Bu def’a farkına vardım ki ihtiyarlamışım. Hayâtı bir camın ardında gösteren tılsım Bozulmuş, anlıyorum, çıktığım seyâhatte. Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette. Mısır ve Sûriye, pek genç iken, hayâlimdi; O ülkelerde gezerken kayıdsızım şimdi. Bu gözlerim, medeniyetlerin bıraktığını, Beş on yıl önce, görür müydü, böyle taş yığını? Bugünse yeryüzü hep madde, her ufuk maddî. Demek ki alemin artık göründü serhaddi. Ne Akdeniz’de şafaklar, ne çölde akşamlar, Ne görmek istediğim Nil, ne köhne Ehrâmlar, Ne Bâlebek’te lâtin devrinin harâbeleri. Ne Biblos’un Adonis’den kalan sihirli yeri, Ne portakalları sarkan bu ihtişamlı diyâr, Ne gül, ne lâle, ne zambak, ne muz, ne hurma ve nar, Ne Şam semâsını yâlel’le dolduran şarkı, Ne Zahle’nin üzümünden çekilmiş eski rakı, Felekten özlediğim zevki verdiler, heyhât! Bu hâli, yaşta değil, başta farzeden bir zât Diyordu: "İnsana çarmıhta haz verir îman!" Dedim ki: "Hazreti İsâ da genç imiş o zaman." Eğer me...
Yorumlar
Yorum Gönder