İşte burada oturuyorum, yaşlı bir örümcek, sabırla bir sözü bir ötekinin ardına diziyor, bütünün bir anlamı olacağını umarak, bir vahiy, bir ebedi kesinlik ya da bir mükemmeliyet kazası her yaşamda olduğu gibi nasılsa. Her eğretileme adlandırmaya çalıştığımız yarı bilinen bir duyguyu gömdüğümüz tabuttur, sezilen öfkeler ya da bozulmanın tüm kötü kokusuna rağmen tatmaya doyamadığımız yumuşak peynir gibi usulca olgunlaşan aşklar. Huzur içinde yaşamadım! Öyleyse neden sakin olayım ki şiir yazarken; soyut tuzaklardan çalıp el koyduğum sözler bana aitmiş gibi yaparak kapılmak ani bir sevince, ya da düşmek ani bir umutsuzluğa kahkahası gibi bir adamın giderken asılmaya, ölümünden çok sonra bile ışığı hâlâ bize ulaşan bir yıldızın uzak ilgisizliğini bırakıyor bende. Hayır bu başka bir şey olmalı, kızgın bir tutkuyla dans eden eşler, belirsizlik gibi hem de. Orospu tanrıça! Ben kararını bekleyen talibinim, senin çirkin kurbağan, öpücüğünle Yahudi düşlerimin sarışın prensin...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"