Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kısa kesikler

                                            "kırık kalbin remziymiş                                                      kesik de bileğin"                                                     muhammed palewi kısa kesikler lütfen ama.. ilk defa bir şiiri, beşinci kez yıkıp altıncı defadır kuramıyordum.. olmalıydı artık... neden olmasındı ki.. herkes yapmıştı bunu.. herkes ömründe en az bir kez.. ama ben.. neden ama.. üstelik bu kadar isterken.. kimse bu kadar istememişti, emindim.. en çok ben.. en çok sana.. kelimelerin böyle sözleşmiş gibi kaybolması.. doğumhanenin kapısı açılıyor neşeyle ...

Sessiz

sessiz oturabilir miyiz seninle? aramızda yaprakların hışırtısından, ve ceylanların hayata çıkışından başka bir ses olmadan. beni sessiz de sevebilir misin? yağmur almış toprağı ve üşüyen kainatı dinlerken, araya dünya sözleri karışmadan. biliyor musun çekirgelerin, unutulmuş ülkelerin, kahrından kuruyan nehirlerin diliyle konuşabilirim seninle! duyabilirim seni hiç konuşmadan. kalbinin atışlarını duyabilirim içinde bir yaz gezmesine çıkan çocuğu ve dudağın en uzak sokağında biriken dilini hayatın sökebilirim, öğrenebilirim sözcükler bağırtılar klaksonlar ona karışmadan. ay sesiyle, gün sesiyle, gül sesiyle tırmanırım kalbinin tepesine ve işte, zakkumların diliyle konuşabilirim seninle. rüzgarın ve acının bildiği dilde acelesiz, hiç yarışmadan, sessiz oturabilir miyiz seninle? Kemal Sayar

Şiir Hevestir

Şiir nedir, sorusu şimdiye değin defalarca sorulmuş; hiç üşenilmeden de defalarca cevaplanmıştır. En öznel tanımlamalar şiir üzerine yapılmıştır, dense yeridir. O halde, bir tanımlama da ben mi yapacağım. Hayır. Niyetim tanımlama yapmak değil; sadece şiir- insan ilişkisine heves penceresinden bir göz atmak. Heves; bir şeye karşı duyulan istektir. Fakat aşk, şevk derecesinde bir istektir bu. Herkesin içinde bir şeylere karşı istek vardır mutlaka; heves etmekten alıkoyamazsınız kimseyi. Ama herkes hevesdâr değildir yine de ve olamaz. Her arzuladığına ulaşıp ondan hevesini almak herkese nasip olur mu sanıyorsunuz. Ne mümkün! Kimlerin hevesi kursağında kalmamıştır ki!..Kimler etrafına bakıp, olur olmaz her şeye heveskârlık göstermemiş sonra da hevesini alıp kendi köşesine çekilmemiştir. Kuşkusuz pek çok heveskârın yolu düşmüştür şiire. Heveskârı çok olunca, şiirin de yol geçen hanına dönmesi kaçınılmaz olmuştur. Aslına bakarsanız hanın bir şikayeti yok bu durumdan. Sıkıntı, konukların ...

Kimi, Nereye Götürür Şiir?

Hiç kimseyi, hiçbir yere götürmez şiir. Her kim, şiirle bir yerlere gittiğini ya da şiirin, kendisini bir yerlere götürdüğünü iddia ediyorsa yaman bir kandırmacanın içindedir. Üstelik, kişinin sırf kendisiyle sınırlı bir kandırmaca değildir bu. Zira, kendisiyle beraber başkalarını da kandırmak vardır işin içinde. İnsanoğlu bunu hep yapar aslında; yani habire kandırır kendini. Doymaz bir türlü. Yetmez, kendini kandırdığı şey, her neyse onu başkalarına da empoze eder. Gündelik hayatta buna bir gerekçe bulunabilir. Çoğu kere de bir zaaf olarak değerlendirmek mümkündür bu hali. Oysa sanat söz konusu olunca, mesele zaafiyet sınırlarını aşarak sahtekârlığa gelip dayanmakta. Ne fark var demeyin sakın. Zaaf, marazî bir haldir, irade hakimiyeti yoktur onda. İradesine hakim olamadığından yapar her ne yapıyorsa insan. Halbuki sahtekârlık düpedüz iradî bir durumdur. Bile isteye yapar insan her yaptığını. Hesaplı kitaplıdır sahtekârın edimi; itkisel yahut dürtüsel değildir yani. Peki nasıl ...

Yazı Uçar

Hayatım boyunca, insanları "emri bilmaruf nehyi anil-münker" çizgisine çağıracak kudreti bulamadım kendimde. Sebep mi? Yaşamam gerekenleri yaşayamadığım için mi, insanları incitmekten korktuğum için mi, medeni cesaretten mahrum olduğum için mi, demeliyim? Bilemiyorum. Bunların hepsi kısmen ya da tamamen doğru olsa gerek. Hayatım boyunca, bir "iman neşesi", bir "yaşama zevki", bir "çalışma ve başarma sevinci"ne de sahip olamadım. Öyle tahmin ediyorum ki, hasbelkader yazdığım öykülerimde de, böyle bir "neşve"yi bulamamanın ıztırabı kaynamaktadır. Kendisiyle, çevresiyle, anne babasıyla, tüm insanlarla ve hissedebildiğim kadarıyla Allah'la barışık, belli bir hedefe kenetlenmiş, kalbiyle ruhuyla beyniyle çatışmadan yaşayan, içindeki adamın her gün kendine çirkin sözler sıralamadığı müminler tanıdım. Bu insanların varlığı bende daima bir kıskançlığa, korkuya, öfkeye sebep oldu. Yıllar önce aydınlık yüzlü gençlerin bana k...

Karar ve özgürlük...

Bir düşünce bize ait olmamışsa, verdiğimiz kararlar da bizim değildir. Özgün düşünce yaratmak özgür insan olma yolundaki ilk adımdır denebilir. İnsan her anında kararlar alarak yaşar. Böyle olmasaydı nefes alan et ve kemik yığınlarından farklı olmazdık. Masadaki tuzluğa uzanmaktan, iş değiştirmeye, evlenmeye ve bir yerden bir yere gitmeye kadar aynı mekanizma işler ve bizler harekete geçmeden önce mutlaka kararlar alırız. Ama sorun şu ki, bu kararları kendi başımıza ve özgür irademizle aldığımızı varsayarız. Böyle olabilir de olmayabilir de ve neyin nasıl olduğu üzerinde pek düşünmemiş olabiliriz. Oldukça özgür şartlara sahip bir kişi kararlarını kendisi almıyorken, baskı altında yaşayan bir kişi her şeye rağmen kendi kararları ile hayatını ilerletiyor olabilir. Şüphesiz şartlarımızın kendisi de karar alma süreçlerimize göre şekillenir. Bunun farkında olsak da olmasak da... Karar almamak da bir karardır ve hayatı istediğimiz her anda askıya alamayız, aldığımızı zannederiz. Kararsız...

5555. Paylaşım

Ölümün Yaşı Yaşlı bir adamı gömmüştük Uzundu, zordu, bulanık ve tenha Öldükten sonra da babamdı... Görünmez zamanı gördük bir gün Yıldızları gecesinden çaresiz Bir kasaba yalnızlığıydı erken Biz büyüdükçe, vadesiz muratsız yaşı. Şükrü Erbaş

Aşkın Aslı - Elli Unutulmaz Aşk Kitabı

Elli unutulmaz aşk kitabını seçtik. Milena’ya Mektuplar'dan Yunus Emre Divanı’na Huzur’dan Neşideler Neşidesi’ne Anna Karenina'dan Leylâ ile Mecnun’a kadar aşka farklı pencerelerden bakan 50 kitap! Mutlu aşk yoktur” klişesini (ya da gerçeğini) şöyle rötuşlamıştı Rougemont: “Mutlu aşkın yazılı tarihi yoktur.” Yazı tarihinden 50 aşk kitabını seçmeye çalışırken bir kere daha öğrendiğimiz şey bu değişmez yargı oldu. Fuzûli’den Thomas Mann’a kadar mutlu aşkın tarihini yazmamıştır hiç kimse. Böyle de olsa elli kitabı belirlemek bizim için kolay bir süreç değildi. Mutsuz aşklar denizinden aşkın farklı görünümlerini ortaya koyan yapıtları seçmeye çabaladık. Yeterince ‘görülmeyen’ sahih aşk kitaplarıyla eskimez başyapıtları bir araya getirdik. Her seçim -tıpkı aşk gibi- özneldir; bizimki de öyle oldu. Öte taraftan bu denli zor bir seçime girişmek beraberinde bir başka soruyu getiriyor: Nedir aşk kitabı? Bir yerde Necatigil’in Zebra’sı (“bir otel otello”!) ya da Kundera’nın Şaka’sı d...

Bundan ötesi değil nümâyân

Buldu bu mahalde kıssa pâyân Bundan ötesi değil nümâyân Sad şükr ola Hayy ü Lâ-yemût’a Kim erdi söz âlem-i sükûta Şeyh Gâlip

Yusuf Atılgan ve eşi Serpil Hanım

"Ben on altı on yedi yaşlarındaydım. Aylak Adamı okudum. O zaman Ankara'da yaşıyordum. Çok etkilendim. Yani, şöyle bir şey oldu. Çok yakından tanıdığım biri duygusu gelişti. Kendimi çok yakın hissettim. Dünya görüşü, dünyaya bakışı beni çok etkiledi. Edebi anlamda da müthiş sürükleyici, inandırıcı, şiirsel, dili son derece temiz, çarpıldım. Dedim ki ben bu adamı bulacağım. Körse de, topalsa da fark etmez. Ondan sonrada ne olur ne biter bilemem. Aylak Adam'da da içten içe hissedersiniz; hem çok hoş biri, hem tekin değil bu adam dersiniz. Korkutucu bir yanı vardır. Belki yaklaşabilirsiniz, belki ele geçirebilirsiniz ama sonuna kadar da problem olacak biri olabilir. Çok rasyonel şeyler değil tabii. Sadece sezgiler. Ama aradım. Üç ay kadar Ankara'da iz sürdüm. Bulamadım. Kalktım İstanbul'a geldim. Bir arkadaşımın yardımıyla bir yayınevinden Manisa'nın bir köyünde yaşadığını öğrendi. Oturdum mektup yazdım. Çok gençtim, İstanbul'a gelmem bile sorundu. Manisa...

Parıltı

Âteş gibi bir nehir akıyordu Rûhumla o ruhun arasından Bahsetti derinden ona halim Aşkın bu unutulmaz yarasından. Vurdukça bu nehrin ona aksi Kaçtım o bakıştan, o dudaktan Baktım ona sessizce uzaktan Vurdukça bu aşkın ona aksi... Ahmet Haşim

İnşirah

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. 1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? 2. Yükünü senden alıp atmadık mı? 3. O senin belini büken yükü . 4. Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi? 5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. 6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. 7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul, 8. Yalnız Rabbine yönel. İnşirah Suresinin İnsan Psikolojisine Etkileri 1-Biz senin "Sadr" ını "Şerh" etmedik mi?" "Şerh" kelimesi, Kalbin de içinde bulunduğu göğsün genişletilerek sıkıntı ve üzüntüden arındırılması ve ferahlık ve sevinçle dolması anlamına gelir. Aynı zamanda bilgi ve hikmet genişliği ve zengin fikir vermek manası da verilmiştir (E.H.Yazır, Hak Dini, Kur'an Dili, Feza G.Y., c:9, s:290). "Göğsün açılması", Peygamberimizin (S.A.V.) ilahî nur, ilim ve hikmetle desteklenmesi, kalp ve zihindeki sıkıntının alınıp ferahlığın verilmesi şeklinde açıklanmıştır (9/292-4). Bu kelime, Kur...