Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nedîm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yetmez mi sana bister ü bâlin kucağım

Yetmez mi sana bister ü bâlin kucağım Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Âteşlik eder sana bu sînemdeki dâğım Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Sen böyle soğuk yerde niçin yatar uyursun Billâhi döğer dur hele dâyen seni görsün Dahi küçüceksin yalınız yatma üşürsün Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Yaklaştı şitâ ebr-i siyeh tuttu cihânı Kalmadı sabânın gezecek tâb ü tüvânı Kurbânın olam geçti Boğaz seyri zamânı Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Bir câm çek ey gonce-dehen def'-i humâr et Çeşmimde hayâlin gibi gel geşt ü güzâr et Nakşın gibi âyine-i sînemde karâr et Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Der sana Nedîmâ bunu tekrâr be-tekrâr Bigâne ile etme sakın azm-i çemenzâr Gürgân gibi ağyâr kaparlar seni zinhâr Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Nedîm

Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir

Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir Aman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir Kız oğlân nâzı nâzın şehlevend âvâzı âvâzın Belâsın ben de bilmem kız mısın oğlân mısın kâfir Ne ma’nâ gösterir duşundaki ol âteşin atlas Ki ya’ni şule-i cansuz-ı hüsn ü ân mısın kâfir Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-i giribânlar Aceb bir şûha sende âşık-ı nâlân mısın kâfir Sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler Nesin sen doğru söyle cân mısın cânân mısın kâfir Şarâb-ı âteşinin keyfi rûyun şul’elendirmiş Bu haletle çerâğ-ı meclis-i mestân mısın kâfir Niçin sık sık bakarsın öyle mirât-ı mücellâya Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayrân mısın kafir Nedim-i zârı bir kâfir esir etmiş işitmiştim Sen ol cellâd-ı din, ol düşmen-i îmân mısın kâfir Nedîm

gömleğinin düğmesini açacak olsa gülsuyu kokar

Saba ki dest ura ol zülfe müşg-ü nab kokar Açarsa ukde-i pirahenin gülab kokar Ne berk-i güldür o leb çiğnesem şeker sanırım Ne goncedir o dehen koklasam şarap kokar Aceb ne bezmde şebzindedar-ı sohbet idin Henüz nergis-i mestinde buy-i hab kokar Seni meğer ki gülefsun-u naz terletmiş Ki sib-i gabgabın ey gonceleb gülab kokar Nedim sen yine ma'ni-şigaflıkta mısın Ki nevk-i tiğ-i kalem hun-u intihab kokar Nedim

Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedim

Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana Sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem Zülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana Şöyle gird olmuş Firengistân birikmiş bir yere Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın Kendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden Lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana Nedim

Bak Sitanbûl'un şu Sadâbad- nev bünyanına

Bak Sitanbûl'un şu Sadâbad- nev bünyanına Âdemin canlar katar âb u hevâsı canına Ey sabâ gördün mü mislin bunca demdir âlemin Püşt-i pâ urmaktasın İran'ına, Turan'ına. Ey felek insaf, ey mihr-i cihân-ârâ âmân Bir nazîri var ise söylen konulsun yanına. Ben de bilmem böyle rûh-efzâlığın aslın meğer Hızr tohm-ı ömr-i câvîd ekti nahiistanına. Sizde böyle müşk olur mu deyü hâkinden biraz Ah göndersem, sabâ ile Huten hakanına. Cedvel-i sîm içre âdem binse bir zevrakçeye İstese mümkin varılmak cennetin tâ yanına. Olsa Kisralar zamanında ya Firdevsf anı Eylemez miydi şeref Şehnfime'nin unvanına. Cûş kıl ey rûh-ı Kâvus, ey revan-ı Cem, işit: Ben kapılmam ehl-i târihin sühan-sencamına. İkiniz de olmamış mâlik ana, aldım haber Çerh-i pîrin and verdim dinine îmanına. Dersiniz kim! "Çerh-i pîre yok yere verdin kasem, Kim o bî-îmandır anın kim bakar îmanına?". Vaktinizde cerh âmenna ki bî îman idi, Ehl-i dil makrûn idi endûh-ı bî pâyânına. ...

Anarlar haşredek elbet şiirden zevk alan ahbâb

"Elbette Nedimaya gelirken susar ebcet Bir lâle yeter başkaca tarihe ne hâcet." Büyük Ahmet Nedim'in kârı öğretmek imiş her an Şiir hem bilgi dünyasında üstün usta bir insan Bir akşam ansızın bir çağrı ermiş "Gel" deyu haktan Ne can kalmış ne canan ne yoldaş ancak tertemiz imân Anarlar haşredek elbet şiirden zevk alan ahbâb Ölüm tarihi olmuş Nedim'i şah'ı ceys'i enbiyâ yarâb. (Şair Ahmed Nedim (1881-1730), İstanbul Karacaahmet mezarlığındaki kitabesinden) Kaynak: Ölüm ve Mezar Şiirleri Antolojisi / M. Orhan Bayrak / Bilge Karınca Yay.)

Kaside Der Vasf-ı Der İstanbul

Bu şehr-i sitanbul ki bi misl ü behâdır Bir sengine yek pâre acem mülkü fedâdır Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır Bir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbâl Bir bağ-ı iremdir ki gülü izz ü alâdır Altında mı üstünde midir cennet-i a’lâ El-hak bu ne halet bu ne hoş âb u hevâdır Her bağçesi bir çemenistân-ı letâfet Her kûşesi bir meclis-i pür-feyz ü safâdır İnsaf değildir ânı dünyaya değişmek Gülzarların cennete teşbih hatadır Herkes irişür anda muradına ânınçün Dergahları melce-i erbab-ı recâdır Kala-yı meârif satılır sûklarında Bazâr-ı hüner ma’den-i ilm ü ulemâdır Camilerinin her biri bir kûh-i tecellî Ebrû-yi melek andaki mihrâb-ı duâdır Mescidlerinin her biri bir lücce-i envâr Kandilleri meh gibi lebrîz-i ziyâdır Ser-çeşmeleri olmada insana revân-bahş Germ-âbeleri câna safâ cisme şifâdır Hep halkının etvarı pesendîde-i makbul Derler ki biraz dilleri bî-mihr ü vefâdır Şimdi yapılan âlem-i nev-resm ü safânın ...

Bir safa bahşedelim

Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a İşte üç çifte kayık iskelede âmâde Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan Mâ’-i tesnîm içelim Çeşme-i nev-peydâdan Görelim âb-ı hayât akdığın ejderhâdan Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a Geh varıb havz kenarında hırâmân olalım Geh gelib Kasr-ı Cinân seyrine hayran olalım Gâh şarki okuyub gah gazelhân olalım Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a İzn alıb Cum’a namazına deyû mâderden Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden Dolaşıb iskeleye doğru nihân yollardan Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pâkîze-edâ İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeydâ Gayrı yârânı bugünlük edib ey şûh fedâ Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a Nedîm