Ana içeriğe atla

Kayıtlar

kaan ince etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Anne

hüznün damlalarıdır sevgime yağan dolduğunda çatırdayan kalbim uçurum yarıklarıyla dilim dilim kesilmekte gözbebeklerim sarkarak toza bulanan işte o zaman ışığına dolanıp düşlerinin göğsüne yatardım karışık sesinle kanat çırpardı sesim ellerine erir karışırdım ıslaklığına eğirmek isterdim kestane saçlarını iğle saçlarıma zorlu anlarımda çıkıp gelirdin hep yanıma eziyetle yürüdüğün yeter dökünüyorum yorgunluğunu bedenime sarnıçlarda yağmurlar dinlenirken senin için anne, gül et beni kederine Kaan İnce

Mektup

Yarım kalmış acılar denizi pencereme konardı geceyle, savrulurdum. Gözyaşı kokusuyla dolu bir kuğu, zamanın sonuna kalkan, sürgünümdü; göz mavisi duman, sessizliğim. Aktım ölü deniz kızıyla gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüzgar oldu, postacımız güvercin. Civa gibi eridik kabımızda. Kırmızıya gittik. Hemen yokladım yüzümü yağmurun yuva yaptığı ellerimle. İyice şaşırmıştı alıcısı vapur ıslığımızın. Saplandı gözlerimin ışığı yeni güne.             Mermer bir kayıkla geri döndük             diğer yarısına acının,             usulca çekildi deniz,             son bulduk, yenildik. Artık yataksız bir liman yüreğim, soğuk ve loş. Kırık düşlerim. Serçelerde gözlerimin buğusu. Buruk içim.          Böylesi bir yenilgiyi beklemediğim için        sabahın en serin ucunda bağıran ben        intih...

kalbim

yok gitti yeraltına umudum kalbim fırtınada uçuşan kurum gibi durmadan dolar gözlerine birilerinin ağlatır kanatır huysuzum tok bir çocuk benim sevgim kalbim kırılan oyuncaklarım gibi hep özletir bana güzeli yorgunum Kaan İnce

Yanılsamalar

1. acının üstünden bir gece geçti, geride basit bir yalnızlık. döndük pürüzsüz yüzüne yaşamın, asit döktüler içimize, gözlerimizde bir karmaşa, toprakta uyku, toprakta engerek, kımıltısız bomboş bir dünya zehirlendi demek, ses oldu ölüm, cesaret uygunadım girerdik, cıvıl cıvıl tomurcuklarla bahara, ama gerilimler yaratığı soluk fotoğraflara çerçeve olurdum sonunda, bu kaçıncı sönüşüydü yangınımızın, yüzyüzeydik ve gözlerim körlerle o karanlık zamandan geçmenin ıstıraplı tadıydı, zaman zamana zaman da geceye çevrildi, gece uslamaz hüzne, senin adın çalar saat olsun, yüreğin yas tutmasın sakın , çünkü sabahlar ihanet çıkmaz, mutlaka ölümden başka söz verecek şey de var odamda bir kitap açar gibi sığınırım gecene, korkmazdım, feneralaylarında balonlu çocuklardım, cankurtaran sireni, hiç ağlamazdım kıvrım kıvrım belini ezbere bilirmişim, hani ince boynunu falan, ilkgüz ışıkları kırılırmış, bildiğimiz ve bilmediğimiz, uyurmuşuz yalın ve ıslak, akşamın ıssızlığında,...

Gezginin Üç Tılsımı

1. zaman son hecesi kırılır gecenin, ürperti veren yalnızlığın tüm renkle- riyle; şaşkın bir sen, sessizlik kadar ince; gözlerde boğulan hıçkırık. karanlık yürür ağır ağır, uçuşur kalbimde sevgiden yana ne varsa. kanayan dudaklarını çığlığın, şarapla yıkardım; deniz kalırdı geriye, çığ düşerdim tersime. kutsanırdı sönmüş acılar, ölüm doğrulanırdı, kayardı direnç noktası ömrün; kendi eksenin- de dönüp duran insanlar kadar. içini vakitsiz açan mavilikti yüzüm. iz. giz. tuz. gökyüzünde çakan kıvılcımım; sert sularda attım bedenimi, ah atım, avradım. silahım olsaydın, gece olsaydım ben de. şimdi vuruluyorum. göğe taş kesiyorum. son hecesi gibi kırılıyorum gecenin. zaman oluğu kaldırımlarda geziyorum. 2. gülışığı gerdik ya ölü yüzlerimizi rüzgârın sesine, sevdamıza savrulan küller kadar ıslak gözlerimizi kurutmak için; dökük tekneler gibi yalnız kaldık çiçek kokularına sinmiş sularda. ve saçaklarında güz tuttuğumuz göğün göçebe ömrüne yıllardan ekleyip çıkardık a...