Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Thomas Bernhard'ın Eserlerinden ve Röportajlarından Seçmeler

Thomas Bernhard / 9 Şubat 1931 – 12 Şubat 1989 1949 yılı, Salzburg. Thomas’ın ciddi solunum yolları rahatsızlıkları var. Bir türlü iyileşemiyor. Ocak ayında acilen bir hastaneye kaldırılıyor. “Ölecek” deniyor; çocuk ve ergenlerin bulunduğu bir yatakhaneye yerleştiriliyor. Ölümü bekleyen, sürekli kan kusup öksürüklere boğulan yetişkinlerle, çocukların koğuşu arasında yalnızca demir parmaklıklar var. Yakalandıkları ölümcül hastalıktan kurtulma ümidi besleyen çocukları ve hiçbir ümidi kalmamış hastaları demir parmaklıklar ardından seyrediyor. 1951’in Ocak ayına kadar ara sıra taburcu edilse de iki yıl boyunca bir hastaneden diğerine sevk ediliyor. Kaldığı hastanelerden biri de Grafenhof’ta. Bernhard için burası “korku” kelimesiyle eş anlamlı. Kaldığı tüm hastaneleri “insan hiçleştirme makinesi” diye tanımlıyor. 11 Şubat 1949 yılında, yani kendisi hastaneye yatırıldıktan kısa bir süre sonra hayatındaki en önemli insanı, Johannes Freumbichler’i kaybeder. Anne tarafından dedesi o...

Depreme maruz kalan kardeşlerimizin gönülleri naz makamıdır. Onların gönülleri Rabbe karşı kırık, develete karşı buruk, hatta biraz da öfkeli olabilir.

Bu millet çok acılar çekti. Çokça darlıklar nice işgaller gördü. Vuruldu, yandı, sele kapıldı. Bunların çoğunu tarih kitaplarında görüyoruz. Bazılarına bizzat şahit olduk. Bugün ise canımız tarifsiz yanıyor. Bugün tarihin kendisiyiz. Çaresizliğin tam ortasındayız. Şimdi çocuklarımıza onurla okuyacakları yeni bir tarih yazma zamanı. Toprağımız sarsıldı fakat aziz milletimiz sarsılmadı. Unutmayalım ki insanlığımızın sarsılması, inancımızın sarsılması, yeryüzünün sarsılmasından daha yıkıcıdır. Yüreklerimizi parçalayan bu acı bizi yekpare yaptı, yekvücut olduk. Derdimizden inşallah devalar çıkaracağız. Sancılarımızdan şifalar bulacağız inşallah. Hayatın kaçınılmaz acıları, umulmadık kederleri, tahmin edilemez kırıklıkları karşısında kendi içimize döndük. Aramızdaki yabancılıklar kalktı, sınırlar eridi. Artık aynı duanın avuçlarında birer can olduk. Bir olduk, birlik olduk. Birbirimiz için varolmayı öğrendik. Tanımadığımız insanların nefesleriyle nefes alır olduk. ÖLÜDEN DİRİ ÇIKARAN YARATA...

ANNA GRİGORİEVNA DOSTOYEVSKİ: FYODOR DOSTOYEVSKİ'NİN KARISI OLMAK

BAŞLANGIÇ Birçok yönden saf bir genç kız olan Anna Grigorievna Snitkina, müstakbel kocası 44 yaşındaki ünlü yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin evine girdi. Fyodor hayatın birçok yükünü zaten omuzlarında taşıyordu - cezai esaret ve ağır çalışma, sürgün, mutsuz bir ilk evlilik, eşinin ve sevgili erkek kardeşinin ölümü, bitmeyen borçlar, sara nöbetlerinin korkunç fiziksel acısı, saplantılı rulet kumarı tutkusu, yalnızlık ve en önemlisi - hayatın en itici yönünden bir bilgi. Anna iyimserdi, sıcak bir evde stressiz büyümüştü, aslında stres altında bir evi idare edemiyordu. Dostoyevski, iddiasızlığı nedeniyle kendi içinde fark etmediği karakterinin derinliğini ve gücünü fark edebildi. Aceleyle evlilikleri kolayca hızlı bir hayal kırıklığıyla sonuçlanabilirdi. Ancak evlilikleri, ünlü yazara daha önce hiç tatmadığı büyük mutluluğu getirdi. Hayatının son 14 yılında eserlerinin en güçlü ve en bilinenini yazdı. Anya'sına "Beni anlayan tek kadın sensin," diye tekrarladı ve m...