Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

uzun bir şiirin son dizeleri

1 Hayatı bir gömlek gibi sıyırsam mı üstümden Yüreğimde, kuyruğunu bırakıp giden bir kertenkelenin tedirginliği Ya da yollar, yollar, yollar boyunca Bastırıp dursam mı yarama ellerimi? O kadar kolay değil unutmak Ölüm bile istemez olur adamı gün gelir Son anda göze ilişen bir çiçek, Uzaktan duyulan bir çocuk sesi... Kan mı tutuyorum avuçlarımda? Yoksa ufaladığım güller mi? (Nerden geldi bu kırmızılık?) Ölüme en uzak bildiklerimiz bir bir ölüyor. Mezarlığa giden yolda ayak izlerimiz çoğalıyor. (Nerden geldi bu karamsarlık?) Bağırıp çağırmayı o ölülerin anılarına yakıştıramıyorum Söylevleri de dinlemiyorum artık Sen ölmedin, yaşıyorsunları... O ölüleri yaşatacak olanların çoğu Kapılarını erkenden örtüyorlar akşamları. O kadar kolay değil kurutmak Yaşlarla dopdolu gözlerini anaların Yumruklarımız bir bayrak gibi dalgalansa da Bakışlarımız uzak bir yerde, dişlerimiz kenetli... Ölümse eşikte soluk soluğa Ve nicedir silah sesleri boğuyor Bu dünyanın en güzel sözlerini. 2 Her yazdığım şiiri b...

ilk vasiyet

Oğlum Deniz'e 1 Ben bütün yenilgileri yaşadım Kalmadı sana hiçbir şey Oğlum, biricik muradım Bir su damlasıdır kapıyı gözler Tükürür gibi bakıyor yüzüme dünya Kırılmış ağacımın o tek sürgünü Oğlum, biricik muradım Benden ötelere döndür yüzünü 2 Uzun bir sözcükse ömrüm Oğlum, son hecesin sen Günüm geceye ilikli Yanımda yok bir kimsem O küçücük odada soluğun Mavi resimler çizer havaya Avludaki kiraz içini çeker Elma, armut, akasya Artık evin erkeğisin sen Erkencisin bu konuda Seninle büyüyecek bil ki Uzaktaki şu baba 3 Geçip gidiyor günler Boğuk bir sis altında Elimin ucunda defter Köpürüp duruyor boyuna Ne yazdımsa oğlum Bugüne kadar böyle Sanki bir yaz günü Savruldu akşam esintisinde Geçip gidiyor günler Evim uzak, yol yakın Ölüme kedere, acıya Cinnet, cehennem, intihar... 4 Gecenin son otobüsü Hoşça kal oğlum Alnımda bir seğirme Yüreğimde hüzün Gecenin son otobüsü... Şimdi soluk bir ışık Gençliğimin kenti Dönüş yok artık Gecenin son otobüsü Götür beni uzaklara Gecenin son otobüsü ...

Her Şey Vatan İçin

1 Kilisenin avlusunda bir melengiç ağacı titriyor Metruk kalbim, damar damar oluyor alnım upuzun bir suda  Birdenbire atıldığı koca bir taşın, patladığı, dağıldığı  Metruk kalbim. O suda, o upuzun suda eksik bir damla  Gitgide eksilen bir damla gibi. Metruk kalbim. Kalıyor  Koca bir halkın gün yüzü görmemiş aynasında metruk  Kalbim, çoğaldıkça yeniliyor tarihin kadranında...  2 Yalnızlığı gün gibi aşikâr; iner çıkar, iner çıkar  Merdivenleri – gözucuyla baktığı şehri, o Süryani  Toprağı son kez sürer gibi oynattığı kirpiklerini  Tutar derin kuyulara batırır – sizin hiç ülkeniz öldü mü  Ey gönülsüz pasaportlara uygun adım mihmandarlar  Hani her şey vatan için’di... Saplar ve samanlar  Ayrışırdı zamanla kendiyle barışık bir kimya gibi  Bir geceyarısı merdivenleri ine çıka gitti. 3 Zulmün artsın! Gördün ya, dağların arasında incecik  Bir su inadına akar, mazlum ve çevik  Zulmün artsın ! Duydun ya, göğümde dolaşır ü...

şano

Kuyruğumda arkadaş ölülerinden bir mahya Alkolik bir babadan ıslaklık Polis korkusundan bir çelenk Askerlik şubelerinden bir son yoklama Boynumda işsizlikten bir kement Oğlumun sorularından bir yanıtsızlık Karımın sabahlarından bir suçlama Annemin hafta sonlarından bir hayırsızlık kaldı... - Bu oyun burada bitti mi amca? - Hayır, yönetmen yeniden başa aldı. Yenilgimin oyuncularını ıslıklıyorum Hücrelerimi haykırıyor: Bir yerde yanıldın sen! Belki de her yerde yanıldım ben Şunun şurasında kaç yıl yaşadım Bağışlayın beni Çünkü bağışlanabilecek pek çok şey yaptım... 1990 Ahmet Erhan

kadın, unutma...

Ardımdan ilk sen ağlayacaksın  Kadın, kemerlerini bağla  Ve beni unutma, sonum yakın  Bir arpa boyu uzaklıkta  Ölümün iksiri şırınga edilmiş  Doğumda bana, kadın unutma  Güzel şeyler de yaşadık şunun şurasında Ellerim temiz, alnım pak  Kimseye bir zararım yok  Hayatın eleğinden düşmanlarımı sağıyorum  Kadın unutma... onur, inanç ve kavga  Ardımdan ilk sen ağlayacaksın  Ben ölüme güldükten sonra... 1993 Ahmet Erhan

şair, dünya sana küsmüş diyorlar

Şair, dünya sana küsmüş diyorlar Sen barışamazken kendinle bile Her varlık beyninin bir uzantısı olsa neye yarar Çığrından çıkmış bu evrende? Doğanın bir anlık dalgınlığından doğdun Suyun ve toprağın yalnızlığından Hep kendi içinde yürür durursun Tanrılarının gücenik kalması bundan Kumdan kaleler yapıp bozmakta üstüne yoktur Beş duyunu yüzle çarptığın görülmüştür Şimdilik yirmi dört bilinmeyenli bir denklem yaşamın Bir gün elbet aylara, günlere de bölünür Şair, dünya sana küsmüş diyorlar Enlemleri, boy lamları birbirine karıştırdığın için Bizimle uzlaşmadı, diye bağırıyor dinibütün olanlar Sonun kötüye varacak, bildiririm... 1982 Ahmet Erhan

en büyük özgürlük

Damarlarıma yeniden yayıldığını duyuyorum kanımın İçtenlikle söylüyorum, seviyorum bu hayalı Ölmek istemiyorum ama ölebilirim şimdi Varsa ölümümün bu dünyaya bir yararı. Koca bir çınar gibiyim, az da olsa yaşım Kopmaz köklerim var hayatın yüreğinde Şimdi ağlayıp sızlanan körpe dallanın Onlar toydur biraz, başları gökyüzünde. Yaşamak, bizim en büyük özgürlüğümüz artık Acıların, gözyaşlarının da bilincine vararak Bağırıp çağırmadan, boyun büküp ağlamadan Yaşamak... enginlerde salınıp, yücelerde coşarak. Bağırıyor içimde bir kuş, durmadan bağırıyor: Şair, bir taşı oyup da içine girmenin zamanı geçti! Bir kez daha gülümseyerek yanıtlıyorum onu: Ağladım. Biraz rahatladım. İyiyim şimdi. 1979 Ahmet Erhan

Eski Bir Duvar

Hiç söylenmeyecek sandığım sözler Bir bir kayıyor artık dudaklarımdan Hiç ayrılınmayacak sandığım dostlar Gülümsüyorlar şimdi kendi yollarından Avuçlarıma çeşmelerden su dolduruyorum Üstüne tutuyorum yazdığım şiirlerin Yazılar silinmiyor, daha belirginleşiyor O buruk anıları yaşanmış günlerimin Hayata da ölüme de öylesine uzağım ki Yüreğim eski bir duvar gibi delik deşik Bir sevda mı onaracak şimdi onu Geçip gitmişken benden sevgililik? Ahmet Erhan 1979

Yaşamın Ucuna Yolculuk

I Böylesi bir duyguyu şimdiye dek hiç algılamamıştım. Ne benim, ne de çevremin yaradılışıyla bağdaşmazdı. Ama gökyüzüne açık bir hücreyi anımsatan bu balkonda otururken, Storkwinkel’de çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar ın tepelerine baktığımda, Berlin sokaklarının, Pazar günlerinin bırakılmışlığında esen rüzgâr tenime değdiğinde, birden yeni bir duygu oluştu. Kalkıyorum. Diğer evlere, diğer balkonlara bakıyorum. Tüm balkonlar, insanların birbirini göremeyeceği biçimde örülü. Yeniden beyaz koltuğa oturuyorum, bu yeni duyguyu içime sindiriyorum. Uzun bir gece. Uzun bir gün var ardımda. İki saat uyuduktan sonra, Luftbrücke Alanına gidiyorum. Aynı otobüsle döneceğim. Otobüsün alanda beklediği süreyi, ben de, biletçi ile birlikte inip boş, cansız, yeşil alanın kenarında durarak geçiriyorum. Sabah henüz serin ve erken. Otobüs biletçisi Alman köylüsünü anımsatan bir adam. Ama kulağına pırıl pırıl bir küpe taktırıp, günün erkek modasına ayak uydurmuş. Otobüs duraklarının adlarını ç...

Kişilerin hayatı ve sağlığı bakımından tehlike oluşturabilecek şekilde ilaç yapma veya satma başlıklı suç kapsamında re'sen soruşturma başlatıyorum

Bugün uygulamada olan, sokağa çıkma yasağı, maske takma zorunluluğu, sosyal mesafe kuralı, seyahat kısıtlamaları, bunların tamamı hukuka aykırıdır.  Valiler bizlere aklımızın almayacağı şeyler emredebilir Uzatmamak için çok fazla tafsilata girmiyorum fakat Anayasada bunun nasıl yapılabileceği ayrıntısıyla düzenlenmiş. Onun haricinde başlangıçta büyük karışıklık vardı yani belirlilik te yoktu ortada. Vatandaş neyle muhatap olacağını bilmiyordu. İl İdaresi Kanunu zikrediliyordu. Bunun 11/c ve 66. Maddeleri uyarınca bu işlemlerin yapıldığı söylendi. Fakat bir kanunda Vali gereken tedbirleri alır denmesi bu kısıtlamalar için hiçbir şey ifade etmez. Yoksa Vali bize aklımızın almayacağı şeyleri de emredebilir. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında dar yorum esastır. Kanunilik ilkesi caridir. Bunu bu kanuna istinaden yapamazsınız.  Toplumun geneline yönelik bu şekilde kısıtlamalar düzenlemeler getirilmesi hukuken mümkün değildir.  Kabahatler Kanununa gelecek olursak… O...