Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SEVGİSİZ; Ben ne izledim, film neler anlatıyor?

- Ama işler zamanla duruldu. Görece normal bir hayata başladık. Bir çeşit.. - Sevgisizlik. O şekilde yaşayamıyorsun. - Şu an bile, onu görünce ya da hayatımı düşününce korkunç bir hata yaptım gibi geliyor. Onu suçluyorum, kendimi suçluyorum. Sadece mutlu olmak istiyorum. *** - Çok nefret dolu. - Sen sevgi dolu musun? - Niye diye bana onu savunuyorsun? - Haklı da ondan. - Hangi konuda? Ancak öldükten sonra onu ziyaret edeceğin konusunda mı? - Düzgün konuş... Seninle birlikte olmamamı söylediğinde haklıydı. Doğumu yapmamamı, bu kadar aptal olmamamı söylediğinde... Ben de gidip seni dinledim. "Her şey yolunda, birlikteyiz". Açıkla bana şimdi... Bok herif, seni aklım almıyor. Nasıl oldu da bana sevgi ve mutluluk sözü verdikten sonra elinde kalan yalnızca acı ve hüsran oldu?... Seni hiç sevmedim bile... Annemle daha fazla yaşayamadım sadece. Ondan başka bir şeklide ayrılamadım da. Seninle oldum. Seni kullandım. Ve doğrusu, sen de beni kullandın bence. Senin bir aileye...

ÂŞIĞIN SON NEFESİ

Yalnızız, yapayalnız. Şaşkın ve öfkeli gözlerle etrafımıza bakıp tüm bu olup bitene bir anlam vermeye çalışıyoruz. “Gördüğüm ve hissettiğim şey neydi?” diye sayıklayıp cevap bulmak için birilerini arıyoruz fakat anlıyoruz ki eşrefi mahlukat olan insanın hamuru bu şaşkınlıkla yoğurulmuş. Kesin bir cevap yok. Bildiğimiz tek şey geldik ve gidiyoruz. Misafiriz, evimize dönüyoruz. Tüm bu gerçekliğe rağmen insan, kendisini teskin edecek, gönlüne ferahlık üfleyecek bir şeyler arıyor, bir gerçek ya da bir düş. Tüm bu zorlukların, acıların, ayrılıkların ve kayıpların üzerini örtecek bir rüyaya ihtiyaç duyuyoruz. Tam da bu noktada imdadımıza şiir yetişiyor ya da biz her düştüğümüzde “imdat” diyerek kapısını yumrukluyoruz şiirin. Biliyoruz ki o kapının ardında bize iyi gelen, yalnız olmadığımızı hissettiren ve bize ait bir parça var. Şiirin kapısı açılacak, telaşla kendimizi içeri atacak ve salonda örtüsü ağarmış o ikili koltuğa güç bela oturup biraz nefesleneceğiz. Şiir bize kendimizi ikram e...

Bir de şu var Halil...

 + İki dirhem bir çekirdek olmuşsun be Halil. - Bugün Sabiha'ya evlenme teklifi edicem abi. + İyi düşündün mü? - Düşündüm abi. + Seviyor musun? - Çok seviyorum. + Şerefe o zaman. ... + Şimdi beni iyi dinle Halil. Velev ki Sabiha Hanım teklifini kabul etti. - Ah be abi. + Sonra bir gün Sabiha Hanım sana 'Halil' derse 'Halil bir daha hiç kimse seni benim gibi sevemez ve Halil bir daha hiç kimse beni de senin gibi sevemez sevmeyecektir' bilesin ki bu gerçektir, bunu unutma emi. - Unutmam abi. + Bir de şu var Halil. Bir müddet sonra saadetiniz manasız bir sebeple gölgelenebilir, sen onun kalbini kırabilirsin. O sana 'bu kapıdan çıkarsam bir daha dönmeyecem Halil' diyebilir. Sen de ona ne halin varsa gör diyebilirsin... O lafı etme Halil. ... * Halil abi Halil abi n'apıyorsun böyle ya? + İşte öyle kendi kendime konuşup duruyorum,  gel otur birşey içelim. O lafı etme Halil.. / Ahmet Koyutürk

YALNIZLIK MUTLAKTIR BUNDAN GAYRI HER ŞEY YANILSAMADIR

Yalnızlık mutlaktır. Bundan gayrı her şey yanılsamadır. Asla problemlerden başka bir şey beklemeyeceksin. İyi şeyler olursa ne âlâ ama yalnızlıktan kurtulabileceğini hayal bile etmeyeceksin. Birliktelik hissi din, politika,aşk ve sanat ile yaratılabilir ama yalnızlık hala oradadır. İnsanı zaman zaman yanıltan da bu birliktelik yanılsamasıdır ama bunun yalnızca bir yanılsama olduğunu unutmayacaksın. İşte böylece de, her şey normale döndüğünde hayal kırıklığına kapılmazsın. Yalnızlığın hüküm sürdüğü bir evrende yaşadığının bilincinde olmalısın. Ağlayıp sızlamaktan da kurtulursun. İşte o an kendini güvende hissedersin ve belli bir tatminle de her şeyin ne kadar da anlamsız olduğunu kabullenmeyi öğrenirsin. Böyle derken pes etmen gerektiğini söylemiyorum tabii. Elinden geldiğince devam edeceksin. Gücünün yettiğince dayanmak, pes etmekten daha iyi olduğu sürece de ilerleyeceksin. Ingmar Bergman Bir Evlilikten Manzaralar  INGMAR BERGMAN: BELKİ DE, GERÇEKTEN NEYSEN O OLMAN DAH...

NEYZEN TEVFİK'İN HAYATI ŞİİRLERİ VE HAKKINDA YAZILANLAR

“KITA Felsefemdir kitab-ı imanım, Taparım kendi ruhumun sesine. Secde eyler hakikatim her ân, Kalbimin âteş-i mukaddesine. Neyzen Tevfik” Azab-ı Mukaddes, Neyzen Tevfik, Haz: İhsan Ada, Kapı Yay., İstanbul, 2009, s. xi “Yayınevinin notu: 1949 yılında İhsan Ada’nın yayıma hazırladığı Azab-ı Mukaddes’in bu yeni baskısında kimi düzenleme ve düzeltmeler yapıldı. (…) (Neyzen Tevfik’in, blog.)Belki tek ‘maddi’ varlığı ve zenginliği de bu ‘mahsus yer’ olsa gerektir.” “NEYZEN TEVFİK’İN HAYATÖYKÜSÜ (…) (…) 1893’te, ilk sara nöbetini geçirir. (…) Babası, bir yıl sonra, Tevfik biraz düzelince, son bir umutla yatılı olarak “İzmir İdadisi”ne verir. Ancak sara nöbetleri yeniden başlar ve okulu bırakır. Neyzen Tevfik, ney’ini koltuğunun altına sıkıştırdığı gibi İzmir Mevlevihanesi’nin yolunu tutar. O yılların İzmir’i sürgün yeridir. İstibdat yönetimi rahatsızlık duyduğu aydınları oraya gönderir. İzmir Mevlevihanesi onların uğrak, dahası toplanma yeri gibidir. Neyzen Tevfik burada Tokadiza...