Üşüyorum üşüyorum ve yorgunluğun üstüme örtü olan akşama sızılarımı, huylarımı diziyorum tek tek tek tek baykuş seslerini kulaklarımdan indirircesine vurdum, vuruyorum güzün yaralı sırtına. Yaralı sırtıma bir entari örüyorum bahçeme bir ip geriyorum. Kelimenin fanilası kurumakta orada çitlere savaşa karşın mutlu resimler çiziyorum huzursuz, ruhsuz hayatımı geriye çekerek sürahiyi yaşamın dinçliğine, varlığına döküyorum acının, benimin suyunu taze eşilmiş gül kokan tanelerine döküyorum döküyorum yeşersin habersiz insanlardan, sapkın dinlerden dilimde tomurcuklar bitti gözlerimdeki toprakları eşeledim parmaklarım geçmişe değdi geceye değdi vücudum gergin vuslatı inletti sınırsız gökyüzüne perdeler kaldı uyanık çehreye ulaşmam için birde akıp giden huzurum. Akıyorum saydam aydınlığın içine aydınlığım ben yörüngeden taşan sınırım, sınırsızlığı dolaşan. Yaralarım dizginlendi belimin üstünde yaralarım aşktandı yaralarım doldu testide damlaya damlaya ben aş...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"