Ana içeriğe atla

Kayıtlar

bejan matur etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Âdem’in Yalnızlığı

Yedi Gece Birinci Gece I. Ve ilk ayet indi. Ve gece Allah’ın katındadır artık. Ve taşlar Ejderhanın ağzından dökülerek Kurdular şehri. Karanlık insanın karanlığından öteydi. Lavların ve duanın bilgisi Açtı sokakları Ve binyılların acısı ve isteği Yaşanır oldu. Çocukların uzayından söz ettim ona Çocuklukta Allah’a ait olan yüzlerin Nasıl karıştığından. Hepimiz bir yüz oluştururuz kardeşlerimiz Ve arkadaşlarımızla Buna Allah ve melekler dahildir. Çocukluğun uzayı Sokaklarını şehrin Sadece tanıdık kılmaz Aşka yaklaştırır. Benim 1001 gecem Onun yüzü ve sonsuzluk arasında Gidip gelirken Kelimelerin olmadı sadece. Daha bin’e çok var dedi o Bu yüzden giderken Sonsuzluğun benden aldığı Bakışı tekrarladı. Dünyadaydık Bir avlunun Güllerin kıyısında. Bahçede bir kaplan gördüm Bütün gece uyutmadı beni o kaplan Dedi biri. Ağaçların gövdelerinden tırmanan bir ruh Burçları geçerek gösterdi bana Çizgileri karışmış yine. II. Ve ilk ayet indi. O gece olacak ve Tanrı’ya armağan Edilecek olan yarım bırakı...

kalbin aldığı mesafe

yakalanan nedir,  benzerlik mi?  gözlerin  inişte başlayan çakışması  ve kirpiklerin uzunluğu  daha fazlası değil.  belki nefestir biraz da.  soluğu kaplayan zerrelerin  bir uzay karanlığında seyrederken  dayanak olma,  olabilme hali.  oradayız işte,  ikimiz  tutunacak bir kainat bulamamış  o çelimsiz varoluşun magmasında  gülümsüyoruz birbirimize.  benim ağzımda bir gelincik var  sen gözyaşının kristal kesiğini  gizlemek için özenlisin yine. insanı incitmeyecek  tek söz bulunmadı henüz.  her söz incitir. o kadar sessiziz ki  hırıltılarla konuşuyoruz.  arkaik iki hayvanın  kainattan devşirdiği dille  ses veriyoruz birbirimize.  bu bir 'sevme' diyorsun bana.  kalbin aldığı mesafe bu.  yıldızların zamanından önce  karanlığında yol alma!  oradayız işte  bir dayanak bulsak  varacağız bir anlama.  kalp bunca akarken  bedenin güçs...

bizans sesleri

... eğil bak  gör o eski dili  bizi insan kılan gerçekleri.  ve güven duymamızı zamana  devam etmemiz için.  her şey akar evet  her şey değişir  hiçbir şey aynı kalmaz  ve gerçekte hiçbir şey yoktur!  bundan anladığım aşktır.  mitolojik korkularla  güvenin parçalanmasıdır  bundan anladığım.  ama insanız ısrarla.  bir ceylan tedirginliğinde yaklaşsak da olana  acıtır heves.  korkuların en dilsizini seçmiş olsak da.  öyle ya,  sessizlik de bir cevaptır,  sessizlikte bilsen ne gerçekler gizli.  şimdi üzgünüm,  henüz durmamış kalbimle  karanlıkta başka bir dil konuşuyorum. ... Bejan Matur Dünya  Güzeldir Hâlâ Everest Yayınları

geride kalan kırlangıç

bazen olur. geride kalır biri. bu yıl tam 106 kırlangıç saydım  diyen babamın sevinci. gelir giderler hep 19 martta dönerler ama. bekleriz annen ve ben. kapımız açık bekleriz. 12 ağustosta giderler yine. bir gün gecikmez. güneye yemen’e giderler diyor annem  karabiber yemeye. karabiber severler. ama bu sabah uyandığımızda geride kalan bir kırlangıç gördük. tele tünemiş güneye bakıyordu. bebekti belki de yemen’e kadar uçamazdı. bazen olur geride kalır biri ve konuşur birden. biz varız ama baban ve ben bekliyoruz burayı, bizim de aklımız hep yollarda. ben uçaklara bakıyorum en çok,  yıldızlar gibi gökyüzünde parlayıp sönen, çocuklarımı getirip götüren o kanatları seviyorum. dua ediyorum hep her köşede bir ip bağlıyorum kapılara pencerelere. böğürtlen toplamaya gittiğimizde elime batan diken duruyor hâlâ. sızlıyor içimde ama bırak acıtsın diyorum.  annemin ellerinde kalan böğürtlen lekeleri... bazen olur evet biri kalır geride. yurt kılmak için toprağı kapatır kanatları...

gül bahçeleri

ağzında şeker tülbendiyle  akdeniz'i ağlamadan geçmek zorunda kalan  kız çocuklarının şarkısı;  elbette gül bahçeleri gömülü kalbimizde.  paslanmış beşiklere yaslanıp açan  inatçı güllerden bir neşe.  girit 2018 Bejan Matur

Babanın Ölümü ve Bekletilmesi

Babanın cesedi en son gömülür. Bir gün ve geceyi yuvasında geçirmeli. Ve anlatılmalı. Oğullar ve kızlar kâbus görecek. Görmeli. Bejan Matur

Geçmişin Yükü

İnsan hep başlangıca inanıyor Annenin dokunuşu Ve ilk soluk Bir el saçlarda gezinirken Şefkatli bir yürek Öyle sanıyor dünyayı. Rüzgâr esecek Ve taşıyacak çocukluğu, Senin bildiğin Dokunduğun rüzgâr. İnsan ilk olana inanıyor hep Koşarak bulduğumuz kapılar Kapanmadan daha Bir ışığın aydınlattığı ev, Geçmişin yükü Omuzlarımıza çökmüş Ve bırakmışsın beni çoktan. Hiç tutmamış gibi Bırakmışsın beni Hiç tutmamış gibi. Bejan Matur aşk/olmayan

Hangi Sözler

Kelimeler sonsuzluğun kanatlarıdır Yaklaşır ve uzaklaşırlar kalbe. Şimdi kim kapatacak açılan kalbi Hangi sözler? Harflerin yorganını N'olur Ört Ört üstüme. Bejan Matur

Bozkırda

Bozkırda Tepelerin küçük kız çocuğu Büyümüş ağlarken Rüzgâr son kez kesiyor yüzümü, Kalp incinmiş 'Hiç iyi değilim' Dediğimde ben Duysan keşke! Bejan Matur

Orada Olsaydım

Orada olsaydım uyuturdum seni Diyorsun. Birlikte yağmuru dinlerdik. Ve bitmeyen konuşmasını akasyanın. Burada olsaydın Uyku olmazdı. Saçlarım uzamış Rüyada sarmaşıklar gibi Senin duvarlarına uzanıyor. Yan yana Ve yokuz. Bejan Matur aşk/olmayan - Everest

Eskiden

Eskidendi Kelimelerin kalbini açar bakardım. Eskidendi Uçar üzerinden bozkırın Çocukluğa giderdim. Yine giderim Annenin yüzü hâlâ masum Hâlâ acılı bakışları. Ağlamak için Kalbimi ağaçlara bağladığım zamanlar Ormanların derinlerinde Yaprakların açılması Ve konuşması Eskidendi. Sonra kelimeler geldi Ve oturdu karşısına kalbin Gitmedi. Bejan Matur

Süren Harfler

Hançere dalmış bir çocuk Harflere bakıyor Kadere bakıyor Elleri cebinde. Adı Muhammed 'Ne düşünüyorsun' diyorum 'Kur'an'ı düşünüyorum' diyor Süren harfleri Ve kanı. Bejan Matur

Şapka

Seyit Rıza ve Dersim'e Dün burada Yaşlı bir adam Bir şapka istedi. Sabah vakitsiz Ve erkendi. İnce elleri Ve yitirdiği görkem için Tarihte yerini alacak olan. Kim kaybedecek belli değil Hangi mağarada Hangi meraklı gözler? Ve açlık Bir bilinç gibi Hiç unutturmayan kendini. Dün burada bizden çalınmış Bir gizi fark ettim El ele ölüme giden Bir baba ve oğul. 'Oğlumu benden önce almayın' diyen Yaşlı bir adamın bakışları Karanlıkta Vicdan gibi. Şimdi buradayım Dağların yüzü gülüyor Yankılanıyor dağların yüzü. Ve sen Geride bir oğul bırakmışsın. Bel çizgisi ince Parmakları uzun. Dağların yüzü kederde. Dün burada Beyaz eteklerin Ve şık tayyörlerin Cumhuriyetinde Namlular Medeniyeti gösterdi. Köprüler kurulmuş evet Ve Milli Şef teftişte. Öyle ya Geleceğin ülkesi Sağlam olmalı Ama gerçeksiz. Dün burada Yaşlı bir adamın Bomboş bir meydana Kederli gözlerle Baktığını gördüm. 'Evlad-ı Kerbela'ya' seslenişi Bir farın ışığ...

Bahar Yok

Erguvanlar açmış Yastayız yine Bahar yok Ülke yok Ve her yer kan içinde Bejan Matur

Kürtçe yazmaya devam edersem belki sesimdeki, şiirdeki sızı sahiden azalır bir gün

Son Dağ ile altı yıl sonra şiir okuruyla buluşuyorsunuz. Bu altı yıl nasıldı? Şiir, yani, sizde zamanla değişen bir şey mi? Her şairin bulduğu bir dili vardır, o dili kurana kadar geçirdiği süre arayışla geçer. Benim de öyleydi. Kitaplarımda yer alan dili bulana kadar yüzlerce defter yazdım. Ama aradığım şiirin o olmadığını çok erken yaşta biliyordum. Bir ses, kalbin bilgisi bana hep “Acele etme, senin aradığın başka bir şiir” diyordu. Bir gün bütün yazdıklarımı, bütün defterlerimi radikal bir kararla, kendime karşı neredeyse zalimce diyebileceğim bir tavırla yaktım. O kararı aldığım sırada şehrin dışında bir evim vardı, fazla kimseyle görüşmeden, adeta bir tekke hayatı yaşıyordum. Okuyarak, yürüyüşler yaparak gündoğumunda, dünyayı dinleyerek, kâinatın sesine kulak vererek anlamaya çalışıyordum kendimi ve duygularımı. Ama sonrasında “Aradığım dil ve şiir bu değil” deyip bütün defterlerimi yakma kararı aldım. Yeni taşındığım evin bahçesinde şiirlerim yanarken, yanmakta olan kâğıtta yo...

Ömürsüz Mavi

Seni ben uzun uykulu bir vadinin Sessizliğinde buldum. İçine kapanmış bir kayanın dilsiz koyuluğunda Ve serinliğinde gövdeyle taş olmak arasındaki kararsızlığın Düştüm ben Çırılçıplak düştüm aşka. Beyaz olmak meleklerin elleriyle okşanmaksa Okşandım ben Melekler okşadı ve inceltti tenimi Ruh kattı Aşka gitti. Aşkın buruk yalnızlığına. Sanıyordum ki ben Aşık olursam. ruhum uçacak. Sanmakla kalmadı Uçtu ruhum Ve bir kelebeğin mavi kanatlarına Gizlendi. Bir kelebeğin Ömürsüz mavi kanatlarına. Bundan böyle bir aşk için Ne varsa burada. İki kanat İki mavi Ve bir ruh Herşey tamam Uçurup tenimi O ölümü de yenebilirim. Bejan Matur

Aynı Topraklarda

Güneş solumda ve dikenlerin yolunu aydınlatıyor. Çocukluğumla aramda ölüm var. Ölümle hayat arasına sıkışmış, uykulu, kadim bir tepedeyim. Annem yoldan gelmiş yol olmuş kardeşime, Ölümleri gösteriyor. Birlikte ağlıyorlar. Ben güneşe ağlayacağım. Issızlığına bu tepelerin. Ve yanımda soyunmuş derisiyle bir yılanın, çok istese Lapis olacak mavi bir taşın rehavetiyle bakınıyorum. Neresi yurdum? Güneş belki de. O hep duran. Çocukluğumu tanıyan eski dostum kaplumbağa. Mezarları hatırlatarak, küçük bir kızın yanağından öper ve Hoşça kal der. Dön annene. Git ve unut yaradılışı. Güneşe bakarak kanını akıtmış arkadaşını Ve yılanların hikayelerini unutmalısın. Gözaltlarına yerleşen çizgiler Çocukluğa dönüyorsa, Aynı topraklarda, Gelinciklere bakınca, Aşk başlar. Bejan Matur Ayın Büyüttüğü Oğullar

Allahın Duvarında Bir Harftir Kadın

I Allahın duvarında bir harftir kadın Siyah kuğuya benzer Beklemeyi öğrenmiş II Ölüm Zamana Bekleme git dediği gün Bildim. Gün vurmadı yüzüne çinilerin Çinilere yatırdım oğlumu Boğdum. Karnımda büyüdüğü gün bildim Siyah bir kuğu gibi, Allahın harflerinden süzülüp Avluya giren kadın Su sesinde kendini diledi. III Gölgesinde şadırvanın Günlerce bekledi. İnsan olmak istiyordu Kanatlarından kurtulmak. Şadırvanda aktıkça su Kanatları inceldi. Ve kaldırınca kanadını İçinde bir yılan gördü. Değişmiş kabuğu Zarı incelmiş. Boynunu uzatıp derine baksa Çürümüş bir oğul görecekti Bakmadı hiç. IV Avludaki dilenci Allahın harflerini bilmeyenler Günaha girecek diyordu şarkısında Sela sesiyle su Karıştı kadında V Ölüm zamana bekleme git derken Bekledim avluda. Allahın harflerini bilmiyordum Zaman bendim Günah da. Bejan Matur

Büyücüm

I Tanrıların isimlerini tekrarlamam, ölümü geciktirmiyor. Kemiklerimi, adak testimin yanında kıvrılmış buluyorum. Ve şekilsizliğimi unutmaya çalışıyorum. Nereden geldiğim biraz önemli Orada kalsaydım daha mı az titretecektim mermeri. Yüzünü tanıyorum büyücüm Yaşaması gerekmiyor ellerimin Yalnız gideceğim oraya Tanrılara ağlayacağım bu defa –Tanrılar ağlanmaktan yorgundur oysa– Boşluklarının, olmayışlarının sıkıntısını anlatacağım Susacaklar Soluksuz nasıl yaşanır sırlarını fısıldayacaklar Yaşanır mı büyücüm II Işığı yetmiyor gözlerinin Sadakatini anlatmaya Yoksun Yokluğun anlam bulmuyor yakarışında Çocuksuz olmalısın Kemiklerin yetiyor anlatmaya III Gri giysili törenler bitti Ayın ipuçlarını vereceği ânı bekliyorum. Bir ömre kaç ölüm sığdırılır Hangi korku adak testisini doldurur bilmiyorum Büyücüm gecede yıldızlarımın olması günah olur mu Üstelik birbirlerine göz kırptıkları yok Ölümlüyüm, Bundan büyük mutluluk olabilir mi büyücüm. Susuyor, kıvrı...

Veda

Ne ay ışığı yürüyeceğim, Ne sessizlik aşk boyunca.  İçimde çırpınan dalganın var ettiği kıyıda  Gömdüm onu  Aşkla. Bejan Matur