kendileri, olsa olsa her bin kişiden ikisi. Sever - ama kimisi de tavuk suyuna şehriye çorbası sever, kimisi yersiz övgüleri ve mavi rengi sever, kimisi modası geçmiş atkı sever, kimisi haklılığını kanıtlamayı sever, kimisi bir köpeği okşamayı sever. Şiir - ama ne menem bir şeydir şiir? Bir dolu sallantılı yanıt verildi bu soruya. Ama anlamıyorum ve anlamıyorum ve sıkıca tutunuyorum ona düşmemizi engelleyen parmaklık gibi. Wislawa SZYMBORSKA

Bir Köprüdeki İnsanlar

Garip bir gezegen, garip insanlarıyla. Zaman teslim olur, ama tanımazlar. Protestolarını ifade etmenin yolunu bulur, Resimler yaparlar, bunun gibi mesela: İlk bakışta özel bir şey yok. Su görürsün Bir sahil görürsün. Akıntıya karşı zorlukla giden bir tekne görürsün. Suyun üstünde bir köprü ve üstünde insanlar görürsün. İnsanlar görünür şekilde adımlarını sıklaştırır, çünkü demin başlamıştır bir yağmur kara bir buluttan aşağıya kamçılarcasına. Mesele şu ki arkasından hiçbir şey olmaz. Bulut ne biçimini ne rengini değiştirir. Yağmur ne yoğunlaşır, ne durur. Tekne hareketsizce süzülür. Köprüdeki insanlar biraz önce bulundukları yere koşarlar. Burada araya sokuşturmadan olmayacak: bu hiç de öyle masum bir resim değil. Burada durdurulmuştur zaman. Yasaları çiğnenmiştir. Gelişen olaylara etkisi engellenmiştir. Hakaretle defedilmiştir. Bir âsinin sayesinde, belirli birinin, Hiroşige Utagava diye (nasıl olmuşsa, aslında uzun zaman önce hayli usulünce aramızdan gö...

Paldır Küldür Yaşam

Paldır küldür geçen yaşam Provasız bir gösteri Ölçüsüz bir beden Düşüncesiz bir kafa Oynadığım rolü bilmiyorum Bildiğim yalnızca benim olduğu ve değişmezliği Sahnede çözmeliyim oyunun konusunu Yaşamın onuruna oldukça kötü hazırlanmış bana yüklenen o oyunun, taşımakta güçlük çekiyorum temposunu Tiksindiğim halde doğaçlamadan, doğaçlama yapıyorum. Her adımda şeylerin bilinmezlikerine takılıyorum. Kırsal kokuyor yaşam tarzım benim Amatörce iç güdülerim Heyecan, açığa çıkararak beni daha çok aşağılıyor. Yatıştırıcı ortamlarda caniymişim gibi geliyor Geriye alınmayan sözler ve davranışlar Tümüyle sayılmayan yıldızlar Koşarken iliklenen yağmurluk örneği bir karakter İşte, umarsız sonuçları bu birdenbireliğin En azından çarşamba günü bir prova olsaydı, Ya da hiç olmazsa perşembe günü bir kez daha tekrarlansaydı. Ne ki, işte cuma duymadığım, hiç bilmediğim bir senaryo ile geliyor. Oldu mu bu şimdi- diye soruyorum (hırıltılı bir sesle, çünkü kuliste izin verilmedi boğaz...

Bir Kedi Sahibini Yitirirse

Ölmek Bir kediye yapılabilecek En büyük kötülüktür Ne yapar bir kedi, yitirirse sahibini? Duvarları tırmalar, eşyalara sürtünür Hiçbir şey değişmemiş, dokunulmamış hiçbir şeye Sanki burada Her şey farklı, yerinden uzak Her şey oysa Dışarıdan gelen ses, bildik ses değil Yok artık, yavaşça dokunan Oda lambasına Tabağa balığı koyan el, aynı el değil Bir şeyler eksik, tam değil bir şeyler Masada Zamansız gülüşler, gereksiz sözler Odada Birileri uğruyor Ne bir sevgi, ne bir sıcaklık, Çıkıp gidiyorlar sonra; İzin verseler, Sevinecek, paylaşacak oysa Bütün dolaplar karıştırılmış Bütün çiçekler devrilmiş Halı altlarına bakılmış; Yasaktı, Gazeteler yırtılmış; Ne kalıyor geriye Uyumaktan ve beklemekten Başka Ah Bir gelse, çıksa ortaya Anlardı Böyle kötülük, yapılmaz bir kediye Ses çıkarmadan, sıçramadan Şimdilik Sevmiyormuş gibi onu Diklenirdi yavaşça, yumuşacık patileriyle Wislawa Szymborska (Polonya, 1923) Türkçesi: Ahmet Tüzün  

Tek Bir Yıldız Altında

Rastlantıdan, onu gereklilik olarak adlandırdığım için özür dilerim Eğer yanılıyorsam, gereklilikten de özür dilerim Mutluluk onu sanki benimmiş gibi aldığım için kızmasın bana Ölüler anılarımda yanıp söndükleri için ne olur darılmasınlar Zamandan, dünyanın bir saniye içinde gözden kaçırılan çokluğu adına özür dilerim Eski aşkımdan yenisini ilk sandığım için özür dilerim Uzak savaşlar, evime çiçek getirdiğim için bağışlayın beni. Kanayan yaralar, parmağıma iğne battı, bağışlayın Uçurumdan bağıranlar, menueti çaldığım plak için özür dilerim İstasyondakiler, sabah beşteki uykum için özür dilerim Kışkırtılan umut, bazen gülüyorum affet. Çöller, bir kaşık suyla koşmuyorum diye affedin beni Ve sen atmaca, hani yıllarca aynı Hep aynı kafes içinde, devinimsiz aynı noktaya bakan Doldurulmuş olsan bile hoş gör beni. Kesilmiş ağaçtan masanın dört ayağı adına özür dilerim Büyük sorulardan, küçük yanıtlar için özür dilerim Gerçek, bana pek önem verme Ağırbaşlılık, göster bana yüce ruhunu Varlığın ...

Yıldırım Aşkı

İkisi de emin. birbirlerine bağlandıklarına bir anda. böylesi emin olmak güzel de emin olmamak daha güzel. daha önce tanışmadıklarına göre aralarında hiçbir şey olmadığını sanıyorlar. belki ta eskiden, yanyana geçtikleri sokaklar, koridorlar, basamaklar ne derler buna peki? sormak isterdim onlara, anımsıyorlar mı acaba, belki döner bir kapıda hani bir gün yüzyüze? bir “özür dilerim” sıkışık kalabalıkta belki? ya da bir ses telefonda “yanlış numara”? - ama biliyorum yanıtlarını. yo, anımsamıyorlar. uzun zamandan beri rastlantının onlarla oynaması şaşırtırdı kuşkusuz onları. ama hazır değil henüz, onlar için yazgıya dönüşmeye bir yaklaştırıp bir uzaklaştırıyor onları, yollarını kesiyor, kahkahasını tutup, bir kenara sıçrıyordu rastlantı. imler vardı, belirtiler de, varsın anlaşılmasınlar, ne var ki bunda? belki üç sene önce, geçen salı belki bir yaprak, hani uçan omuzdan omuza? yitirilen, bir kenara kaldırılan bir şey vardı. çocukluğun çalılığında bir top ...