Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Üryan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

-babama sitemimdir-

Ben, annemin yerinde olsam o gün balkona hiç çıkmazdım Sana bakmaz seninle tanışmaz hele de âşık hiç olmazdım baba Hadi diyelim ki oldum, tutturmazdım öyle evleneceğim diye Ki bir evin bir kızıydı annem bilirdi ne istese yapılacağını Ablam bir yaşına daha yeni girmişken acelesi varmış gibi Ben annemin yerinde olsam beni hiç doğurmazdım .. Aslında annemin suçu yok hepsi senin suçun Lanet olası fırçaların ucunda solan gözlerinin suçu Sen şimdi altı metrekarelik hücrende böyle Resim yapmıyor olsan altmışsekiz yaşında Üstelik zevk için falan değil, kiranı ödemek için Resim yapmıyor olsan baba Ben oturup bu şiiri yazmayacaktım sabah sabah.. Ama yapıyorsun işte.. -hadi ara ver de bir kahve içelim- Yüklendiğim falan yok kızmıyorum öylesi değil Belki sen de suçsuzsun, hepsi babaannem yüzünden –belki- Yani mesela ben babaannem olsam, Seni asla yollamazdım İstanbul’a hele de öyle akademi okumak için Belki seni okula bile yollamazdım ben, “ne işin var” derdim “Ne olacak...

Ben, bu resmi çizebilirim Abidin / Sana inat !

Ben, Bu resmi çizebilirim Abidin, Sana inat.. Ve inadına, tepemde dolaşan akbabaların. İstediği kadar , paletimi saklasın hayat, Gökkuşaklarından renkler aşırırım.. Sen, Beni bilmezsin Abidin.. Sen, benim inadımı da bilmezsin. Öfkelenip, parçaladım diye tuvalimi Sanırsın, Sanırlar ki ; vazgeçtim.. Fırçalarımı mı kırmışım tek tek! Ne gâm! Bak ellerime Abidin! Parmaklarıma iyice bak! O parmaklar, ellerimde durdukça, Çizemeyeceğim resim yok benim , unutma! Ne sandın Abidin , sen beni? Ne sandınız, Sen ve senin gibiler? İki hâyâl kırıklığına pabuç mu bırakırım ! Küser miyim hayata ! Sonsuz karalar bağlar mıyım ! Güldürme beni, Abidin! Abidin, beni gülmekten öldürme! Üç onluğu geçeli çok oldu inan. Çok oldu geçeli "vazgeçmeler"i.. Senin beyaz tuvaline çizemediğin aydınlığı var ya.. Ben, bir avuç karanlığa bile çizerim.. Eşsiz bir maviye boyarım gökyüzünü, Elma şekerleri asarım, çocukların saçlarına, Pamuk şekerlere bularım ,şımarık dudak...

gitme/sen

o değil de; hani birgün gidersen, bir gün, beni öylece yolun ortasında koyup gidersen, bu gece de bir ezberi tekrarlatır gibi,  adınla voltaladığım sokaklara ne hesap vereceğim. hani beni boşver diyorum, mühim değil, bilirsin zaten ben hep, "beni boşver" derim, ve bilirim aslında boş veremeyeceğini.. diyorum ya; hani bir gün,  sahiden boş veriverirsen beni, aylak dikilişlerinmin paravanı kahve molalarıma, ayak üstü yalandan bakındığım camekânlara sahi ne diyeceğim seni sorduklarında. tamam,  gerçekten sorun değil, yastığa ben sarılıp uyuturum da, sesinin düştüğü çarşafı da yorganım ısıtır, iyi de , hepsi kolay da, Ya ,bizi pencereden izleyen Ay? söylesene! O'nu hangi masalla kandıracağım. rahat ol sen , en çok uyumayıveririm bir ömür, musallat olmasın diye karabasanlar rüyalarıma, beynimin üzerine bastım mı paketteki son sigarayı, belli mi olur  seni de unuturum hem belki, adımdan sonra. ...

kaybedenler kraliçesi -1/3-

Burda çalışmaya başladığımın ilk günüydü.Masalar yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Kazananlar yüzlerinde aç gözlü bir gülümseme, kaybedenlerse "yarın mutlaka" diye söylenerek yavaş yavaş kumarhaneyi terketmekteydiler. Mekancı saate baktı, nereseyse dörde geliyordu. "Birazdan gelir" dedi kendi kendine. -Kim? -Kaybedenlerin kraliçesi. -Kaybededenlerin kraliçesi mi? -Gelince görürsün.. Bir kaç dakika sonra kapı açıldı. Şimdiye kadar gördüğüm en yorgun yüzün sahibiydi gelen. Kadın olduğunu masaya yaklaştığında ancak farkedebilmiştim.Hoyratça kırpılmış saçları ve çelimsiz bir oğlan çocuğunu andıran vücuduyla, ayaklarını sürüyerek masaya ulaştı."Erkelere mahsus" bu mekanda gördüğüm tek kadındı. -Ama,, Bu bir kadın.. -Şşşşttt.. Sakın müdahale etme.. İçeri girdiği andan itibaren bütün gözler ona mıhlanmış gibiydi. Zar, pul, kağıt ve diğer tüm sesler donmuştu. Masaya oturmasıyla beraber meraklı bakışların sahipleri, bir büyünün esrarına çekilenlerler gibi h...

o AN

Kadın, kokusunu saçlarından yağdırarak kalktı adamın yanından. Adam, yatağa sırt üstü uzanıp gözlerini kapattı. Avuçları, çarşafın üzerindeki ıslak sıcaklığı okşarken, bir kaç saniye önce kadının yağdırdığı yağmuru kokladı.. Düş müydü? Yoksa düşüş mü? YaşanANlar, gözlerini kapattığında cANlandıramadığı kadar inANılmazdı.. Soluğunun kesilişi.. Kalbinin duruşu.. Kanının damarında donuşu.. Ve sonra , kadının herşeyi misliyle geri veren, öpüşü, sarılışı, dokunuşu.. Ruhunun , tenini terkedip, miraca yükselişi, zerrelerinin semaya dağılışı ve bir ANda sadece bir ANda ,yeni bir varoluşla, herşeyinin eksiksiz hatta fazlasıyla yeniden bütünlenişi.. "Neydi bu ?" diye sordu kendi kendine.. Adını koymadı..Koymak istemedi.. Bildiği bütün kelimelerin, varolANın yanında ,sesli harfleri dökülmüş kelimeler gibi kaldığını farketti.. Muzır bir gülümseyişle döndü, yüz üstü uzandı yatağa. O'nun değdiği her yere, her şeye değmek, O'na bulANmak istedi.. Sadece, O'...

lavinia

“Nasılsın?” Haftalardır bakmadığı e-postalarını kontrol etmek için oturdu PC nin başına.. Banka haberleri , gereksiz ürün tanıtımları, bunu dağıtmazsan hayatın cehenneme döner türünden safsatalarla dolu aptal mailler arasında uzun zamandır görmediği bir isim fark etti.. Yüzünden bir gökkuşağı geçti.. Mesajı açtı.. Mesaj.. Bir tek kelimeden ibaret sayfalar dolusu bir mesaj.. “NASILSIN?” Bir tek kelime ile ne kadar da çok soru sormuştu.. Zaten hiç uzun uzun konuşmamışlardı ki.... Herkesle saatlerce sohbet edebilen kadın ,bir tek Onunla sohbet edememişti..O hep uzakta durandı.. Esprilerine sadece tebessüm eden,sorularını birkaç kelimeyle geçiştiren...Şimdi de sadece “nasılsın” diyordu.. Aylardır biriktirdiği onlarca soruyu zavallı bir “nasılsın”ın sırtına yüklemişti.. Gülümsedi kadın.. …….. Şehir:İstanbul Mekan:Önemsiz Yaklaşık otuz –otuzbeş kişilik bir grup, o gece kadın için orda toplanmışı.. Gidiyordu kadın.. Ayaklarını sürüye sürüye belki ..Ama gidiyordu işte.. Mekanın ...