Ana içeriğe atla

Kayıtlar

kızım etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

“Birikmişlik” bi tutam da “tükenmişlik”

"50 yıl yarım asır ediyor Ahmet biliyor musun? Benim hayatta yorulduklarımın 2 katından bile çok yorulmuşluk ediyor. Söylemesi; benim nazarımda dile bile kolay değil. Böyle düşününce neden ufacık şeylere birden bu kadar çabuk, büyük sinirlendiğini, hemen dudağını sallandırıp surat astığını anlayabiliyorum. “Birikmişlik” bi tutam da “tükenmişlik”. Bu kadar yorucu şeyin en büyük parçalarını 3 evladının doldurduğunu biliyorum. Ama bizi nasıl sevdiğini, bize ne kadar gururla, gözlerin dolarak baktığını da biliyorum. Hayatının içinde süzülen o güzel balonun içinde Leman ve Murat’la durduğumuzu biliyorum. Ne çok sevildiğimizi biliyorum. Bir tek sizin sevginizden, samimiyetinizden şüphe duymama lüksümüz var sanırım. Ya da anne babanın en güzellerine sahibiz, o yüzden böyle düşünmem. Ama hayatımda doldurduğun yerin hepsi kocaman güzelliklerle dolu babam. Herkes çok kıymetli benim için, çok kolay çok büyük sevebiliyorum insanları ama seni kusursuz seviyorum ben baba. Sana kötü hiçbir şeyi ...

Sigara Yaktıran Bir Mektup

Yaşını saymayı bırakalı epey zaman oluyor. Bilmiyorum kaç oldun... Rakamın her sene artması küçük çocuklar için ne kadar heyecan veriyorsa, babamın yaşının artması da bir o kadar hüzünle kaplıyor yüreğimi. Murathan Mungan bir kitabında; "Bu yaz çırak olmaya verecekler beni. Oysa daha ellerime bakıyorum, büyümemişler." diyor. Bende senin saçlarına bakıyorum. Akların çoğalmış iyice. Yaşlı bir babam, yaşlı bir partonum var ve kalbi hâlâ çocuk. Bu doğum gününde sana ne saat, ne kitap, ne de başka bir şey almak geliyor içimden. Sana çok kıymetli bir hediye veriyorum baba. Senin hiç bilmediğin, çok seveceğin bir anını hediye ediyorum sana... Bir ay evvel, seni miden için hastahaneye götürmüştüm. Operasyonun ardından gözlerini açtığında hâlâ narkozun etkisindeydin. Bundan dolayı hatırlamayacağın o hazin ve bir o kadar kıymetli anıyı unuttuğunu düşünüyorum. Başında bir hemşire ve yaşlı babasını hastahaneye getirmiş bir hanımefendi vardı. Gözlerini açtığında "babanı mı ge...

Babanın Yokluğuna Gitmek

Ne vakit babamın yokluğuna gitsem Babam bana bir şey diyor. Diyorum ki, bir yerdeyim ben baba Bir gökte. Gökte gece var, ay var, Sen de varsın. Ama hercai bir şey sanıyor İnsanlar beni böyle görünce. Oysa benim karnımda bir zehir var. İçimde çok uzakta biri kalmış da Onu çok özlemişim gibi bir zehir var. Babam burası yatmak için çok güzel, diyor. Sen de kaldır kıçını biraz gez dünyayı, Kastamonu’ya git mesela Devrekani’ye Çok güzelmiş de, bak o zaman geçecek, Dünya göreceksin, gülümsüyor. Elim soğuk mermeri okşuyor. Onun  yokluğuna giderken biz Kardeşlerim annem hepimiz serin ufkundan geçiyoruz Balkanların ve bizim oraların havası Sanki hepimizin zehrine iyi geliyor. Bana “sen kalk, güllerin altını çapala, dünyayı belle, ben artık gideyim,” diyor. Bir elim öbür elimi okşuyor. Birhan Keskin
Benimle mezara gelir dediğim ilk fotoğraf. Kimi kime emanet edeceğini bilememenin karmaşası. Kızım

Bakele

Benim babaannemdi, ama bütün köyün, annemgilin ve dedemin dediği gibi Bakele derdim ben de ona. Dedeme ise dede. Dedem, babamın anneme davrandığından daha iyi davranırdı Bakele’ye. “Sen yorulma, ineği ben sağarım.” Gider sağardı. “Su vereyim mi Bakele?” Verirdi. Bazı geceler çok soğuk olurdu yayla, “Dur Bakele…” derdi elindeki odunları alıp. “Sobayı ben yakarım.” Yakardı. Şehre indiği her sefer kalın kalın kitaplar getirip “Bakele…” derdi, “Al. Oku sen. İşlere ben bakarım.” Bakele dedeme kocaman güler, “Sağ ol İbrahim.” deyip gömülürdü getirdiklerinin arasına. Okurken, suyun altına girmiş de nefesini tutuyormuş gibi gelirdi bana. Sıkılırdım önce, sonra korkardım, sonra gidip dedemin eteğini çekiştirir, “Bakele’ye bi şey mi oldu dede?” diye sorardım. “Şşt.” derdi dedem. “Okuyor oğlum, ne olacak? Hadi gel, biz de gazetenin resimlerine bakalım seninle.” Alırdı beni kucağına, işaret parmağıyla göstere göstere okur, anlatırdı. “Sen niye okumuyosun dede?” “İşte ben de gazete bakıyoru...

Artık ayrılığına kendimi alıştırarak avunmağa çalışsam yeridir

Vechi var kasdeylesem hicrinle ülfet etmeğe, Cenânî

Kızım bugün seni bu yuvadan okuluna yollarken seninle biraz da vedalaşıyorum

Kız çocukları kuş yavrularına benziyor. Doğdukları yuvada anne-babalarının gözetiminde hızla büyürler. Zamanı gelir kanatları ile uçma denemelerine girişirler. Kısa bir süre uçarlarsa da yine yuvaya dönerler. Nihayet o gün gelir ve bir daha dönmemek üzere uçup giderler. İnsan yavrusunun bir farkı, yuvadan uçsa da ailesini ve yuvasını unutmaması, o yuvanın her zaman yuvası olduğunu bilmesi sanırım. İki yıl önce kızımı üniversiteye yolladığımda kendisine şöyle dediğimi hatırlıyorum, 'kızım bugün seni bu yuvadan okuluna yollarken seninle biraz da vedalaşıyorum. Çünkü sen bu çıkışınla yuvandan da çıkmış oluyorsun. Yoo üzülme! Üzülmen için demiyorum, bu işin doğası böyle, 2 yıl sonra gelecek ve kısa bir süre sonra da ya iş ya da evlilik nedeniyle çıkıp gideceksin.' Rahmetli babamın benim için 3 defa ağlamasına şahit olmuştum: İlk hatırladığım sünnet olurken; kirvemin kucağında ağzıma lokumlar tıkılırken, babamla göz göze gelmemle ağlamaya başlamam bir olmuştu; çünkü babam ağlı...

Kendi ölümüne beni hayattayken hazırlamaya çalıştı

Bugün babaannem ilk defa uzun uzun ölümü anlattı bana. 'Ölüm Allah'tan, sabırlı güçlü olmak lazım' dedi. Kendi ölümüne beni hayattayken hazırlamaya çalıştı. Ağladım ağladım ağladım, çok ağladım. Uzun uzun sevdi. Aklıma sen geldin. Birkaç yıl önce yola çıkınca mesaj atmıştın bana. 'Hepinizi son görüşüm olabilir diye düşünerek sarılıyorum kapıdan çıkarken' demiştin. Bende bugün öyle hissettim işte.

...

Babamın kabrini  ziyaretimizde kızımın yakaladığı bir an. Babamla dargın ayrılan annemin mezarının başında duruşu.

Dedikoducu

ablanın yokluğunu en çok sen hissedeceksin

                                            ingilizce kursundayım baba açamadım pardon, sadece ablanın yokluğunu en çok sen hissedeceksin demiştin ya, ne kadar haklı olduğunu söylemek istedim. evinde odanında sesizleşiceğini biliyodumda her gün saatin tik tak sesini duymak çok garipmiş                                                        

İyi geceler

Niye bilmiyorum ama seni düşününce hep gözlerim doluyor. Sende de öyle oluyor mu tontonum? İlerde bir gün okul, iş, evlilik bi şekilde senden ayrı olacağımı bilmek nasıl bir hüzün bilemezsin. Ben büyüyorum baba.  kucağına alıp sevemeyeceğin kadar büyüyorum git gide. Ne kadar korkunç değil mi? Sen git gide benim oranı buranı sıkarak sevemeyeceğim kadar yaşlanıyorsun. Seni sımsıkı basarak sarılmaya kıyamayacağım kadar yaşlanıyorsun git gide. Babaammm seniii nasıl çok nasıl delice nasıl kıyamayarak seviyorum bir bilsen. En değerlimsin sen benim grı saçlım. Seni çok seviyorum. İyi geceler.                                                                                    

leman neşe koyutürk

Hani bazen ağlıyosun ya böyle hıçkıra hıçkıra hatta hiçbir sebep yokken,durup dururken ya da sıkıntıdan, o sıralar elimden hiçbir bok gelmiyo, nedense sadece sana, göz yaşlarına, bi de ağzından çıkan kelimelere bakmak geliyo içimden sadece ama sadece, belki ağlarsan acın diner diye ya da sana bakınca 18-19 yaşlarımda ben de böyle olursam, aklıma senin hallerin gelsin diyedir.. ama hala mantıklı bi neden bulamadım. Acın diniyomu ağlıyınca, ya da seni sakinleştirince, ya da bişeyler içince, ya da sana sarılınca bende ağlayınca veyaaaa dün olduğu gibi ACILI AMA ÇOOK ACILI Bİ ÇİĞKÖFTE yiyince mi tamam cevabı duyuyorum ben ♥

Son Buluşma

Sanki son olduğu belliydi.. Uzun zaman sonra ilk kez gerçek bedeniyle karşı karşıyaydım. Tahmin ettiğim gibi yüz hatlarını unutmuştum.. Sadece o mükemmel ayrıntısız görünüşü aklımdaydı. Şapkası, her şeye rağmen hastalıksız gibi duran bedeni, insanın içini titreten gözleri ve güvende hissettiren elleri… Hafızamda geriye doğru bakarsak; dedem hiçbir zaman kötü biri gibi kayıtlara geçmemiş. Hep iyi, sevecen, sıcak kanlı.. Karşılaştığımız anda da öyleydi gözümde… Benim bitanecik dedemdi. Odaya girdiğim an “Ayşe’n geldi hacı dede” dedi bir kadın. Sonra dedem ağır bedenini bana çevirip gözlerime bakarak “Ayşe’m” dedi. Ne diyerek karşılık verebilirdim ki? Karşımda ki bir yabancı gibiydi… Dede diyebildim gerisi gelmedi… Aslında ona söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki. Görüşmediğimiz 13 sene içinde anlatacak çok şeyim olmalıydı, ama olmadı. Babam ellerine kapanıp “affet” dedi suçluymuşçasına.. O da cümlesini devam ettiremedi ellerine kapanıp ağladı! Bir baba ağlar mıydı ki? O gün ...