Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ivan Turgenyev etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kimin sevdiğini, kimin sevmediğini çocuklar anlar

Ateşin pervaneyi çektiği gibi çekiyordu beni... Sevilmediğimi bilmek, hele bunu kendi kendime açıklamak pek acı geliyordu, yine de o yakıcı ateşin çevresinde dönmeye devam ediyordum. . Bir romantik olsaydım ‘yollarımızın ayrıldığını hissediyorum’ derdim ama değilim, o yüzden sana birbirimizden bıktığımızı söylüyorum. ... Düşünen bir insan için ıssız yer diye bir şeyin olmadığı kanısındayım. En azından elimden geldiğince yosun tutmamaya, çağın gerisinde kalmamaya çabalıyorum. . Zaman bazen kuş gibi uçar bazen de solucan gibi sürünerek geçer; ama insan en çok zamanın ağır mı yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendini iyi hisseder. . Geçmişi hatırlamanın lüzumu yok. Geleceğe gelince; onun için de kafa patlamaya değmez. . Her şey bir yana, babam yaşam arzusuyla dolu bir insandı. Belki de çok fazla yaşayamayacağını hissedip anın tadını çıkarmaya çalışıyordu. . Kişilik, sayın bayım, en önemlisi budur işte: İnsanın kişiliği bir kaya gibi sağlam olmalıdır, çünkü her şey onun üzerine ...

Bıldırcın

Şimdi size anlatacağım olay başımdan geçtiği zaman on yaşında kadar vardım. Olay yazın geçmişti. O zaman Rusya'nın güneyinde bir çiftlikte oturuyorduk. Çiftliğin çevresinde birkaç fersah ötelere kadar bozkırlar uzayıp gidiyordu. Yakınlarda ne bir orman, ne de bir dere vardı. Pek derin olmayan, fundalıklarla kaplı sel yatakları, dümdüz bozkırı yeşil yılanlar gibi kesiyordu. Bu sel yataklarının dibinde küçük derecikler sızıyordu. Ötede beride en sarp tepelerde gözyaşı kadar berrak sularıyla kaynaklar görünüyordu. Çiğnenmiş keçi yolları oraya gidiyor, suyun önündeki cıvık çamurda kuşlarla öteki küçük hayvancıkların ayak izleri birbirini kesiyordu. İyi su, insanlar kadar onlara da lazımdı. Babam, ava düşkün bir insandı. Çiftlik işleriyle uğraşmadığı, hava da güzel olduğu zaman tüfeğini alır, av çantasını boynuna asar, ihtiyar köpeği Trezor'u çağırır, keklik ve bıldırcın vurmaya giderdi. Tavşanları avdan saymazdı, onları zağar avcılarına bırakırdı, bu avcılara da tazıcılar derdi...