Evin en ucundaki odasında Işık kırılıp, camlara ıhlamur dalları çarparken Kızım bir hikaye yazıyor. Merdivende durup dinliyorum Kapalı kapısının ardında bir daktilo karmaşası Küpeşteden salınan zincirin sesi gibi. Evet genç, ama kızımın hayatı Dev yüklerle dolu, bazısı çok ağır: Ona kolay gelsin diyorum içimden Ama birden duruyor İçimden geçen kolaylığa itiraz eder gibi Sessizlik büyüyor, sanki Bütün ev durgun, düşünüyor. Sonra aniden bir sürü tuş darbesiyle Yeniden başlıyor, derken yine sessizlik. Şaşkın sığırcık kuşunu hatırlıyorum İki yıl önce tam bu odaya girivermişti Nasıl gizlice süzüldük ve bir pencereyi açtık Ve sonra geri çıktık korkmasın diye; Sonra çaresiz bir saat boyunca kapı aralığından Seyrettik o ince, vahşi, kara Ve yanardöner yaratığı Işığa uçup, cama vurup, boş eldiven gibi düşerken Sert zemine ya da masaya, Sonra tortop, kanlar içinde bekleyip Yine denerken; sonra nasıl sevindik Aniden kendinden çok emin Havalanıverdi bir sandalyenin arkasından Dümdüz uçup doğru pen...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"