Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yerim yurdum gözlerindir

kadın sevdiğim..beni unutacaksın unutacaksın bir zamanlar sana yüreğimi verdiğimi bir başka dalgaya kapılırken  kıyılarımı terk edeceksin bir zaman sonra oturup ezgilerimi dinleyeceksin belki acılarımı bir kenara koymuşken ismim unutulup gidecek yerim bilinmez olacak belki acaba… aklına gelecek mi sevdiceğim bir zamanlar beni sevdiğin erkek cevabım şudur: sevgin doğrumdur affediciliğim ve isyanımdır sana bir umutla geldim kollarımda baharsız kuşlar bir ülkenin enkazında acıların rüzgarları sürüklerken beni yüreğimde fırtınalar koparırken bir vahadır sana olan sevgim acılarımın son bulduğu bir esintidir sana olan sevgim insanlara ezgilerimi taşıyan bir esrimedir sana olan sevgim içimde volkanlar alevlendiren bir umuttur sana olan sevgim sabahın şafağında beni karşılayan bazıları aşktan ölürken ben sende hayat buldum bir yurt seçseydim yerim yurdum sevgin olurdu seni unutmuşsam yürekte unutmuştur beni  kaybolsam bir yerde biline ...

ölüm kapıda bekler

1 dolanıp durdu bir çıkar yol için kapıdaki ölümden fakat boşuna 2 ölüm kapıda bekler bir yiğit nereye gitse 3 sende olmayan nedir bir yiğitte olup ta? 4 her şey toprağa kavuşur eceliyle buluştuğunda 5 aldın istediğini çoğu zaman çok zahmet çekmeden 6 seni saran toprak mani oldu cevap vermene bana 7 ah! kalbim dayanabilse bir an olsun senin yokluğuna 8 ecel canımı alaydı oğul seni alacağı yerde İslam öncesi Arap kadın şairlerinden Al-Sulakah’ın  (السلكة  ) oğlu Al–Sulak için söylediği ağıt. Oğlu Al-Sulak’ta bir şairdi. ( Ölümü MS 605 ) Çeviri: Musa Ağgün Kaynak:  cevirmeningunlugu.blogspot.com.tr

Kızgın Kedim

kaç kezdir aynı şeyi söyleyip duruyorsun: “hayatında başka bir erkek var mı ??” evet.. evet.. beni bir mezar mı zannettin sen ziyaretçisi olmayan dışarıda ne kadar çok erkek var bir bak.. bir tanem kuşları olmayan bir bahçe göremezsin eskide kaldı her şey kurtuldum senin sihrinden ve zayıflığımdan her zayıflığının bir sonu vardır beni seviyor musun!! bunu demeseydin keşke bu geçmişte kalan bir şey.. ne zamandan beri mi geçmişte kaldı? bakıyorum ki benimle ilgilenmeye başladın nerden bu coşkulu aşk sendeki? bir sandalyeden başka bir şey değil miydim değerli eşyaların arasında? bir tarla hasadı çoktan yapılmış ne ah kurtarır onu ne de vah göğüslerime bakıyorsun bir tacirin malına baktığı gibi sen malına ağlayan adam kaybettin malını mülkünü hesabımız eskiydi.. hemencecik gördüm işini içimizden kim kaybeden? sana cennet kapılarını açmıştım vermiştim  meyvelerini… nadir bitkilerini fakat bugün.. ne ateş kaldı ne de cennet bu aşka inanmayın cezası ...

İlk Söz

bir zamanlar olduğum çocuk uğradı bana yabancı bir yüzle. bir şey demedi. yürüdük sessizce birbirimize baktık. adımlarımız yabancı akan bir nehir. bir araya getirdi bizi, rüzgarda uçuşan bu kağıtlar adına, kökler ayrıldık bir orman yeryüzünün yazdığı ve mevsimlerin suladığı. ey bir zamanlar olduğum çocuk, yaklaş bizi birleştiren ne, şimdi,  ve ne diyeceğiz birbirimize? Adonis Çeviri: Musa Ağgün

Yol Üstündeki Semender

Intiharla bir söyleşi bu kitap. Edemediğim ve edebileceğim intiharlarla. Her insan aklında en az bir kez öldürür kendini. Çünkü biliniyor artık; tek içgüdü değil yaşam içgüdüsü. Sözcükleri seçen kişi, zamanı sorgular durmadan ve bu güncel zorunluluk, isteyelim istemeyelim; tarihsel bir an’da ontolojik bir sorun olarak da belirir. Galiba şu intiharın kökenindeki soru: Onaylıyor muyum? Buradan bakıldığında, bir “öteye geçiş“ sorunu değildir intihar. Tam tersine: bir “burada oluş“sorunudur. Sartre’ı anımsayalım:“İntihar bir başka yoludur dünyada varolmanın.“ Camus’den yüzyıl önce Novalis yazmıştı: “İntihardır tek felsefe sorunu.“ Bu yüzden yaşamın da sorunudur. Yaklaşık olarak “her yerdedir yaşam“ diyor Seneca. Ama bu yaklaşım, dünyasının “aydınlık”tan görünüşünü yansıtıyor; gelgelelim bir de “karanlık” yan var tarihin içinde işleyen. Bu ikilemi şöyle dillendiriyor Sergei Moscovici: “Ölüme hayır demek yetmez yaşama evet demek gerek...

Virginia Wolf

Üşümesinden belli içimin: bitiyor yaz. Ufuk kör bir gözün ardı kadar boş. Geçiyor son kuş sürüleri mumların titrediği bir katedralde dinlediğim orgun sönüp giden yankısı gibi dinli- yorum kanatlarının sesini Ey üzünç diyorum: Yaşamımın toplamı, koyakların ıssızlığından damıtılmış bana kalan tek bilgelik. Üzünç: kolsuz bir askerin sakallı yüzü yansıyıp vitrinin camında 'kendini öldür' diye iç geçirince; tezgahda sızıp kalınca çocukluğunu ele veren göçebe yüreğin sözü, kucaklanmayınca artık sevgili beden ve gözyaşlarında parlayınca terkedilmiş baba ocağı Dupduru gözlerle baktın bana ey yitik çocuk: derede seyrederken kendimi ve öptün, ülkeler vadeden bir öpüşle Bu işte üzünç, bu işte onulmazlık. Yaz bitiyor: gece iniltisini emziriyor büzülüp toprağa doğru çekilen ağaçların, zaten yaralı belleğime daha bu sabah bir uçurum kıyısıymış gibi dalıp gitmiştim saksının çatlağına,bahçede yürürkende ayaklarım yapraklara gömülü, bir kez daha Rhoda'nın sesiydi:...

Senden söz etmekten yoruldum

Üçüncü Önsöz Senden söz etmekten yoruldum Ey düğünün gülü kasidede "Bağlı" kadın Kimsin sen?      Bitişten başka bitişten başka. Senden söz etmenin yığıntısı bende Ve sen Zamanda bir ışık oluyorsun lambaların köklerinde. Dudağında      Kalpleri kanatan "Avras" kasidesi İçerim Sevgiyi içerim ve önünde yıkılırım Arapça'da tutuklanan efendim. Abdülali Rezaki Çeviren: Metin Fındıkçı

Çocukluk Çağı

a Bir kalp gibi hüzünlüydüm      omurga iliğinin duruluğunda hayatımıgünün yirmi dört saatinde kurarım      düşüm unutsa da böyle bir akşamı. Gecemi gündüzüme katıp başlarım      inşa etmeye kumdan düşleri şiirim yoksun kalır güzellikten      yoksa gömütün karanlığı geri mi döndü? Düşlerimin şehri nerde kaldı      nerde, neden görünmedi kumun tepesi? Şimdi yansıyacak mı hayatıma      sayıkladığım akşamın loş ışığı? Giden bu akşamla çocukluğuma dönsem karşılaşır      mıyım yuvasında kuşlarla her sabah hiç bir zaman hayatım olduğu gibi      görünmeyecek şarap bardağında eriyip giderken Hiç bir zaman kışın çiseleyen yağmuruyla      uyaklı olmayacak güzel küçüklüğüm hiç bir zaman kumruların aşk yuvası dize      dize dizilmiş şarkıların gölcükleriyle uyuşmayacak Kaç çeşit çiçek topladım gömmek için      onun geceme yansıyan ışığı...

Ne Tuhaf

Ne tuhaf ömrümün sonuna kadar Kelimelerle yaşamam. Ağaçtan çok ağaç sözünü Denizden çok deniz sözünü Sevmem. Halbuki bir sabah erken uyanınca Balkona çıkmak da güzel. Sabahattin Kudret Aksal

Eski Ev

İlk günden hatırlarım etrafını saçağın, Bir asma kuşatırdı körpe filizleriyle. Kokularla cezbedip küçük, çapkın kuşları, Buğulu taneleri uzardı pencereye. O baldan salkımları bize yaklaştırırdı Uzatarak annemiz bembeyaz ellerini, Biz ,onun çocukları geri verirdik tekrar Kuşlara üzümleri, emilmiş dallarını. Seneler aktı gitti, artık ne kuş, ne anne Biçare yaşlı asma sarardı ve çürüdü. Kapıyı, duvarları vahşi otlar bürüdü, Ve ben, ben ağlıyorum, o günlerin peşinde.               Alphonso de Lamartine

Dört Yapraklı Çiçek

Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Oynamamız bundandır. Kara toprakla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Bundandır sevmemiz kiraz ağaçlarını. Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Kardeşliğimiz bundandır Mavi sularla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse Bundandır inanmamamız Kocaman bombalara. Fazıl Hüsnü Dağlarca

Bir Aşığın Duygularının Değiştiğinin İşaretleri ve Aşıktan Kurtulma Yolları

Bir kadın her zaman, âşığının kendine karşı duygularını, düşüncelerini ve huyunu davranışlarındaki, huylarındaki ve yüzünün rengindeki değişikliklerden bilir. Soğuyan bir âşığın davranışları şöyledir: 1. Kadına istendiğinden daha az verir. 2. Sözler vererek kadını umutlandırır. 3. Bir şey yapmaya söz verip, başka bir şey yapar. 4. Kadının arzularını yerine getirmez. 5. Sözlerini unutur ya da verdiği sözlerden başkasını yapar. 6. Kendi hizmetçileriyle esrarlı bir şekilde konuşur. 7. Bir arkadaş için bir şey yapma bahanesiyle başka bir evde uyur. 8. Son olarak, daha önceden tanıdığı bir kadının hizmetçileriyle özel olarak konuşur. Bir zevk kadını âşığının kendisine karşı tavrının değiştiğini fark ederse erkek onun niyetinin farkına varmadan en iyi şeylerini mülküne geçirmelidir. Olduğu varsayılan bir borcun karşılanması için sözde bir alacaklının eşyalara zorla el koymasına izin verir. Ayrılmadan sonra, eğer âşık zenginse ve zevk kadınına her zaman iyi davranmışsa saygılı ol...

Samiha Ayverdi'nin Yusufçuk'u Üzerine

İnisiyatik geleneğin modern zamanlarda en saf ve katışıksız adlarından biri merhume Samiha Ayverdi'dir. O geleneğin günümüzde gürbüz ve bereketli bir damarına mensubiyeti olduğu gibi, ömrü boyunca elinden düşmeyen kalemiyle onlarca esere de imza atmış ve eserlerinin çoğunda tasavvufi neşve dile gelmiştir. O'nun oldukça zengin manevi ve zihinsel yaşamı içerisinde Yusufçuk'un ayrı bir değeri vardır. Yusufçuk, modern Türk Edebiyatı'nda dili ve dünyası bakımından yekta bir eserdir. İlk basımı 1946 yılında yapılmış olan Yusufçuk'ta, yazarın 'mesel' olarak niteleyebileceğimiz kısa öyküleri yer almaktadır. Ayverdi, Kenan Rıfai'ye intisaplı ve O'ndan sonra da bir nevi postnişin olarak cemaatin 'anne'si olmuş, roman, hikaye, deneme, araştırma, sohbet, geziyazısı ve günce türlerinden pek çok kitap yazmış velut bir sanatkar. Rıfailiğin bir kolu olan bu geleneğin her ne kadar Ahmed-i Rufai hazretleriyle silsile bağı varsa da, Kenan Rıfai hazretleri ara...