Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tanrı'ya Mektup

1. Birazdan göğü dolduracak bulutları gördüm de Tanrım senin gizli gizli şiir yazdığını anladım 2. Seni düşündüğümde bazen üzülüyorum Tanrım, kediler, kuşlar, bulutlar ağaçlar, kırlar, balıklar, kızlar, oğlanlar, çocuklar, yalnızca onların olsaydın da, şu büyük insanlığın Tanrısı olmasaydın! 3. İç savaşta önce Tanrı öldürülür sonra içimizdeki iyi insanlar 4. Tanrım ne çok ağacın var burada, ve ne çok insan var ‘şu dünyada bir dikili ağacım bile yok’ diyen Bir ağaç daha yaratırsan, İnsan Ağacı olsun, lütfen! 5. Bağışla beni Tanrım şu sırplanlara baktığımda bazı insanları senin yarattığına inanmıyorum 6. Bana gösterdiğin bulutları bir ressam da görmüş Tanrım, ve senin ressam olduğunu düşünmüş! 7. Bu dünyada kalacak kadar bilge, hayatı göze alacak kadar göçebe, bir incinin peşinde ve derin kaybolacak kadar kendi içinde, ve suyla ilgili küçük bir imada bile akıp gidecek kadar yoğun... İnsan, ustası değilse nedir yitirdiği her şeye önce...

Bir Kıyı Kahvesinde

Gün ağmıştı. Adaçaylarımızı söylemiş miydik? Üç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu. Kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara yakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu öyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik. Bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu. Birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları, -Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup denizde gezdirdiği gözlerini. Büyük bir boşluk bırakıp sonra da arkasında Kalktı. Biz işte o zaman gördük onu ve çekilen denizi. O zaman çıktık kendimizden. Dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök. İlhan Berk

Yavaş Yavaş Geçtim Kalabalıkların Arasından

Yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından bir deniz çarpması gibi çoğalta çoğalta geçen geçtiği yeri yavaş yavaş çıktım içimden.Dokundum yavaş yavaş acıya, kuvarsa, şiire yavaş yavaş tarttım suyu,anladım nedir ağırlık kokular coğrafya. Eğildim sonra gövdeyi tanıdım ve düzenini gördüm sessizliğin dümdüzlüğünü gördüm yinelemedi gördüğüm hiçbir şey böyle yavaş yavaş geçtim insandan insana insanlaştırdım yavaş yavaş dışımı böyle karıştım kalabalıklara kalabalıklaştım böylece.. İlhan Berk

Eğreltiotu

Hoşça kal, dedi, eğreltiotu, hoşça kal! İlhan Berk

Kırık Kalpler

Yaratılışında "takva" ve "fücur" potansiyeline sahip olan insanın hem inşa etme, hem de imha etme özelliğini taşıdığını görüyoruz. Kan dökücü, bozguncu vasfının yanında ıslah ve imar edici boyutu ile de insan kendini gösterir. Hz. Adem (as)'ın ilk çocuklarından Kabil'in mesleğini sürdürenler kadar Habilce bir tarzı yaşam modeli edinenler de vardır... İnsanlar birbirlerinin bedenlerine suikastte bulundukları gibi yek diğerinin yüreğine de kastedebiliyor... Bedenler budandığı gibi yürekler de budanıyor... Beşeri ilişkilerinde gönüller arasında köprüler inşa ederek muhabbet hamallığı yapanların sayısı azaldıkça; yürek yaralayarak, kırıp dökenlerin oranında ciddi artışlar oluyor... İnsanlık tarihinde bu yeni bir durum değildir. Kalbleri koruyanlar da, kıranlar da "herkes kendi şakilesine (mizaç ve meşrebine) göre bir yol tutmuştur." Yusuf'u kuyuya atanların karakterinde baskın olan, narin ve nazif bir kalbi incitmek vardı... Yusuf’ta ise tam te...

Olmak ya da olmamak, İşte bütün mesele bu

Olmak ya da olmamak, İşte bütün mesele bu. Gözü dönmüş talihin sapanına, oklarına, İçin için katlanmak mı daha soylu, Yoksa bir dertler denizine karşı silaha sarılıp Son vermek mi onlara? Ölmek, uyumak? Hepsi bu? ve bir uykuyla Yürek sızısına ve bedeni bekleyen Binlerce doğal darbeye son verdik diyebilmek? Hangi insan gönülden istemezdi bu bitişi! Ölmek, uyumak? uyumak, belki rüya görmek. Ha! İş burada. Çünkü o ölüm uykusunda, Şu fani bedenden sıyrılıp çıktığımızda, Göreceğimiz rüyalar bizi duraksatır ister istemez. İşte felaketi onca uzun ömürlü kılan da bu Kim katlanırdı yoksa zamanın kırbaçlarına, küfürlerine, Zorbanın haksızlığına, kibirli adamın hakaretine, Hor görülen aşkın acılarına, adaletin gecikmesine, Devlet görevlisinin kendini bilmezliğine; Sabırla bekleyen erdemli kişinin, Değersiz insanlardan gördüğü muameleye, İnsan yalın bir hançer darbesiyle hesabı kesebilecekken? Kim katlanırdı, bu yorgun yaşamın yükü altında Homurdanıp terlemeye, Ölümden so...

Ali Emiri Efendi: Divan-ı Lügat-ı Türk'ü keşfeden tarihimizin en büyük bibliyofili, koleksiyoneri ve kütüphanecisi

1 - Medeniyet biraz da kütüphane, arşiv ve koleksiyon demektir Bilimsel ilerleme ve eğitimin bazı olmazsa olmaz enstrümanları ‘metodik şüphecilik’ üzerine inşa edilen ‘sistemli eleştirel yaklaşım’, (tekrarlı) gözlem, (çoklu tekrarlı) deney, tümevarım ve tümdengelimdir. Yetkin bir eğitimci kadrosu (akademik heyet), günün ihtiyaçlar ve problemler küresini kuşatan fonksiyonel bir müfredat, zengin bir arşiv, müfredata dair pratiği simüle etmeye ehil laboratuar düzenekleri, kuvvetli kütüphaneler ve sistemli-bilinçli-tematik koleksiyonlar da, ilmin (ve ilmi eğitimin) diğer sine qua non’larındandır. Arşivler, kütüphaneler ve koleksiyonlar, ilim ve eğitim için olduğu kadar; bir medeniyet dairesinin asli komponentlerini, antropolojik-folklorik-etnolojik arka plânının temel koyucu mahiyetteki yapı taşlarını, ilmi-irfani birikimlerinin asal eksenini, ruhi-kültürel kodlarının en karakteristiklerini gelecek kuşaklara taşıyan ‘aktarma organları’ olmaları bakımından da hayati fonksiyona haizdirler. ...

Bir ağaç bir mezartaşını yutuyordu çarşıkapıda

Sen mezarım olsaydın mışıl mışıl uyurdum içinde. Oruç Aruoba Sevmeliyiz mezartaşlarını biz, Çünkü yalnız onlar bizi yâd eder. Ahmet Kutsi Tecer Bir mezar gibisin sen artık, bakmadan Geçip gidiyoruz kibirlim, önünden. Rufinus Bir kuş yaşıyordu bende. Bir çiçek dolanıyordu kanımda. Yüreğim bir kemandı. ... (Burada bir kuş yatıyor. Bir çiçek. Bir keman.) Juan Gelman Bütün hoşçakallar, Mezar taşlarında saklıdır. Kazınmıştır ince ince, Ama derin derin yazılmıştır. Mezar taşları gibidir hayatım, Mahcup, boynu bükük, sakin. Bir ırmak gibi sessizdir adımlarım, Bir fatihaya muhtaç gibidir lakin. Yağız Gönüler Öldüğün vakit harikulâde bir hava vardı Mezarlık o kadar güzeldi ki Hiç kimse mahzun olamadı Philippe Soupault Artık bana hiçbir şey söylemeyeceksin Hiç ama hiç Bir sürü adam çiçekler getirdi Nutuklar bile söylendi Ben hiçbir şey söylemedim Seni düşündüm. Philippe Soupault İpleri kesik artık uçurtmaların insan yiyen otlar çıkar ...