Ana içeriğe atla

Kayıtlar

kırmızı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

senin de mazin var mı

kâkülünü gözlerinin üzerine indiren çocuk şubat, ne çok yaralamış bakışlarını üstelik böğürtlen çiziği dizlerin yeni hikayelere varmadan iğde çiçeğine derili mevsimler vereceğim sana. okşanmamış saçlarına akika hadi gülümse durma... saçlarını bir yandan bir yana deviren çocuk içeri gir birazdan yağmurları başlar bu şehrin... üşürsün. bilmem sen de yıldızları sayar mısın senin de mazin var mı sende durup durup ağlar mısın kırmızı

SUSMA

mahçup bir töre'nin emanetidir çekingenliğim bakamam gözlerine konuşurken. aldırma bu toprakların harcıdır yüreğime katılan kadim hüzün ne yapsan nafile, ağlarken bile yalnız ağlarım şaşırma yeter ki; konuş, yeter ki; susma, esirgeme en onulmaz yaralarıma deva ihsan eden sözlerini yoksa aşikâr bir cinneti büyütürüm gözlerimde kızıl kıyamete çeviririm gittiğin yolları mekân olmaz sana bedduamı yüklenen dağlar hadi konuş ne olur katliamları anlat, işkencelerde bir gül gibi solan bileklerin hatrına, bize ihanet etmeyen bu toprakları anlat biz ona ihanet etmedikçe bizi anlat her yer kerbela olmuşken her gün aşurayken anlat yalansız, süssüz yoksa ben; sözden yetim kalırım, anlamdan öksüz. en sevdiğinin hatrına en sevgilinin hatrına kırmızı

sen masal söyle

bir masal söyle sana dair bana dair bak nasıl nefes alıyorum seyret onca vurgun üstüne ve hep istediğim nisan kadar ıslak mayıs kadar kor olsun ve kanasın biryerleri masalın ah masal dediğim ne masum bir bahanedir bir bilsen orada kal tam masalın kıyısında bir varmış, bir yokmuşun cenderesinde bilemezsin kesin ölürüm ben yanıma gelsen masalı güzel yapan sonuna gizlediğin kurşun sus ..! artık yeter. kanadı kanıyor bir kuşun… kırmızı