Ana içeriğe atla

Kayıtlar

şafak temiz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Selam Olsun Bahçeye

Üşüyorum üşüyorum ve yorgunluğun üstüme örtü olan akşama sızılarımı, huylarımı diziyorum tek tek tek tek baykuş seslerini kulaklarımdan indirircesine vurdum, vuruyorum güzün yaralı sırtına. Yaralı sırtıma bir entari örüyorum bahçeme bir ip geriyorum. Kelimenin fanilası kurumakta orada çitlere savaşa karşın mutlu resimler çiziyorum huzursuz, ruhsuz hayatımı geriye çekerek sürahiyi yaşamın dinçliğine, varlığına döküyorum acının, benimin suyunu taze eşilmiş gül kokan tanelerine döküyorum döküyorum yeşersin habersiz insanlardan, sapkın dinlerden dilimde tomurcuklar bitti gözlerimdeki toprakları eşeledim parmaklarım geçmişe değdi geceye değdi vücudum gergin vuslatı inletti sınırsız gökyüzüne perdeler kaldı uyanık çehreye ulaşmam için birde akıp giden huzurum. Akıyorum saydam aydınlığın içine aydınlığım ben yörüngeden taşan sınırım, sınırsızlığı dolaşan. Yaralarım dizginlendi belimin üstünde yaralarım aşktandı yaralarım doldu testide damlaya damlaya ben aş...

O gitti

... Koydu Fincanına çayını. Sütle de karıştırdı. Kül tablasına, Koydu sigarayı. Dudaklarına götürdü, Sıcak fincanı. Kalktı sandalyeden. “Otur” dedim. “Geciktim” dedi. Geri gelmeyecekti. Biliyordum. Kahve fincanını, Götürdüm dudağıma. Soğumuştu. Yanımdaydı. Dokundu yüzüme. Konuşmadan benimle, Ayrıldı yanımdan. Kapı sesi. O gitti. Bir pazar sabahı. Ve ben ağladım. Şafak Temiz

Felek

İzbe bir meyhaneye yürüme noktasındayım. Adımlarım sarhoşlukla çark etmiş zamana. Sonbahar desen, yapraklarını sermiş önüme. İnanmıyorum kaybedilişe. İnanmıyorum aşksız bir güne. Doldurdum kadehleri ey felek! Şanlı felek! kahbe felek! Buyur karşılıklı oturalım. Tüm gelişlere, yollara, gidişlere sandal olsun unutkanlığımız. Ve avuçlayalım kederlerimizi, avuçlayalım biraz da ihanet torbamızdan eksilsin. Soğuk ki yalnızlık bardağını çatlatmış. Gel buyur felek kederim, sevincim, dostum ol felek dostum. Kimsesizliğimi anlatayım sana. Ve kadınlardan nasıl kaçtığımı. Anlatayım ki Uyurken gözlerimi kapadığımda, örümcek ağları gibi acıların ruhumu nasıl sardığını hisedesin. Ve sen anla artık, ne kadehler dolu,ne de gözlerim görüyor betimlemesiz bir aşkı. Avuçlamışım yüzümü, ağlıyorum. Ancak bakışlarınla gerginliğim, hasretim bitecek. Ve biliyorum bütün umutlarım akıp gidecek. Şafak Temiz

Yolcu

Ben ne hallerdeyim yine. Düştüm zamanın yoluna. İnsanlar gibi duygularımda insafsızlık etmese bana. Ve yinede güvenmek kolay olsa bir yoldaşa. Halbu ki Zehirli bu yürüyüş bendeki. Az biraz güvensizlik. Öfke dolu bir kederden gelme. Dost gibi kapılar kapalı kaderimde. Yardım edin yardım edin. Koşamıyorum. Ayaklarım ki yollarımı, düşlerimde depremlerle sallıyor. Hergün yıkılır benle birlikte sayısız bildiğim kendime kaçışlar. Ve ben hala oynarım zamanın zehiriyle. Kabul edemiyorum, etmiyorum.Yürüyorum. Durdurun ve sadece yardım edin Kendimi, yolumu arıyorum. Şafak Temiz

Kelebek

Benim baştan başa bir aşık. Kelebeğin narin kanadına. Düşmanım bir rüzgar gibi, Dikenleri olan yaşantılara. Ve bir tek an gökyüzüne kanatlarını açtı. Yağmur asılı kaldı bulutlarda. Bense sarıldım mor çiçeğine. Ve hepsi geride. Ve hepsi çiçeklerin yatışlarında. Ümitsizliğin uğultusunu duyuyorum baharında. Karanlığın esintisi sensiz gelmeden önce, Güz yorgunluğu getirecek seni bana. Ve ben hala bir günlük ömrüne düşman olacağım, sabaha. Şafak Temiz