Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aramızdaki

Sevgilim sevgilim kuzey sanrısı gibidir geceyi beşe filan böler sonra ayılar hüzünden ölmez sevgilim sevgilim açlıktan ölür onlar işte bundan ötürü hüznü artık bir ayıya bıraktım sevgilim sevgilim bir ayıya ister ormanda kullansın ister buzdağında hayatın kutlu olsun sevgilim ki sana değişe değişe aktım kimi zaman bir japon gibi uykusuz kaldım -uykusuz kalır mı onlar bilmem aslındasevgilim sevgilim bir orman gibi çoğal aramızda sen çoğal aramızda şehirden bir çocuk olarak şurda burda bir sabuntozu markasında köpürerek çınarın tutsaklığını ve menekşenin sevincini yaşa sevgilim sevgilim hüzne yer var hayatımızda Turgut Uyar

Açıklamalar

I Durursa anlaşılır saatin kaç olduğu Ürkek yürek bütün geçmişi kabulleniyor. Ve kazmaların ve garların hiç uyumadığını Hiç uyumadığını alkolün Çiçeklerin ve tuzun Gemilerin ve Çinde ve Büyük Britanyada ve Bilmem bu gerinmeler, bu büyük yürek çarpıntısı Bu sakallı adamlar dağlardaki Birden farkına vardığımız güzelliği dünyanın Güzelim Galiba sonundayız uykumuzun. II Benim vaktim bir terliğin vaktidir Onursuz. Ayakta. Ve kullanılan Ve Fatih yangınında, ev yanarken Konsolun altından kaçırmış babam Ziller çalınır, ormanlar uğuldar, pencerelerde Kesik saçlı çocuklar bakışırlar ve Ateşle, anıyla, kedilerle. Karmaşık ve Suyla geliştirmişti onu babam Ben bir zincir kıranım. Eylemsiz Kışlara ve suikastlere yatkın yaradılışım Aşklara ve düzene ve dükkânsızlığa ve Bir terzi kadar hırçınım bazab. III İçinde sizin de olduğunuz gece Sonsuz bir kaynaktır, bir çizgiye Köprüleri ayakta tutan güç ve Dükkânları işleten, gizlice Babaları onurlu kılan ve gizlice Ve ...

şurdan burdan hazırlanma'ya

sanırım hazırlandık artık yeter örneğin her şeylere bir kırmızı gül yeter alanlar daraltılsa ve duvarlar da örneğin her şeylere bir kırmızı gül yeter benim sonsuz tirenim at başlı kedi ağlayanlar ağlamadı gülenler gülmedi çözdüm bir uzak bakışı güllere bakan güller soldu o bakış kaldı ötelere akan dövüldük nasırlandık artık yeter örneğin her şeylere bir karanlık yeter seni taşırım artık bir gül gibi beyazsın oh becerikli parmakların en doğru şeyleri yazsın bulurum bilirim en solgun ânını bir gülün suların yaptığı beyaz kanım bir gülün su bitti gül susadı her şey bitti bir kurt ihtiyarladı ve soğuk bölgelere gitti sonsuz haziranı bir ormanın durma bana gel örneğin her şeylere bir kırmızı gül yeter ey büyük aşk sultanı kara zeytin dönemi yine mi hazırlanmak yine mi hazırlanmak yine mi sanırım hazırlandık artık bu kadar yeter şuralardan buralardan hazırlananların hepsi geldiler Turgut Uyar

Her İki Adımda Bir Uygunsuzluğunu (Yalnızlığını) Algılayan Birisine Gazel

İlkin tarlaların ve otlakların ve suvatların Ah benim güzel cahilliğim Bitmeyeceğini sanırdım karanlık olmadıkça Yaralı kalbim gürbüzdü sevişkendi Bir şehir akşamında karanlık olmadıkça Irmak boylarında gider gelirdim gider gelirdim Elimde ceset çekmeye yarayan bir uzun kanca Ne tarihsel badanaya ne pantolonlu aşka Ah benim güzel şaşkınlığım Irmak boylarında gider gelirdim gider gelirdim Rahatlamazdım bir türlü bir ceset bulmadıkça Ben size hep söyledim bu benim aşkım Saate karşı alkol suya karşı tabanca     Benim suyum bir ateş çalışkanlığıdır     Kurutulmuş etlerim ve torbalarım hazır     Ama. Ben gene bir kürdanın diş etlerine batmasıyım     Bir çürük azı dişinin kenarında Yaralı kalbim gürbüzdü sevişkendi Bir şehir hırgüründe karanlık olmadıkça     Ben neyim varsa taşırım neyim varsa taşırım     Bir marangoz gibi kulağımın arkasında     Ah benim güzel cahilliğim     Ağaçlar ...

kışındır

şimdi bu kışa girişin hüznü müdür o mudur acaba bu iri iri sevmekler deniz o eski mühür o mudur acaba mavi isterse mavi kalsın ister ölümle değişsin kendini ellerim bu hüzünde her şeye karşı kırgın kaba saba çocuklar vardı çarşıya indiğimde hemen hemen günsonu ellerini verdin tuttum tamam ağzım da ver bir daha durup durup yüceltiyorsun şu korkak şafağımı incelmiş bir mor olarak çıkıyorum böylece her sabaha şimdi bu hüzün nedir sanki kara kazağım sırtımda işte bir duman, bizi tüten, işte bir duman ki kapkara kışa nasıl başlanır bahçelerde, çiçekler nasıl başlarsa bir balıkçı denizin dibine öyle başlar her defa şimdi bu kışa girişin hüznü müdür o mudur benim her duygum biraz hüzün gibidir. Meselâ Turgut Uyar

Mutluluk Anıtı

Mutluluğun capcanlı anıtını gördüm geçen gün Dimdik bir yokuştan çıkıyor Çok yaşlı bir kadınla bir erkek Kol kola elele Dayanmışlar birbirine Bakışları gülüşleri titrek titrek Sanki yapışıp kaynaşmışlar Buruşuk dudaklarıyla öpüşerek Bakıyorlar gözbebeklerine İlk günkü gibi ürkek Kim görse onları inanırdı Bu aşk sonsuza denk İlk günkü gibi sürecek Bir ayrılsalar birbirinden Sanki ikisi birden Düşüp birbirinin kucağına Hemen oracıkta can verecek Her ilk aşk böyle bitecek sanılır Sonu düş kırıklığı olsa bile Mutluluk anıtına inanılır En güzel aldanıştır aşka inanmak Aziz Nesin

Yaz Yadırgaması

sanıyorum bu gelen hüzünlü bir yaz olacak öyle ki bütün akşamları hüzünlü dutları ve karpuzları kavruk sevgilim, dutları ve karpuzları kavruk güneyden gelen adamların bile terlediği ellerimin solgunluğundan anlıyorum bunu ve zayıflığından bir bakıma örneğin bankalar karşısında ilgisiz silâh önünde durgun ateş tutsa irkilmiyor buna karşın aldığı her yaprak bozarıyor parmaklarında sana dokunduğundaki soğukluk da bundan yankılanan sesleri bile duymuyor deniz bir kavganın anısı ve geleceği olarak gitgide mavileşiyor damarlarında sevgilim işte öyle bozarıyor, al sana doğrusu ben de yadırgarım böyle yazları her şey sözgelişi yerli yerinde ve rüzgârın hükmü yok bir adam kalkıp bir yerden bir yere gitse kılı kıpırdamıyor bir ormanın ve çalman bir otomobilin çalışkanlığı kelebek camı kaputu kaportası hüzün vermiyor kimseye şimdilik ve senin dudaklarında biriken kuruluk sevgilim bu yazdandır Turgut Uyar

içimden kuşlar göçüyor

"Bu gene geçmişin baştan çıkarıcılığı olsa gerek. Şu anın geçmiş zaman olmasını bekle. Ne denli mutluyduk anlayacaksın.(Susan Sontag)" (s.9) "Bir zamanlar olduğumdan daha yaşlı olmayı isterdim. daha dingin, deneyimli, bütün olumsuzluklardan kurtulmuş, dünyaya yukardan bakabilen biri. Belli yaşa gelmiş, tutkulardan arınmış, durulmuş oturmuş kadınlara hayranlık duyar, imrenirdim. Onları hayatlarının hesap sağlamasını yapıp kadınlık sınırını aştıklarını, gözyaşlarını arkada bıraktıklarını, sevilmeye fazla gereksinme duymadıkları için artık acı çekmediklerini düşünürdüm. Şimdi gençliğimde özlediğim yaşlardayım, ama hâlâ olmayı umduğum kadın değilim. Bu modelin bana pek uyduğunu da sanmıyorum ayrıca. Olgunluğu niteleyen bütün iyiniyetli sözcüklerin arasında başıboş dolaşıyor, yan yollara sapıyorum bu yüzden." (s. 9) "Yaşanmış yılların insanın üstünde birikmesi dokunaklı. Bazen umutsuzluğa, birçok şey için geç kalmış olduğum kaygısına kapılıyor, hayatımı kendi k...

İhvaniye

Seyyid Hasan Hüseyn'ı'ye Niçin akıl sahiplerine öğüt verelim? Gelin aşktan söz edelim. Bütün ibadetlerimiz alışkanlıktır Ah, alışkansızlığa alışabilesem Ne olur her namazdan sonra Bir çiçek için iki rekât kılalım Niyet ederken namaza Gelincik çiçeğine yakınlık dileyelim Ne olur her kunut duasında Biraz da "dinle neyden" söz edelim Ne olur aynalarda Allah'ın güzelliğini ziyaret edelim Ayrı mı yoksa dalga denizden Niçin "tek"e "çok" hükmü verelim? Çokluğun sonucudur dağınıklık Gelin birlik alıştırması yapalım Tıpkı "mahiyet" gibidir senin "varlık"ın Niçin yeniden "asalet"ten söz edelim? Eğer bizzat aşksa asıl sebep Niçin "sebep olan" ile "sebep"i tartışalım? Gel, duygu ve düşüncenin cebini Sevgi ve şefkat çereziyle dolduralım Gülşen-i Raz'la, Akl-i Sorh'le Kimya-yı Saadet'le dolduralım Geliniz, tıpkı Aynu'l-Kuzat gibi Akıl ile din arasında ha...

Aşk Dilinin Grameri

Uzak dursun gönlün eteğinden aşkın eli! Gönle hüküm vermek mümkün mü ki? Denize hükmedebilir misin Ki gönlün anmasın hiç sahili? Mümkün mü "Dur" demek dalgalara, Ya da durmasını emretmek rüzgâra? "Özne"mize kim koyduysa "yüklem"siz Şu aşk dilinin gramerini İyi biliyordu elbette, keskin kılıcın, Bir sarhoşun eline verilmeyeceğini. Kayser Eminpur Çeviren: Ali Güzelyüz

Tanıdık Rüya

Hayal keskisiyle yonttum ben seni Yaptığım her heykelde gördüm ben seni Gökten kucağıma mı düştü güneş? Yoksa Allah'ın cennetinden çiçek gibi mi derdim ben seni? Her çiçek kendine özgü renk ve kokuyla yeşerir bağda Bütün çiçeklerden kokladım ben seni Ömrümün gece ve gündüzünün tanıdık rüyası! Çocukluğumun rüyalarında gördüm ben seni Her açıdan gönlümün beğenisisin sen Hem görerek hem görmeyerek beğendim ben seni Güzelliğe tapması boşuna değil gönlümün Zira bu sebepten taptım ben sana Sessizlik dışında cevabın olmasa da Her soruda herkese sordum seni Şiirden, istiareden, teşbihten üstünsün sen Senden başka kimseyle tartmadım seni Kayser Eminpur Ali Güzelyüz

Söylenmemiş Şiir

Hayır! Aşkla işim yok benim! Hiçbir şeyi, hiç kimseyi     Sevmiyorum artık,     Bu aralar. Sanki Tahammülü yok bu feleğin      Bir gün dahi      Seni ve beni      Mutlu ve dertsiz görmeye. Çünkü      Neyi ve kimi daha çok seversen Hatta bir sigarayı,      Ya da zıkkımın kökünü bile Esirger senden... Öyleyse Bütün varlığımla ben                              Ölüme terk ettim kendimi Ki felek, Uğraşmasın benimle artık. Bu yeni şiiri de                               Söylenmemiş bırakıyorum... Ki bir koku almasın felek... Dedim ki Aşkla işim yok benim! Kayser Eminpur Çeviri: Prof. Dr. Ali Güzelyüz Demavend Yayınları İstanbul / 2013

Kayser Eminpur

bir menekşeye gönülden baş sağlığı dileyelim güvercinin yas törenine uğrayalım bir Kayser Eminpur

Yağmurlu Şarkı 1

Uğradı gönle yeniden bir çocukluk üzüntüsü Yavaşça süzülüyor bu üzüntüden bir şarkı Pencerenin ardında çocukluğum gibi yağmur Ağlamak istiyorum, bir bahane, Allah'ım! Kayser Eminpur

Akşam Güneşi

Bakın, akşam güneşinin sıcağıyla evrim Yeşiller içindeki kulübeleri nasıl parlatıyor! O giderek çekilirken, Gün kurtuluyor, Bize inip kaybolurken bile hayat veriyor. Ah! Bir kanat yerden beni kaldırmıyor, Ki ardından, hep peşinden yetişeyim! Seziyorum sonsuz Akşam ışığında, Issız alemi ayaklarımın altında, Tutuşmuş tüm tepeler, yatışmış her dere, Gümüş Çınar altın ırmaklara akıyor habire. Yok, durduramadı ulvi bahtı engeliyle Azgın Dağ tüm uçurum ve geçitleriyle; Çoktan Deniz ısınmış koylarıyla birlikte Aniden açıldı hayretle bakışların önünde. Tanrıça artık tamamen batmaya yeltendi; Yalnız, körpe sürgün birden irkildi, Acele koştum, ezeli nurundan içmeye, Önümde Gün silkindi, arkamda Gece, Alem üzerimde altımda dalgalar. Güzel bir rüya derken, o esnada o sıvıştı gizlice! Aman, ruhun kanatlarına kolayca Beden kanatı yoldaş olamayacak galiba. Tabi herkese doğuştan verilir bu his, Duygularıyla yukarı ve ileri dalınası, Gökyüzünde, mavi semada kaybolmuş, Şakıyan t...

Sevinç İle Hüzün

Sevinci kapıştılar taşımayı bilmeden, Şimdi bilen yok, nerede oturuyor. Köyün delisi Hüzün, yalnız kaldı yollarda Adam adam, sınıyor, arıyor yoldaşını.. Kıskandıran özlemi, yüzünden okunuyor. Görünüp siliniyor o günden beri. Sevinç bin an gözlerde, dudaklarda. Yerini sevgilisi Hüzün'e bırakıyor. Sevinç'se, uzaklarda, hep uzaklarda.. Şöyle bir görünüyor, hemencecik uçuyor. İşte o günden beri gözlerde, dudaklarda Hüzün, aramaktadır yitik yavuklusunu. O günden beri Sevinç yerinde durmaz Ve kişiliğini ararken uzaklarda O günden beri kimliksiz hüzün olmaz... Özdemir Asaf

Çeşitlemeler

Karacaoğlan' ın Bir şiiri Üzerine I Atımla yola çıkıyoruz seherde Sabah büyük bir kuş uyanıyor, Ağırlaşmış ay gibi susuyorum, Yaşı bilinmeyen yağmur önümde, Bin yıl ötedeki ufak çiçekler. Dün gece, dün gece gördüm düşümde Kömür gözlümden ayrı düşmüştüm Sevdamın avucunu bastırıyorum gcceye Yağıyor dağlara kar benim için Güz ağaçları ile karıştırıyorum sisleri Beni yola bırakan ırmağa dönüp bakıyorum Uzaklıkların sınanmış bıçağı Bir şey demek gelmiyor içimden Kanımın buğdayını savuruyorum. Atımla, atımla yola çıktım seherde Lale sümbüller içinde hüma kuşları ötüyor, Avcılar yolu tutmuşlar dağlara erken erken, Dar sokaklardan geçiyorlar, Sağlarına sollarına gümüşlü hamayıl asmıslar Al atlarının, Mücevherli tüfekler asmışlar omuzlarına, Yeterince şarapları var günbatımı için İnsan gibi bakan kartalları gördüklerinde . II Kısmetse bu akşam Eğrikol' da yatarız, Yürümeyen geleceği üzüntümün, Uzaklara kar gibi yağıyor bilmediğim yıllar Saklanmış sabah...

Veda

Bırak gözlerim veda eylesin, Dilimin söylemeye varmayan! Zor, zordur taşınması erkeğin! Çünkü adamım, bazen kalpazan. Üzülür bu saatte her can Aşkın en tatlı tutusu bile, Soğuk bir buse ağzından, Donuk elinin sıkması hele. Ayrıca, hafif çalınmış bir öpücük, Ah, anında beni nasıl da büyülemişti! Sanki sevindiren bir Menekşe küçücük, Martın ilk günlerinde koparılmış gibi. Yok, ben şimdi çelenk toplamıyorum, Artık bir gülü bile kıyamam sana. İlkbahar geldi, ey sevgili Oğlum.... Ama, ne yazık ki sonbahar bana! Johann Wolfgang von Goethe

Güneşte

Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana. Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk Kaygılandırır dilsiz bahçıvanı. Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları. Bir araba geçti incelmiş yoldan El salladı biri, belki tanıdık, Belki değil, süreksizliğin eşanlamı. Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı, Çünkü dardır saatler, sığmaz biraraya Dalgınlık, deniz ve sardunya. Rüzgâr alıp götürdü balıkçı teknelerini Uzaktaki kılıçlara, ki bilemeyiz Hangi derinlikte dölleyerek denizi Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya. Ve ocaktan çorbanın kokusu geldi demin Burun deliğine kedinin ve köpeğin. Rafta kitaplar, mavi bir şişe ve gül Donmuş kalmışlar tek başlarına. Duvarda bir resim, resimde kalabalık Köy alanı, çocuklar, çember ve zaman. Breughel nasıl da toplamış bunca Ortaklığı ve uyumu biraraya, Çünkü saatler dardır, sığdırılmaz. Güneşte her şey çözülür gider bir yana. Melih Cevdet Anday

Uyanacağım Senden

ben önce senin mavi kaşlarını sevdim tül perde salınırken sise sonra dilinin ucundaki unutkanlığı hani bir dörtyol vardı ya tef güler şifa istemem derdi sonra şakayıklar ektin avuçlarımıza tek tek susam serptin avuçlarımıza kuşları çağırdın ben deliliğe vurdum senin dişlerinde güneş bir şarkılarından doğdu o kalabalık caddede bir yan dönerken boynundan… ben önce senin mavi sözcüklerini sevdim sonra gözyaşlarımı emerken çırpınan göğsünü hani on dört yaşında bir ekmek asfalta devrildi ya sonra masal gibi kaldın hep gözlerimi ovuşturup uyanacağım senden diyorum olmuyor! Haşim Hüsrevşahi Kaynak:  sardunyalar.com/

Hayat Kadınının Şarkısı

1 Canlarım, on yedi yaşımda Çıktım aşk pazarına Çok şey öğrendim. Kötülükler çoktu Ama oyun buydu. Yine de midemi bulandırdı kimi şeyler (Sonunda ben de bir insandım)             Tanrıya şükür, her şey hızla geçer             Aşk da, hatta keder de.             Nerde dün akşamki gözyaşları?             Geçen yılki karlar nerde? 2 Elbet zamanla Daha kolay gidilir aşk pazarına Ve daha hızlı geçer orda yıllar Fakat duygu Dehşetli soğuklaşır İnsanlar birazcık tutumsuz olduklarında. (Sonunda her stok bir gün erir)             Tanrıya şükür, her şey hızla geçer             Aşk da, hatta keder de.             Nerde dün akşamki gözyaşları?             Geçen yılki karlar nerde? 3 Ve iyi öğretilse bile pazarlık Aşkın borsasında ...

Allah’a sarılıp ağlamak istiyorum bazen

tükendi dad kelimelerim artık dokunmasalar da ağlıyorum Murat Kapkıner Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin İçimde yalnız ve yapraksız Bir kavak ağacı büyüyor -Çıplak ve göğe doğru- Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun Bir ağlama duvarı bu. Erdem Bayazıt sesinden tanıdım defterde sesi kalmış göz kırpıyordu bana gözlerimi kapadım buymuş dedim ağladım bir daha ağlamadım İçimdeki bir yerde kaybolmuş bir çocukluk kubbesi tamamlanmış o türbede yatıyor Hüseyin Alacatlı Çocuklar gibi bağıra çağıra ağlamak isterdim… Çekiniyorum işte olmuyor, Çıkmıyor sesim… İbrahim Kiras belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize Turgut Uyar Yüzyılların tortusundan yaratılmış gibiydi. Yüzüyse her çağa uygun bir yüzdü. İç çekişi ilkel bir gülüm- semeyle kucaklaşırdı, ağlaması çok eski bir şarkıyla. Edip Cansever Allah’a sarılıp ağlamak istiyorum bazen Dilek Karta...