Ana içeriğe atla

Kayıtlar

şibumi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Babamın yüzü gözümün önüne geliyor. Anılarımda hep başımı kaldırıp onun yüzüne bakıyorum.

Babamın yüzü gözümün önüne geliyor. Anılarımda hep başımı kaldırıp onun yüzüne bakıyorum. Küçük elimi kavrayan elinin ne kadar büyük ve kuvvetli gördüğünü hatırlıyorum. Sanki sinirlerimin de kendi belleği varmış gibi göğsümün ta içinde hissettiğim bir başka anım da... babama onu ne kadar sevdiğimi bir türlü söyleyemeyişim. Bu kadar açık ve dünyasal kelimelerle konuşma âdetinde değildik. Babamın sert fakat hassas profilinin her çizgisi gözümün önünde. Elli yıl. Her biri önemsiz bir sürü şeyle dolu. Asıl önemli olanlar belleğimden yıkılıp gitmiş. Zaman zaman babama acıdığımı hissederdim. Ona kendisini çok sevdiğimi söylemediğim için. Ama aslında kendime acıyordum. Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı. Şibumi

ahmet koyutürk

«Onlara veda etmeme yardım edecek misin, Nikko?» Nikko hafifçe öksürerek boğazını temizledi. «Bunu nasıl yapabilirim efendim?» «Kiraz ağaçları arasında benimle yürüyerek. Sessizliğe dayanamadığım anlarda seninle konuşmama izin vererek.» ... Son günü kiraz ağaçları altında daha uzun süre kaldılar. Akşama kadar gezinip durdular. Gökyüzünün rengi kararmaya başlayıp yerden esrarengiz bir ışık yükseliyormuş gibi olunca, dökülen çiçekler alttan aydınlatılıyorlarmış gibi bir görünüme büründüler. General sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi alçak sesle Nicholai'ye anlatıyordu. «Şansımız varmış, Kiraz çiçeklerinin en güzel olduğu üç günün tadını çıkardık. Çiçeklerin vaat gününde buradaydık. Henüz kusursuzluğa erişmemiş oldukları günde. Kusursuzluk günleri sonra geldi çattı. Bak artık en güzel hallerinde değiller. Doruğu aştılar bile demek ki bugün anılar günü. Üç günün en hüzünlüsü. Ama en zengini. Bir tür sükûn var bugünde. Yok, sükûn değil... rahatlık var. Zaman denen şeyin ne tü...

Sesinin tonunda beni tedirgin eden bir şey var

Sesinin tonunda beni tedirgin eden bir şey var. Kuşku değil ama, tehlikeli bir kadercilik. Yoksa kaybedeceğine baştan karar mı verdin?» Hel bir süre sessiz kaldı. «Çok derin bir gözlemcisin, Maurice.» «İşim bu.» «Biliyorum. Bu işte gerçekten bir terslik, bir düzensizlik var. Emekliliğimden geri dönmekle antişans oranını zorladığımın farkındayım. Sonunda bu olayın beni saf dışı bırakacağını sanıyorum. Yapacağım işin değil. Her halde o Kara Eylülcüleri rahatlıkla öldürebilirim. O tip tehlikeler daha önce de başımdan geçti. Alışkınım. Ama o bittikten sonra işler biraz karışacak. Beni cezalandırmaya kalkacaklar. Bu cezayı kabullenirim, ya da kabullenmem. Kabullenirsem tekrar arenaya çıkmanı gerekecek. Hissettiğim şey bir tür...» Hel omuzlarını kaldırdı. « Bir tür duygusal bezginlik. Kadercilik falan değil, tehlikeli bir kayıtsızlık. Küçük düşürücü olaylar birbirine eklenirse belki de hayata o kadar sıkı sarılmak için neden görmeyebilirim.» Şibumi

Babamın yüzü gözümün önüne geliyor

   Babamın yüzü gözümün önüne geliyor. Anılarımda hep başımı kaldırıp onun yüzüne bakıyorum. Küçük elimi kavrayan elinin ne kadar büyük ve kuvvetli gördüğünü hatırlıyorum. Sanki sinirlerimin de kendi belleği varmış gibi göğsümün ta içinde hissettiğim bir başka anımda babama onu ne kadar sevdiğimi bir türlü söyleyemeyişim. Bu kadar açık ve dünyasal kelimelerle konuşma âdetinde değildik. Babamın sert fakat hassas profilinin her çizgisi gözümün önünde. Elli yıl. Her biri önemsiz bir sürü şeyle dolu. Asıl önemli olanlar belleğimden yıkılıp gitmiş. Zaman zaman babama acıdığımı hissederdim. Ona kendisini çok sevdiğimi söylemediğim için. Ama aslında kendime acıyordum. Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı. Şibumi

Şibumi

«Ben de işte bu nedenle Go'yu seçtim efendim.» «Anlıyorum.» Ne garip bir çocuk, diye düşündü. Hem her an kırılabilecek kadar hassas, dürüst, hem de küstah. «Peki okuduğun kitaplar sana bu oyunu iyi oynayabilmek için nelerin gerekli olduğunu öğretti mi?» Nicholai cevap vermeden önce bir saniye düşündü. «Şey... önce tabii dikkati toplama yeteneği gerekli. Cesaret. Kendini kontrol. Bunlar çok normal. Ama hepsinden önemli olan, insanda bir... nasıl söylemeli bilemiyorum. İnsan hem matematikçi olmalı hem de şair. Sanki şiir bir bilimmiş, matematik de bir sanatmış gibi. İnsanın Go'yu birazcık iyi oynayabilmesi için proporsiyona sevgi duyması gerekli. Demek istediğimi iyi anlatamıyorum efendim, özür dilerim. » «Tersine. Anlatılamayacak bir şeyi anlatmaya çalışırken olağanüstü başarılısın bence. Peki bu saydığın nitelikler arasında senin en kuvvetli olduğun hangisi Nikko?» «Matematik efendim. Bir de dikkat toplama ve kendini kontrol.» «Peki zayıf noktaların?» «Şiir dediğim ...