Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şehadet Ederim Ki Hiçbir Kadın

1 şehadet ederim ki hiçbir kadın oyunu senin gibi beceremedi aptallıklarıma on yıl tahammül ettiğin gibi tahammül edemedi senin sabrettiğin gibi çılgınlığıma sabredemedi tırnaklarımı kesmedi defterlerimi toplamadı beni çocuk parkına götürmedi senden başka hiçbir kadın 2 şehadet ederim ki hiçbir kadın bir yağlıboya resim gibi fikriyle ve tavrıyla aklıyla çılgınlığıyla anında bıkmasıyla anında bağlanmasıyla bana benzemez senin gibi şehadet ederim ki hiçbir kadın senin yarın kadar bile benim ilgimi çekemedi senin yaptığın gibi sömüremedi senin yaptığın gibi özgürleştiremedi 3 şehadet ederim ki hiçbir kadın bana iki aylık bebek gibi davranmadı senin gibi kuş sütü içirmedi bana güller oyuncaklar vermedi senin gibi şehadet ederim ki hiçbir kadın bana deniz gibi cömert davranmadı şiir gibi büyüleyici olmadı senin yaptığın gibi şımartmadı senin yaptığın gibi bozmadı şehadet ederim ki hiçbir kadın çocukluğumun elli yaşına değin sürmesini sağlayamadı se...

Suyun Altından Mektup

Dostumsan Yardım et senden uzaklaşayım Yok eğer sevgilimsem Yardım et senden şifa bulayım Bileydim aşk bu kadar tehlikelidir Sevmezdim Bileydim deniz derin bu kadar Açılmazdım Sonumu bileydim Hiç başlamazdım Özledim seni Öğret bana özlem duymamayı Öğret bana yüreğimin derinliklerinden Nasıl çekip koparırım köklerini sevginin Nasıl ölür? Öğret bana Gözlerimde gözyaşların Öğret bana bir kalp nasıl ölür? Ve nasıl ihtihar eder arzular Ermişsen Kurtar beni bu büyüden Bu inkardan Aşkın sanki reddediştir Nolur arındır beni bu inkardan Güçlüysen Çıkar beni bu ummandan Çünkü bilmiyorum ben yüzmeyi Mavi dalga gözlerinde Çekiyor beni derinliklerine Mavi.. Mavi.. Yok maviden başka renk Ne tecrübem var aşkta Ne de bir kayığım Değerliysem senin için gerçekten Tut elimden Aşığım sana baştan ayağa Ben suyun altında soluyorum Boğuluyorum, Boğuluyorum, Boğuluyorum... Nizar Kabbami

Gön: Ahmed Arif

Bazı mektuplara hak ettikleri uzunlukta cevap verilmemesi bahsinde akla Bettina von Arnim gelir ve elbette Goethe. Ya ruha değen mektup bahsi? Şamîl Esgerov’un Cegerxwîn’e yazdığı mektup derim. 1967 olmalı. Bir gün ben de Esgerov’a bir mektup yazdım. Bir adres buldum. Şöyleydi: Nergiz Neşriyat, BAKÜ. Postaneye gidecekken ölüm haberini okudum. 21 Mayıs 2005’ti. Bir gün önce göçüp gitmişti. Artık bunu diyecek yaşlara geldiğime göre “bir zamanlar” her mektup meraklı bir ele değerdi, diyebilirim. Sevdiğim kadınlarla aynı masada karşılıklı oturup birbirimize mektup yazdığımızı hatırlıyorum bir de. Erzincan, Gülnar, Polatlı ve Batman arasında zarfsız mazruflar uçuşurdu. Zarfa OZAN yazan okuru Ahmed Arif’i şahsen tanımıyordu. Ahmed Arif’in de şahsen tanımadığı birine yazdığı bir mektubu vardır. Yazdığı kişiyi, yani gönderileni yazacağım ama bu yazıyı yazarken şairin bütün şiirlerini taradım da tek bir “mektup” sözcüğüyle karşılaşmadım. Tuhaftı. Ahmed Arif’in söz konusu mektubu yazdığı...

BATI'DA ÇEŞİTLİ DEVİRLERDE KİTAP TİCARETİ

KİTAPÇILIK TARİHİ ÜZERİNE NOTLAR: BATI'DA ÇEŞİTLİ DEVİRLERDE KİTAP TİCARETİ Matbaacılığın ilk zamanlarında, matbaacıların aynı zamanda kitapçılık da yaptıkları görülür. Bunlar bastıkları kitapların satışı ile bizzat kendileri meşgul olmuşlardır. Daha sonra ortaya seyyar satıcılar çıkmış ve matbaacılardan aldıkları kitapları şehir şehir gezerek satmağa başlamışlardır. Bu seyyar satıcıların 1469 yılından kalma kitap katalogları günümüze intikal etmiştir. Bunlar bir şehre geldikleri zaman, bir hana yerleşirler, arabalarına yükledikleri kitapların isimlerini bir meydanda toplanan kalabalık önünde sayarlar ve müşterilerini yerleştikleri handaki kitaplarını görmeğe davet ederlerdi. Bu tarihlerde büyük kitapçılar da yok değildi. Bu yıllarda Frankfur t, Cologne ve Strassburg canlı kitap ticaretinin merkezleriydi. Bu kitapçıların başında da Anton Koberger gelmekteydi. Onun Nuremberg'deki kitapçı dükkânı o zaman Almanya'nın en büyük kitap ticarethanesi durumundaydı. Yine bu tarihlerd...

Her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.

Sual: Neden bunların umumuna fena diyorsun? Hâlbuki hayırhâhımız gibi görünüyorlar. Cevap: Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz. Sual: Neden hüsn-ü zannımıza sû-i zan edersin? Eski padişahlar ve eski hükûmetler seni haktan çeviremedi. Jön Türkler sizi kendilerine râm ve müdaheneci edemediler. Zira seni hapis ettiler, asacaklardı; sen tezellül etmedin. Merdane çıktın. Hem sana büyük maaş vereceklerdi, kabul etmedin. Demek ...

Ey başı kesilmiş ney; dilsiz, dudaksız olarak sırlar söyle!

• Ey güzel sesli ney! Çıkardığın seslerle gönüller almadasın. Hoşsun, güzelsin, sıcak sıcak nefes vermedesin. Soğuklukları silip, süpürmedesin. • İçin bomboş, ne boğum var, ne başka bir şey! Sen dertlere düşmüş, perişan olmuş gönüllerden, dertlere düşmüş canlardan derdi, elemi almakta, onları da kendine döndürmekte, böylece de dertli, kederli, elemli kişilerin yerine sen feryad etmekte, sen ağlamaktasın. 78 78  Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebîr'inin başka yerlerinde, ruba'îlerinde de ney hakkında güzel şiirler söylemiştir. Mesnevî'ye "Bu neyi dinle!" diye başlamıştır. Mevlana aşığı merhume Fevziye Çamsever Hanım'ın Mesnevî başındaki "Dinle neyden" ilham alarak yazdığı "Dinledim Neyden" başlıklı şiirinden birkaç kıt'a alarak bu şiiri açıklamak istiyorum: "Andırır bir hasta kalbin ah ve istimdadını Nağmesinden topladım bin bir fırakın yadını Peyrev eyler ahına güya gönl-i naşadını Dinledim neyden, bu akşam, hasretin feryadını Kah ...

"Hüküm senindir."

• Dün gece sevgilinin eteğini tuttum da; "Ey kerem cevheri!" dedim. "'Gecen hayırlı olsun' diyerek beni yalnız bırakıp gitme; bu gece lütfet, bizimle beraber kal!" • Onun güzel yüzü parladı, ateş gibi kızardı, öfkelendi. "Yeter, benden elini çek!" dedi, "Beni rahatsız etme! Bu yüzsüzlük, bu dilencilik ne zamana kadar sürecek?" • Ona dedim ki: "Peygamber Efendimiz 'Bir şey isteyeceksen onu güzellerden, güzel yüzlülerden iste!' diye buyurmadı mı?"87   87 Hz. Mevlana'nın yukarıdaki beyte aldığı hadîsin aslı şöyle: "Hayrı güzel yüzlülerden isteyiniz." Cami'u's-Sağîr, c. I, s. 43. • "Evet öyle buyurdu ama, güzel kişi, güzelliği ile benliğe kapılır da başkasını düşünmez, ancak kendini düşünür. Bu sebeple onun huyu da serttir. Nazlansa da, cevr etse de insana dokunmaması gerekir." • Dedim ki: "İş böyle ise, onun cevri cana can bağışlar, dene de gör. Göreceksin ki denediğin her ...

Ey bu kupkuru yaşamda açan tek çiçek!

sarıp sarmaladı bizi kanatlarıyla bezginlik; beşikten mezara başımızın ucundan ayrılmadı hiçlik * kadınlar az şey beklemiyor sizden * Yaşam o zaman güzeldir, ancak, tehlikeler yaşandıkça; insan unutur kendini; ayrımında olmaz... * ne ki, yürekli bir insan son vermek isteyince çekilmez yaşamına; doğa dikilir karşısına, ölüm kendi elinden olmadı diye. * Ve sen öyle umursamaz duruyorsun bakışlarınla * Daha kötüye gidiyor zaman; hatadır beklemek gelecek yoz kuşaklardan; yüceltmezler soylu yurttaşları, almazlar öçlerini acılardan. Kanat çırpsın etrafımda aç gözlü kara akbaba; yem olsun adsız cesedim yabanıl hayvanlara; dövsün bulutlar; dağılan parçaları sağa sola yağmurda; silinsin adım, sanım yeryüzünden rüzgarla. * Hoşlanıyordum duygusallığımdan, derin bir konuşmaya dalıp gitmekten yüreğimle ve acılarımın bekçiliğini yapmaktan. * Cendere altında gibi yüreğim, düşününce herşeyin nasıl gelip geçtiğini; ve hiçbir iz bırakmadan sanki. İşte geçip gi...

KISA ŞİİR / bir

Bir roman kadar uzun bu tümce, - Sonra işte yaşlandım. Gülten Akın

"Aşk böyle bir şeydir."

Isaak: Ne güzel bir sürpriz böyle. Dexter: İkimiz de beni burada öldürmeyeceğini biliyoruz. Isaak: Öldürebilirim. Ama öldürmeyeceğim. Dünyanın bu köşesinde bile biraz olsun nezaket kırıntısı kalmalı. Dexter: Donut dükkanında bana silah sıkman nezaket mi oluyor? Isaak: Maalesef vaktim ve imkanlarım kısıtlıydı. Barmen! Arkadaşım Dexter Morgan'a bir bira verir misin? İkimiz de rahatlayalım. Gezegendeki pek çok yerin aksine burada herkes iyi karşılanır. Dexter: Düşmanlarının seni bir eşcinsel barında aramayacağını mı düşündün? Isaak: Hayır. Bir eşcinsel barında daha rahat edeceğimi düşündüm. İronik, değil mi? Kardeşliğin, sırrımı öğrenip bana sırtını dönmesinden korkmuştum hep. Şimdiyse bu konudan haberleri olmamasına rağmen sırtlarını bana döndüler zaten. Bu arada, o kiralık katilin gırtlağını kestiğin için sana teşekkür etmem gerekiyor. Hayatımı kurtarmış olabilirsin. Ama bir ara tabancaya olan nefretini açıkla bana. Dexter: Karışık bir du...