Onu hepi topu iki kez gördüm. Çok değil. Fakat müstesna olana zaman açısından bakmak olmaz. O tedirgin, uzaklardaymış havası, fısıldaması (konuşma demek uygun düşmezdi buna), ikircikli hareketleri, insanlara yahut şeylere uğramayan bakışları, latif hayalet edaları beni hemencecik ele geçirdi. “Kimsiniz? Hangi diyardan geldiniz?” diye sorası geliveriyordu insanın. Cevap verebileceğinden değil ya, öylesine de bağlıydı sırrına işte, ya da sırrını ortaya dökmeye hiç niyeti yoktu. Ne nefes alma işinin altından nasıl kalktığı (nasıl bir gafletle bunun büyüsüne kapıldığı) ne de aramızda ne aradığı kimsenin bileceği şey değildi. Kesin olan bir şey varsa, o da onun bu diyarlardan olmadığı ve düşkünlüğümüzü sırf nezaketinden ya da marazi bir merakından dolayı paylaştığıydı. Onun yanında duyduğunuz hissin benzerini uyandırsa uyandırsa melekler ve derman bulmazlar uyandırabilir. Bir yandan mest ediyor, beri yandan da akıl sır ermez bir tedirginliğe sevk ediyordu! Onu gördüğüm gibi ürkekliğine vuru...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"