Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şeref Bilsel etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Neyin Var

Kırılan yerlerine dön! dumanlı şarkıların kapattığı gölgelen… kirpiksiz kalma kolların kısalmasın üzütüden serinlemek için göğe doğru sen de sarılacak bir ağaç bul Şehirden dön! baltayı ayır evinden kendini bir vakitçiye bırak zamanı bozulmuşsa gövdenin arkana bakma! annenin hırkası siyah Ömrün kendinden gayri her şeye çadır zarfların seni çizdiği mevsimler olur dinlenmek için dağlara doğru sen de tırmanacak bir şeyler bul Kimse bir vakti unutmaya yanaşmaz akşam, bilmez akşam olduğunu iki dağ baktıkça birbirine ağır ağır düzleşir hâtıralar… Şeref Bilsel

Su Masalı

aldatılmış bir kumsaldır zaman parmaklarımı sayıp döktüğüm. herkes ölecek yaştadır orada toprağı ayaklandıran bir yağmur altında dağlara doğru süpürülmüş barakalar ve hüzün, en eski kavuştağımız, kendi hâlinde bir dağ aldatılmış bir kumsaldır zaman sesimi yanağına düşürdüğüm. herkes ağlayacak yaştadır orda işlek çarşılardan kovulmuş terazilerin bir kefesinde gözyaşı diğer kefesinde kum ve şehir ve leheb ve yenilginin kokusu kendi hâlinde bir sis aldatılmış bir kumsaldır zaman kalbimi çevirip okuduğum. herkes boğulacak yaştadır orda herkesin koynunda ıslak bir dal ve aşk: parlak dalgaların gelip vurduğu kendi hâlinde bir sandal Şeref Bilsel

Morduman

Bir gülün gölgesi düşmüş yüzüne Kötü gülün, zalim gülün, dar gülün Gel otur biraz yaşlanınca kalkarsın Yüzün biraz, sesin biraz, kal biraz Annenin elleriyle aynaları silersin Bir ahın gölgesi düşmüş yüzüne Derin ahın, yetim ahın, silahın Beni yalnız bir göl gibi düşünme Bir taşın gölgesi düşmüş sesine Kara taşın, boğuk taşın, gizli taşın Bende gölge olup beni üşüme Kalın gölge, sessiz gölge, yan gölge Beni yalnız gölge gibi düşünme Şeref Bilsel

Kuzeyden

Biz yoksulluğu doğuya gelin verdik Kederli dağ yollarına vurmuş kendini bir adam varsayalım bütün harfleri dökülmüş sallanmaktan susup bize benzeyen birine bakıyorduk su başlarını eğri atların tuttuğu mevsimler dayanır kapıma acılı kız kardeşlerin belini kırmızı kurdeleyle bağlayan ölüm konuşan eski bir zamandır artık pervazlara yaslanmış, üzerine oturmuş neneden kalma ceviz sandığın... Biz yoksulluğu doğuya gelin verdik ve bir daha hiç kesilmedi saçları! Şeref Bilsel

Selika

Kayalıklarda dinlenen bir şarkıydık yoksul adamlar bilirdi yüzümüzü gittin niyetsiz bir şafakla söyleştin ıslak pervazlarda gülüşün kaldı yağmurdan önce saçların ateşte kızarmış güllerin vardı Sen susadıkça bir ceylan ölürdü apansız dilek ağaçları sökülürdü yamaçlardan kıyısında dinlendiğimiz zerdali saraçlar çarşısında yakalanırdı ruhunun ritmini sunarken kayışlara ben boğulurdum sen susadıkça Gözlerin ertelenmiş bir bahardı rıhtımsız gemilerin süslendiği sarı divanlarda yasaklar açılmamış nevresimler ve muskaların vardı durmadan yağmalanan bir şeydi akşamlar Kayalıklarda dinlenen bir şarkıydık yoksul adamlar bilirdi yüzümüzü usulca dağlara çektiler bizi bilmediler / bilmesinler hangi gülün kokusundan zehirlendiğimizi Kime yenilmeliyim söylemiyor toprak papatyaların kehanetinden yorgunum yorgunum yüzüme defnedilen mahşerden niyedir bilmiyorum ama geceyarısı şeytan deresine vuran ayışığına teslim ediyorum seni ilk defa kendimi yenmekten dönüyorum kendim...

Verasus

Ben çok hüzünlü adamlar gördüm hiçbir şey konuşmadım onlarla karşılıklı iki keman gibi işlek çizdik omuzlarımızı… sadece biri: ateş almaya mı geldin! dedi çok hüzünlü adamlar gördüm yalnız o beni gördü iki kadın sevdim birine siyahlar giyiniyordum giderken diğerine böyle anlatılmaz üstüm başım rüzgâr gidiyordum ergani diyarbakır arasmda tarlaya giden kızlar her birinin içinden Dicle akar herkesin evi varmış! olsun göz göze gelince bütün evliler bekâr tokat niksar arasında ben çok hüzünlü türküler duydum toplalanıp dağılan bir çift zar baş başa vermiş iki mezar yüzüne türkü söndürülmüş kadınlar sivas şarkış’la arasında cep aynamı düşürdüm bir horoz dağılıp durdu sabaha kadar sivas şarkış’la arasında kurşunlanmış tabelalar… oysa bu yolun tehlikeli olduğunu insan içine ‘bakınca anlar Ayaklarım ağzımın içinde yerle gök arasında ben çok baş aşağı durdum Şeref Bilsel