Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şeyh Galib etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ateş Denizlerini Mumdan Kayıklarla Geçmek/Geçmemek

Dost sohbetlerinde ve Şeyh Gâlib’le ilgili yazılarda ilgimi en çok çeken meselelerden birisi, Gâlib’in Hüsn ü Aşk’ına duyulan hayranlığı ifade eden ve şâiri “muhteşem” olmakla niteleyen cümlelerdir. Fakat hemen peşinden fark ettiğim bir gerçek de sohbetin ilerleyen kısımlarında ve yazıların sonraki cümlelerinde aslında Hüsn ü Aşk’ın okunmadığına dâir ipucu niteliğindeki yanlış ifade ve anlatımlar dır. Bu yazıda da bunlardan birisine dikkat çekilecektir. Bilimsel bir makaleye de konu edilebilecek bir yaygın yanlış anlamaya dikkat çekmeyi amaçlayan bu yazının amacı birilerinin yanlışlarına işaret ederek onları kırmak, incitmek değildir. Bu yüzden bir nevi dost sohbeti tarzında kaleme aldığım bu yazımda alıntıda bulunacağım bazı yazarların sözlerimden dolayı incinmelerini istemem. Şeyh Gâlib’in 1782 yılında yazdığı, Türk edebiyatının şâheserlerinden sayılan ve günümüz şair ve yazarlarını da derinden etkileyen mesnevisi Hüsn ü Aşk’ın belki de herkes tarafından bilinen bölümü “ateş den...

Tardiyye

Hoş geldin eyâ berîd-i cânân Bahşet bana bir nüvîd-i cânån Cân ola fedâ-yı iyd-i cânân Bîsûd ola mı ümîd-i cânân Yârin bize bir selâmı yok mı Ey Hızr-ı fütâdegân söyle Bu sırrı edip ıyân söyle Ol sen bana tercemân söyle Ketm etme yegân yegân söyle Gam defterinin tamâmı yok mı Yârabbi ne intizârdır bu Geçmez nice rûzgârdır bu Hep gussa vü hârhârdır bu Duysam ki ne şîvekârdır bu Vuslat gibi bir merâmı yok mı Çıktım ser-i dâra hemçü Mansûr Âvâzım ezân-ı nefha-i sûr Gam kıldı gülümü şâh-ı mansûr Oldum sipeh-i belâya mahsur Ol pâdişehin peyâmı yok mı Kâm aldı bu çerhden gedâlar Ferdâlara kaldı âşinâlar Durmaz mı o ahdler vefâlar Geçmez mi bu ettiğim duâlar Hâl-i dilin intizâmı yok mı Dil hayret-i gamla lâl kaldı Gâlib gibi bîmecâl kaldı Gönderdiğim arz-ı hâl kaldı El’an bir ihtimâl kaldı İnsafın o yerde nâmı yok mı Şeyh Gâlip

Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir

Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir Benim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın Eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir Veren bu sûret-i mevhûme revnak reng-i hüsnündür Gülistân-ı hayâlim nevbâharım varsa sendendir Felekden zerre mikdâr olmadım devrinde rencide Ger ey mihr-i münîr âh u zârım varsa sendendir Senin pervâne-i hicrânınam sen şem’-i vuslatsın Be-her şeb hâhiş-i bûs u kenârım varsa sendendir Şehîd-i aşkın oldum lâle-zâr-ı dâğdır sinem Çerâğ-ı türbetim şem’-i mezarım varsa sendendir Gören sergeştelikde girdâb-ı dest zann eyler Fenâ-ender-fenâyım her ne varım varsa sendendir Niçün âvâre kıldın gevher-i gaitanın olmışken Gönül âyînesinde bir gubârım varsa sendendir Şafak-tâb eyledin peymânemi hûnâb ile sâkî Sabâh-ı sohbet-i meyde humarım varsa sendendir Sanadır ilticâsı Gâlibin yâ Hazret-i Mevlâ Başımda bir külâh-ı iftihârım varsa sendendir Şeyh Galip        

Tedbîrini terk eyle, takdir Hudâ’nındır

Tedbîrini terk eyle, takdir Hudâ’nındır Sen yoksun o benlikler hep vehm‐ü gümânındır Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır Devrân olalı devrân erbâb‐ı safânındır Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır Meyhâneyi seyrettim uşşâka matâf olmuş Teklîf ü tekellüften sükkânı muâf olmuş Bir neş’e gelip meclis bîhavf u hilâf olmuş Gam sohbeti yâd olmaz, meşrepleri sâf olmuş Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır Ey dil sen o dildâre lâyık mı değilsin ya Dâvâyı muhabbette sâdık mı değilsin ya Özrü nedir Azrâ’nın Vâmık mı değilsin ya Bu gâm ne gezer sende âşık mı değilsin ya Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır Mahzun idi bir gün dil meyhâne‐i mânâ’da İnkâra döşenmiştim efkâr düşüp yâda Bir pir gelip nâgâh pend etti alel‐âda Al destine bir bâde derd u gamı ver bâda Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân...

Tabl-ı tehîden gümdür suhanler Bî-hûde Gaalib ef gaan edersin

Gencînen olsam vîrân edersin Âyînen olsam hayran edersin Tîr-i nigehden dâğ-ı derûna Baksan ne işler seyrân edersin Saki keramet sende ya bende Bahri habâba mihmân edersin Nezzâre-i germ etdikçe ey çeşni Âteşle âbı yek-sân edersin Ey huşk zâhid dem urma meyden Dest-i duayı mercan edersin Zâhid o meh-veş bir nurdur kim Büttür demezsin îmân edersin Mâdâm uçarsın gözlerde amma Rûyun perî-veş pinhân edersin Tabl-ı tehîden gümdür suhanler Bî-hûde Gaalib ef gaan edersin Etvâr-ı cerhe uy mevlevî ol Seyrân edersin devrân edersin Şeyh Galib

Hüsn ü Aşk, 151-208 Bölüm

151. Ol mevt hayât-ı câvidândır / Ger nefs için istene ziyândır 151. O ölüm, ebedî bir yaşayıştır, ama nefis için istenirse ziyandır. 152. Maksûd hemîn rızâ gerektir / Ol kasde dahı atâ gerektir 152. Maksat ancak senin rızanı kazanmak. Fakat bu maksada erişmek de senin lûtfunla olur. 153. Kaldı orada esîr-i hasret / Ne tâb-ı güzer ne fikr-i avdet 153. Aşk orada hasret esiri olup kaldı. Ne geçmeğe kudreti vardı, ne geri dönme fikrine düşmüştü. 154. Nutka gelip aşkar-ı gül-endâm / Dedi ne sebebden ettin ârâm 154. O gülbedenli aşkar söze geldi neden durup kaldın dedi. (Aşkar, kızıl renkli at) 155. Aşk eyledi dürr-i eski rîzân / Söz söyledi hemçü dürr-i galtân 155. Aşk gözyaşı incilerini döküp yuvarlanıp giden inci taneleri gibi sözlere başladı. 156. Gayret gibi yok per ile bâlim / Bu âteş ile nic'ola hâlim 156. Gayret gibi kanadım yok ki, Bu ateşle halim ne olacak benim? 157. Şâhin değilim ki edip âheng / Pervâz edeyim hezâr ferseng 157. Şahin değilim ki davranıp ka...

Hüsn ü Aşk 1-100 Bölüm

Hüsn ü Aşk, 1-50. Bölüm Agâz-ı Dâstân-ı Benî Muhabbet / Benî Muhabbet Hikâyesinin başlangıcı 1. «Dil-zinde-i feyz-i Şems-i Tebrîz / Ney-pâre-i hâme-i şeker-rîz» 1. Tebrizli. Şems'in feyziyle gönlü diri olan ve şekerler döken kamış parçası kalem, 2. «Bu resme koyup beyân-ı aşkı / Söyler bana dâstân-ı aşkı» 2. Aşkı anlatışı bu tarza dökerek bana, aşk destanını söyler: 3. «Kim vardı Arab'da bir kabîle / Mustecmi'-i haslet-i cemîle» 3. Araplarda bütün temiz huylara sahip bir kabile vardı. 4. «Ser-levha-i defter-i fütüvvet / Ser-hayl-i Arab Benî Mahabbet» 4. Fütüvvet defterinin başlığı olan, Arap boylarının başı bulunan bu kabile, «Benî muhabet» yani Sevgioğulları kabilesi idi. 5. «Amma ne kabîle kıble-i derd / Bilcümle siyâh-baht u rû-zerd» 5. Ama ne kabîleydi? Dert kıblesi; bütün halkı kara bahtlı, sarı yüzlüydü. 6. «Giydikleri âftâb-ı temmûz / İçtikleri şu-le-i cihân-sûz» 6. Giydikleri temmuz güneşi; içtikleri, cihânı yakıp yandıran alevdi. 7. «Vadîleri r...

Bundan ötesi değil nümâyân

Buldu bu mahalde kıssa pâyân Bundan ötesi değil nümâyân Sad şükr ola Hayy ü Lâ-yemût’a Kim erdi söz âlem-i sükûta Şeyh Gâlip

Geh kar yağar idi geh karanlık

101. Sihr ile yağar o deste âteş / Gâhice de ef'i-i münakkaş 101. Büyüyle o çöle ateşler, bazen de nakışlı ejderhalar yağarmış. 102. Allâh muîn olup geçersen / Kalb şehrinin âbını içersen 102. Allah yardım eder de geçer; Kalb şehrinin suyunu içersen, 103. Kıl andaki kîmyâyı hâsıl / Gel bunda ol işte Hüsn'e vâsıl 103. Ordaki kimyâyı elde edip buraya gelirsin; işte Hüsn burada; gel ona kavuş. Sefer kerden-i Aşk be diyâr-ı Kalb ve ser-encâm-ı vey  Aşk'ın Kalb Ülkesine Gitmesi ve Burada Başına Gelenler 104. Aşk oldu bu müjdeden ferah-nâk / Bin şevk ile etdi câmesin çâk 104. Aşk bu müjdeye sevindi; binlerce sevinçle coştu, elbisesini yırttı. 105. Fi'l hâl sorup diyâr-ı Kalbi / Tutdu reh-i reh-güzâr-ı Kalb-i 105. Kalb ülkesi nerede diye sorup Kalb yoluna varan semte yöneldi. 106. Gayret de olup ana kafâ-dâr / Kıldı iki yâr azm-i dil-dâr 106. Gayret de ona yol arkadaşı olup; iki dost, sevgiliye varmaya yüz tuttular 107. Çün girdi o merd-i râh râha / Evv...

Kan ağlasın bu dide-i dür-bârım ağlasın

Kan ağlasın bu dide-i dür-bârım ağlasın Ansın benim o yâr-ı vefâ-dârım ağlasın Çeşm ü dehân u ârız u ruhsârım ağlasın Baştan başa bu cism-i siyeh-kârım ağlasın Ağyârım ağlasın bana hem yârim ağlasın Gûş eyleyen hikâyet-i esrâr'ım ağlasın Nâ-dide bir güher telef etdim dirîg u âh Hâk içre defnedüp gerü gitdim dirîg u âh Zât-ı şerifi âleme bir yâd-gâr idi Fakr u fenâ vü aşk u hüner-ber-karâr idi Her şeb misâl-i şem' benim ile yanar idi Sâye gibi yanımda enis-i nehâr idi Hakka tamâm âşık idi yâr-ı gaar idi Birkaç zaman muammer olaydı ne var idi Allah verdi aldı yine kurb-i hazrete Biz kaldık intizâr ile rûz-i kıyâmete Ahir nefesde sohbeti oldu mahabbet âh Bir yâre urdu bağrıma âh derd-i firkat âh Gelmezdi hiç kalb-i fakire bu sûret âh Ey kâş etmeyeydim o âşıkla sohbet âh Yakmazdı belki cânımı bu nâr-ı hasret âh Telh etdi kâmımı o zehr-nâk şerbet âh Eyvâh elden o gül-i handânım aldı mevt Esrâr'ım aldı cümle dil ü cânım aldı mevt Olsun mübârek ol mehe k...

Âh mine'l aşkı ve hâlâtihî Ahraka kalbî bi-harârâtihî

Terci-i bent Terci-i Bend-i Beyt-i Şerif-i Meşhur li-Cenab-ı Hazret-i Pir I Ey ruh-ı pâkinde ayân nûr-ı zât Sînesi âyîne-i vech-i sıfât Pertev-i hüsnünde nümâyan tamâm Sırr-ı Hudâ mâ hasal-ı kâinat Sen urıcak vakt-i semâ' içre çarh Şem'ine pervâne olur şeş cihât Şevk ile cân tâzelenir ben desem Nutk-ı safâ-bahşına rûhü’l-hayât Pertev-i envârı cemâlin senin Aşk ile verdi dü cihâna sebat Doldu tecellî-i Hudâ'dan sivâ Şems-i muhabbet edicek iltifât Yandı o âteşle dil ü canımız Etti cemâlin velî keşf-i simât Âh mine'l aşkı ve hâlâtihî Ahraka kalbî bi-harârâtihî II Görmeği istersen eğer mahşeri Çerhte seyreyle o meh-peykeri Aşk ile galtîde olup mihr-veş Salmada âlemlere nûr u feri Etmede nüh kubbeyi envâra gark Düpdüz edip bâhter ü hâveri Kûy-sıfat pey-rev olup sen dahi Düş yola fark eyleme pâ vü seri Def ü celâille semâ’ et hemân Alma kola bu felek-i çenberi Tutma kulak devrine ahkâmına Serserîdir ser...

Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâra düştü

Yine zevrâk-ı derûnum kırılıp kenâra düştü Dayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâra düştü O zaman ki bezm-i canda bölüşüldü kâle-i kâm Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düştü Gehi zûr-i serde desti geh ayağı koltuğunda Düşe kalka haste-i gam der-i lûtf-i yâre düştü Erişip bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül Yine nevbet-i tahammül dil-i bî-karâra düştü Süzülüp o çeşm-i âhû dedi zevk-i vasla yâ hû Bu değildi neyleyim bu yolum intizâra düştü Reh-i Mevlevî Galib bu sıfatla kaldı hayran Kimi terk-i nâm ü şâna kimi i’tibâra düştü Şeyh Galib

Yokmuş bir aha ey gül-i rana tahammülün

Yokmuş bir aha ey gül-i rana tahammülün  Bağrın ne yaktın ateş- hasretle bülbülün  Yek-rengdir zeban-ı hakikatte hüsn-ü aşk  Bang-i hezar şu'lesidir ateş-i gülün  Duzah-nişin-i ateş-i fakr olduğun kalur  Ey ahiret-harab tehidir tevekülün  Tekrarlarla şüpheleri daniş anlama  Gel arif ol ki ma'rifet olsun tecahülün  Merdanelik asaleti meydanda bellidir  Hayber günü babasını kim sordu Düldül'ün  Galib maarifin de sefası değer veli  Canan vasfıdır hele aslı tegazzülün Şeyh Galip

Hoşça bak zâtına

Ey dil ey dil niye bu rütbede pür gâmsın sen Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen Secde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin sen Bildiğin gibi değil cümleden akvâmsın sen Rûhsun nefha-i Cibril ile tev’emsin sen Sırr-ı Hak’sın mesel-i İsi-i Meryem’sin sen Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen *** Merteben ayn-ı müsemmâdadır esmâ sanma Merciin Hâlik-i eşyâdadır eşyâ sanma Gördüğün emr-i muhakkakları rü’yâ sanma Başkasın kendini sûretle heyûla sanma Keşf ile sâbit olan mâ’niyi dâ’vâ sanma Hakkına söylenen evsâfı müdârâ sanma Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen *** İnleyip sırrını fâşeyleme ağyâra sakın Düşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakın Değmesin âhların kâkül-i dildâra sakın Sonra Mansûr gibi çıkman olur dâra sakın Arz-ı acz etmeyesin yâreden ol yâra sakın Bulduğun cevher-i âlîleri bîçâre sakın Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin...

Yürek Müzikali

Oda siyaha yığılır Ve ruhumuz öpülür kirli dudaklarıyla yalnızlığın Gecedir, özlem bir köşeye atılmış eşya Terkedilmiş odalara sıçrar müziğin kırgın kanı Kırık görüntüler devşirilir, kırık bebekler Bu sonsuz gece kafilelerinden, ana Yuvaları yumuşatmaz sakat demirler Dondurur hayata taze akışları Bu bitimsiz ve kırıcı tablo Uzat ellerime ana bahardan ellerini Bir metal sevinciyle kulaklarımda Büyüdü koro Bastırarak ağzımızın kervanlarında seslerimizi Artık bütün yakınlıkları bariyerler yutuyor Piknik kokularını anaların Duvarlar eritiyor taştan kucağında Gözlerden düşen gökkuşağı hatıralarını Yürek fotoğraflarda mı kalacak Fotoğraflar hüzün yırtığı Övgü boşluklara mı Nedir bu kasvet, bu duvar bunalımı Bu demirden marşları beşiklerin Nedir taşlarını bile ürküten bu şato Bu heykel kibri yeter ana, bu körlük ağı Ben sitemdeyken masadan kayan vazo Getirsin ağlamağı Uyan ana uyandır uykuna gömülen Baharlar ülkesini Süzdür şefkat peteklerinden sıcaksözcükleri...

fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni

fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni bend-i peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındadır rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır hastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır bir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni bî-gubârım hasret-i hattınla hâk olsam yine sıhhatim rûh-i lebindendir helâk olsam yine tîğ-i gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine hâsılı beyhûde cevr etme bana sevdim seni gâlib-i dîvâneyim ferhâd u mecnûn’a salâ yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana anlasın bîgâne bilsin âşinâ sevdim seni şeyh gâlib