Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu Vatan Kimin?

Bu vatan, toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır; Bir tarih boyunca, onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir... Tutuşup: kül olan ocaklarından, Şahlanıp: köpüren ırmaklarından, Hudutlarda gaza bayraklarından, Alnına ışıklar vuranlarındır... Ardına bakmadan yollara düşen, Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan, Huduttan hududa yol bulup koşan, Cepheden cepheyi soranlarındır... İleri atılıp sellercesine, Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine, Şu kara toprağa girenlerindir... Tarihin dilinden düşmez bu destan: Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı bir yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir... Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil, Bu sevgi bir kuru ifade değil, Sencileyin hasmı rüyada değil, Topun namlısında görenlerindir... Orhan Şaik Gökyay

Görünürde kusuru olmayanlardan korkun

Görünürde kusuru olmayanlardan korkun Hele hele erdemli görünenlerden Cigara içmeyenlerden çekinin Ağzına şarap komayanlardan sakının asıl Et yemezlere karşı uyanık olun Hani hiç para kazanmak istemiyormuş gibi Görünmek isteyenler yok mu Aman dikkatli olun, aman dikkatli olun En zararsız biçimleri bunlar iktidarın Wystan Hugh Auden Çeviren: Hilmi Yavuz

Söylersin onu şimdi yeni ve anlamlı bularak

Olur ilkyazdan önce böyle günler bilirsin Çayırlar örtülmüştür kalın bir yığın karla Rüzgârlar ılık eser yumuşacık ve hafif Geldiğini duyarsın diri kuru dallarla Tenin kamaşır birden, öyle aydınlanır da Yabancı gelir artık oturduğun ev bir bak! Bir şarkı vardı eski ve cansıkıcı bulurdun Söylersin onu şimdi yeni ve anlamlı bularak Anna Ahmatova Türkçesi: Hilmi Yavuz

En çok üç şeyi severdi dünyada

En çok üç şeyi severdi dünyada Akşamüstleri söylenen şarkıları Ak tavus kuşlarını Eski püskü Amerika haritalarını bir de Çocukların ağlamasından nefret ederdi Çilek reçeli sevmezdi çayla birlikte Kadın dırdırından yaka silkerdi Ve ben karısıydım onun Anna Ahmatova Bu Gece En Hüzünlü Şiirleri Yazabilirim Meserret Yayınları / Çeviren: Hilmi Yavuz

Non dolet = artık acımıyor

Kalanlar ve Gidenler: Kalanların Acıları Dünya Edebiyatı ve Türk Edebiyatı hep gidenlerin veya terk edenlerin ayrılışları ile kalanların acıları, feryatlarıyla doludur. Çocukluğumuzda radyolardan, “Gittin gideli ben deli divaneye döndüm / Gelmezsen eğer bil ki sana doymadan öldüm” şarkısının nağmeleri yayılırdı; Nuri Halil Poyraz bestesiydi. Bana ilk etki eden gitme şiiri bu oldu. Çocukluğumdaki gidişlerin bendeki hayali hiç değişmedi. 1940′lı yıllardan beri aynı hayal. Giden bir genç kız veya  hanım ise yürüyerek uzaklaşan zayıf ve saçları omzuna dökülen bir hayal. Ben onu arkadan izliyorum. Adımlar atıyor, ben durduğum yerden bakıyorum, küçülüyor ve görüntü kayboluyor. Erkekse, görüntü değişiyor ve birkaç türe ayrılıyor. Birader, oğul veya arkadaş gidişlerinde yine arkadan izlenen pardösülü, şapkasız, zayıf bir siluet, uzaklaşıyor, küçülüyor ve kayboluyor. Giden, istediği yerine getirilememiş ve buna benim de üzüldüğüm bir kişi ise, arkadan görülen hayalin başı önüne eğik, haf...

Anı hoş tut garîbindir efendim işte biz gittik

Anı hoş tut garîbindir efendim işte biz gittik Gönül derler ser-i kûyunda bir divânemiz kaldı Hayâlî Gidenlerden bir şairimiz de 16. yüzyıl şairlerinden Hayali'dir. Hayali sevdiğinden ayrılırken insanın içine işleyen bir beyitle vedalaşır: "Anı hoş tut garibindir Efendim, işte biz gittik / Gönül derler ser-i kûyunda bir dîvânemiz kaldı." (İşte biz gidiyoruz adına gönül denen delimiz, senin semtinden ayrılmadı / Onu hoş tut, senin ilgine muhtaç bir kimsesizdir.) Bence Divan edebiyatımızın en etkileyici ayrılış şiirlerinden biri, Hayali'nin bu gazelidir.  Hüsrev Hatemi

Geçmiş zamân olur ki hayâli cihan değer

Geçmiş zamân olur ki hayâli cihan değer Hayâlî

Harâb olupdur ol âbâd gördüğün gönlüm

Harâb olupdur ol âbâd gördüğün gönlüm Gamınla dopdoludur şâd gördüğün gönlüm Cihanda başına sultan iken benim servim Kul oldu sen şehe âzâd gördüğün gönlüm Cefâya öykünüben cevre can verir şimdi Vefâ vü mihr ile mu’tâd gördüğün gönlüm Karıştı kara yere kûhsâr-ı mihnette Hayâlî şimdi o Ferhâd gördüğün gönlüm Hayâlî

O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Cihân-ârâ cihân îçindedir ârâyı bilmezler O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler Harâbât ehline dûzah azâbın anma iyi zâhid Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler Şafak-gûn kan içinde dâğını seyretse âşıklar Güneşte zerre görmezler felekte âyı bilmezler Hamîde kadlerîne rişte-i eşgi takub bunlar Atarlar tîr-i maksûdû nendendir yâyı bilmezler Hayâlî fakr şâlına çekenler cism-i uryânı Anınlâ fahrederler atlas ü dîbâyı bilmezler Hayâlî

Gazel

Hayâli ârızın bağı gönülde gülizarımdır Açıldı dağlar kim sînede evvem beharımdır Güli ümmidim açılmaz açıldı soldu hep güller Bu gülşende figandan bihaber ancak nigârımdır Hikâyettir sana şerhi derunumdan değil şevka Senin aşkınla yanmak tabemahşer iftiharımdır Neden küstün bilir hep cürmün inkâr eylemez âşık Sebep bu infiale naleî bî ihtiyarımdır Salın ey nahli nâzım gel nolur bir kerre serv âsa Sarayındır bu gönlüm ande eşkim cuyibarımdır Emanet eyledim bir tahfecik ol şahı hubane Gönül derler anın adına Leylâ yadigârımdır Leylâ Hanım

Bir bir çıkar ukbada ne derlerse desinler

Gam mı bugün eylerse ahibba beni ta'yi Bir bir çıkar ukbada ne derlerse desinler Bu kara yüzüm ağ ola'da rûz-i cezada Şimdi bana dünyada ne derlerse desinler Farkı nedir alemde bana medh ile zemmin Sağ olsun ahibba da ne derlerse desinler. Leylâ Hanım "Evlendiği gün boşanan, babasının vefatından sonra maddi sıkıntılar içinde kıvranan şair kendisiyle ilgili dedikodulara "......ne derlerse desinler "redif gazeliyle cevap vermiştir." Dostlar beni kınarsa üzülmem. / Öteki dünyada herkesin yapıp yapmadığı şeyler ortaya çıkacak ... Bu dünyada benim için övülme ile kınanma farksızdır. / Dostlarım, ahbabım sağ olsun da benim için istediklerini söylesinler.

Sahaf'ın Söylediği

İnsanların okudukları kitapların sayfalarına karışıp kayboldukları günler çok geride kaldı.. Kitaplarına uğrayıp kahraman olarak dönenlerin zamanı çoktan geçti. Yazmakta olduğu kitabın içinde karşısına çıkan bir diğer kitabın içine girdikten sonra ve bir daha kendisinden haber alınamayan hayalkârlar da yok artık. Kelimeler âlemi kalmadı artık. Sayfadaki sihir söndü. Hayat ağır, acımasız bir hakikatle boşalmış ruhların uğultusunda ne şiiri ne sözcüğü ne yazıyı ne kitabı duyuyor. Yalnızca uğultu. Tohumu, ağacı yaradılış zamanlarına kadar giden en eski orman aynı vahşetle uğulduyor dünyada sanki. Dükkânı kapatıyoruz bu uğultuda. Birkaç yıla kalmaz hiçbirimizin dükkânı kalmaz hayatta. Hayatta kalma pahasına kaptırdıklarınızın hesabını siz yapın, siz düşünün. Yarın dükkânın mülk sahibine teslim edeceğimiz yalnızca anahtar değil, bir dünyadır efendiler. Kiminizin içinde yaşayıp hiç uğramadığı dünya.. Murathan Mungan

Korkuyu Beklerken

Dün gece eve dönerken köpekler arkamdan havladı. Bizim mahallenin köpekleri. Bir ikisi de peşime takıldı; adımlarımı sıklaştırdım. Daha önce onların böyle bir davranışıyla karşılaşmamıştım; korktum. Her zaman beni miskin gözlerle süzerlerdi; fakat aramızda bir gerginlik olduğunu da sezmiyor değildim. Yalnız ne var ki, uzun sürmüştü bu gerginlik; alışmıştım. Arkamdan yürümeye başladıkları zaman, havlayan köpek ısırmaz gibi, bana zayıf ve düşünülmesi utandırıcı gelen atasözlerinden birini hatırlamak zorunda kaldım. Köpekler yüzünden kendime karşı küçüldüm. Belki de bir rastlantıydı ama, tam bu sırada, birisi hakkında kötü şeyler düşünüyordum, onu içinden çıkamayacağı zor durumlara düşürerek dişlerimi gıcırdatıyordum. Hayır, köpekler bu gıcırtıyı duymuş olamazlardı. Belki de sessiz bir gıcırtıydı, manevi bir gıcırtıydı bu. Artık eski şakacılığımı da kaybetmiş olduğum için, şimdi hissettiğim istihzayı da duymuş olamazdım. Fakat, köpeklerle aramızdaki gerginliğin de böyle bir sırada patlak ...