Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Marina Tsvetayeva ya da Alabuga’da Ölmek

Tavan arası penceresinden görüyorsun tepeyi, servi ağacını, köylülerin unuttuğu patatesleri bulmak için her alacakaranlıkta keşfe çıktığın tarlayı. Kabukları sen yiyip, içini karnı hep aç olan Mur’a ayırıyorsun. Oğlun öylesine sıskaydı ki zayıflıktan kemikleri sayılıyordu. Önce maviye dönen sonra akşam karanlığında gözden kaybolan bir tepe, hiçbir yere gitmeyen kıvrımlı bir yolun kenarına dikilmiş bir servi ağacı ve karların erimesiyle çamur deryasına dönüşmüş bir tarla. Tavan arası penceresi artık mutsuzluğunu kelimelere sığdıramayışından, artık sevilmeyişinden ve yemek yapmayışından bu yana dünyayla tek bağlantın. Tarla boş sayfanın, ekin alanları satırların, servi ağacı da kalemin yerini tutuyor. Pencere ve tavan arası sürgünde ölen eski mülk sahibine aitti, sandalye ise senin dilini bilmeyen Tatarlara ait. İpi sen ekledin. İp tavan kirişine tutturulmuş, düğüm hazır. Donmuş patates ararken ellerinle eşelediğin saban izlerine bir adım ötede bulunan Alabuga Mezarlığı’ndaki cenazene ka...

Şairin Ölümü (Marina İvanova Tsvetaeva için)

Yatıyordu. Çehresi, hafifçe yükseltilmiş, solgun ve dargındı dik yastığında, dünya ve dünyaya ait bildiği ne varsa, artık duyularından koptuğundan bu yana, hepsi de umursamaz bir zamanda yitirilmiş. Onu öylece yaşarken görenler, bilmemişlerdi, ne kadar da bütünleşmiş olduğunu bütün bunlarla; çünkü bunlar: O derinlikler çayırlarda ve sularda, bütün bunlardı çizen o çehreyi. Onun çehresiydi aslında bu enginler, onlar ki, görücüye çıkmışlardı şimdi şaire; korkuyla ölmekte olan maskesine gelince, sanki havayla temas ettiğinde bozulan bir meyvenin içi gibiydi, öylesine kırılgan ve ince. Rainer Maria Rilke

Mektup

Böyle mektup beklenmez, Bir mektup beklenir ancak Paçavra cinsinden bir bez, Çevresinde bir şerit olacak Tutkaldan. İçinde -bir kelam. Ve mutluluk. Hepsi o kadar. Mutluluk beklenmez böyle, Böyle beklenen -sondur: Asker selamı top ve fişekle/ Ve göğüs içine -kurşunun Üç parçası. Kan gözlerde. O kadarcık. İşte böyle. Mutluluk değil -ömür geçti! Rengimi uçurdu rüzgâr! Belki avlunun köşesi Ve de kara namlular. (Bir mektubun köşesi: Mürekkep ve füsundan!) Ölüm uykusu için Kimse yaşlı sayılmaz! Bir mektubun köşesi. 11 Ağustos 1923 Marina Tsvetayeva 

Şiir

Aklımda başka, bambaşka şeyler, Peşinde gibi bulunmaz hazinenin Adım adım, birer birer Yoldum tüm gelinciklerini bahçenin Tıpkı öyle, bir gün, bir kurak Yaz günü, kıyısında bir tarlanın Koparıp alacak başımı ölüm Kayıtsız ve dalgın Marina İvanova Tsvetaeva

İşte bir tarla kuşu

İşte bir tarla kuşu, İşte bir hanımeli, İşte avuç avuçmuş, İşte dökülmüş gitmiş. Marina İvanova Tsvetaeva

Eşya

Koparırlar hayattan Çekerler hayata gene Ellerinde oyuncağız. Evire çevire. Yaşayacaklar gibi sonsuz Edinmeler - - Bir dönem soğuruz Azalırlar eskidiklerinden Önce umursamazken Başlanırsa toplanmaya eşya Umutlusunuz Uzun yaşamalardan. Çocuklara kalması Çocuklar - - Hızlı değişme Alaylı bakışları. Bir yaştan sonra Eşyalara düşmeniz - - Bu demek ki Gönlünce yaşamadınız. Behçet Necatigil

Rubailer

NİYAZ Bana ilhamını bahşet ki, İlahi, bir gün Seni bulsun sana takdime değer incilerim. Ben, ne sultanlara şair, ne de şairlere şah; Tanrılar Tanrısı'nın şairi olmak dilerim. SONSUZ RÜYA Ezeli varlığa candan vurulan aşıklar, Ses alır ta ötesinden ebedi dünyanın. Yerin altında devam etmesidir bence ölüm, Yerin üstünde görüp geçtiğimiz rüyanın. GÖNÜL MÜLKÜ Evler yıkılır, köyler olur hak ile yeksan, Viran yeri, birkaç yıla varmaz, onarırlar. Yalnız şu gönül mülkü harap olmaya görsün; Tamire yetişmez onu dünyada asırlar.. YALNIZ O Sardı katil gece dünyayı siyah bir kefene, Bir emel yıldızı göz kırpıyor ancak aradan. Merdi, namerdi, cüzzamlar gibi terk etti bizi; Bizi yalnız bırakıp gitmedi, yalnız, Yaradan.. ŞEFKAT Âdem evladı boğarken baba - bir kardeşini, Basıyor bağrına hemcinsini müşfik canavar. Beşerin zıddına, hayvan soyu insanlaşıyor, Yiğidin şefkati yok, lakin itin şefkati var.. SAYILI Ellerin derdini dert etmedesin kendine sen; Güç düşer böyle geçen kırk yıla bir neşe yılı.. Ö...

TOPRAĞA ÖVGÜ

sen olmasan nasıl yaşar insanlar bütün o yılanlar böcekler kurtçuklar arılar kuşlar kelebekler nebileyim balıklar… sana teslim ederiz ölülerimizi yaşayanlarımızı da ey insanlara hazine uluslara vatan seviyorum seni toprak sen verirsin mobilyalarımızın ağaçlarını taşı kiremiti evlerimizi örmek için tuğlayı harcı bütün yiyip içtiğimizi giydiğimiz elbiseler senden senden ayakkabı şapka su şarap bira senin cümle hayırların sığmaz kitaplara bir şiir için bunlardan sadece biri yetecekti oysa toprak inan ki senin için düşen her şehit sevgimizin kanıtı adeta senden ayaklarını kesen kuşlar ve bütün uçaklar bir gün nihayet sana dönecekler tekrar günün birinde bedenlerimize mesken olduğunda sen büyük şairler şiirler yazacaklar senin için ne mutlu bize koynunda olacağız senin Garbis Cancikyan Badger, 5 Ocak 1945

SÜRGÜN

aynı yerde kalır sokak otel kapısı aynı masada kalır hâlâ kopardığımız ekmeğin kırıntıları ve sokağa bakan pencerelerin perdeleri kapadığımız gibi aynı biz neden aynı kalmadık sevgilim el olduk birbirimize Garbis Cancikyan -Şu Ömrümün Şubat’ı-

CEHENNEM EVİMİZ OĞUL

cehennem ateşler içindeymiş biz ısınmak yemek pişirmek ve ütü yapmak için yakarız ateşi bütün günahkârlar cehenneme gidecekmiş yalan arkadaşım sarkis uçurtmamı yırttığından beri uğramaz oldu evimize cehennem yukarıdaymış yalan gökte bir şey yok bazı bulut ve güneş bazı ay ve yıldızlar görünür gecelerde yalan hepsi yalan söyler hepsi de sadece annemin sözüne inanırım ben hiç yalan konuşmaz annem ve her gün aynı sözü söyler: CEHENNEM EVİMİZ OĞUL Garbis Cancikyan