Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mihail Nuayme etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kardeşim

Kardeşim! Savaştan sonra haykırsa bir Batılı zaferini Yad etse ölenlerini, övüp-yiğitlerinin barbarlığını Sen türkü yakma galiplere, hor görme mağlupları Eğil benim gibi suskun, yüreğin kan ağlasın Kara bahtına ağlayalım ölülerimizin Kardeşim! Bir er dönse yurduna savaştan sonra Atsa bitkin bedenini dostlarının kollarına Sen dost arama boşuna dönersen yurduna Alıp götürdü açlık sırdaşlarımızı Geriye kalan ölülerimizin hayaletleri Kardeşim! Ekip biçse çiftçi yeniden toprağını Yeniden yapsa onca zaman sonra topun yıktığı kulübesini Artık kurudu çaylarımız, yıkık dökük ocağımız Bırakmadı düşman toprağımızda dikili hiçbir şeyi Geriye kalan bize ölülerimizin leşleri Kardeşim! Olan oldu, istemesek olmazdı İsteseydik başa gelen çekilmezdi O halde ağıt yakma, elin kulağı duymaz sesimizi Gel de bir hendek kazalım kazma kürek Gömelim ölülerimizi tek yürek Kardeşim! Biz kimiz? Ne yer, ne yâr, ne diyar Uyumak, uyanmak alnımıza kazınmış ar Dünya çürüttü bizi, kokuşturdu öl...

Bunu demek istememiştim

‘Bunu demek istememiştim.’ Birinin gayretle, ciddiyetle ve samimiyetle konuşup sonra da dinleyenine ya da dinleyicilerine dönerek ‘Ben bunu demek istememiştim.’ dediğini her işittiğimde çok üzülüyorum. İş bana kalsa, insanoğlunun yazdığı her kitabın, heykeltıraşın yaptığı her heykelin, ressamın çizdiği her tablonun, hatibin yaptığı her konuşmanın ve herhangi birinin ağzından çıkan her ifadenin sonuna şu üç kelimeyi yazardım: Bunu demek istememiştim. Neden mi? İnsanların ifadesi ne tür olursa olsun, ne kadar ince ve hassas olursa olsun, hâlâ bütün duygu ve düşüncelerini ifade etmekten uzaktır. Çünkü onlar, harfleri doğru dürüst telaffuz edemeyen çocuklar gibidirler sanki. Ben ise bu anıları insanlar için değil, kendim için yazmama rağmen sonuna ‘Bunu demek istememiştim.’ yazacağım. Doğruluk niyetle olur, ifade ile değil. Çünkü ifadeler niyetleri örter. Bunun için insanlar, doğrucuları ve yalancıları birbirine karışık sürekli bir azap içindeler. İnsanların suskunlarından olan ben, nas...

Keşke dikenler anlayabilse

Ey şu mezarlar arasında oturan! Yatanları toprak ve kurt olmuş çoktan! Ey dostum şu ağladığın kimse var ya; şüphe yok, ya bir sırdaş, ya bir dost, ya bir kurt, ya da de ki en iyi insan. Lakin, yarın onu unutacaksın. Bana gelince; toprak altındayım ömrümce, söküyorum kokuşluğumun artıklarını, nice değerli istekler önemsiz oluyor hemen, fani yaşamımızın bir anında ve de aniden. Ey kuruş kuruş servet yığan! Gündüzünden evvel, gecesini tüketen, günlerin de yıllar gibi beyhude! Altından gayrı rengi kalmamış, bir kör gibi nereye gittiğini bilmeyen... Mihail Nuayme

Zamanın Kitabı

Zamanın uzun tünelinde nesin ki sen, geçmişin yankısı, geleceğin sedasından gayrı?  doğmadan önce yazılmıştı senin yazgın,  öncesi ve sonrasıyla hayatın.  Ne doyacak açlık vardır orada, ne uyuyacak ölüm,  ne de doyuma ulaşacak aç gözlülük.  İnsanlar sırlarıyla şaşkın,  bilselerdi keşke onlarda varolan esrarı... Mihail Nuayme

Ey Deniz!

Yorulmadın mı? Bir ileri salınıyorsun, bir geri, ne istiyorsun? Nereye gidiyorsun, dur durak bilmeden? Sanki sen de benim gibi iki kalplisin; köle ve özgür. Biri kaçmak istiyor diğerinden, ama kaçmak imkansız! Söyle ey deniz! Sende hem iyilik hem de kötülük mü var? Sükunetinde güven mi var? Dalgalarında ürkeklik mi? Yayılışın kolay; çekilişin zor mu? Alçalışın zillet, yükselişin övünç mü? Sessizliğinde hüzün, coşkunda müjde mi var ? Söyle ey deniz! Sende hem iyilik, hem de kötülük mü var? Durdum, gece kapkaranlık. Deniz, bir ileri, bir geri. Ne deniz verdi bana yanıt, ne toprak. Gece ağarmaya başladığında ve tan ufku sürmelediğinde, bir ırmağı işittim mırıldanan; Kainat, dürülme ve açılmadır. İnsanlar içinde iyiler de var, kötüler de, denizde de med ve cezir! Mihail Nuayme ( 1889 - 1988 )