Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Denizin Çağrısı

Babam cuma akşamı işten dönmüş, “çabuk hazırlanın,” demişti. Ben cornetto’nun külah kısmına yeni geçmiştim, annem vantilatörün yanında sigara içiyordu. Geçen yaz olmuştu bu; hararetli günlerdi, gölgede kırk derece. Çok lüzum görmedikçe konuşmuyorduk. Babama dikkatle bakıp devamını getirmesini bekledik. “Tatile gidiyoruz.” “Nereye?” “Adaya.” “Yabadabadu!” diye bağırdım. Şakkadak bir canlılık geldi üstüme. Annem evvelsi hafta, “herkes tatile gitti, biz denize ayağımızı bile sokamadık,” diyerek ağlamıştı. Cümleyi kurarken vurguyu ayak kısmına yüklemişti. O anda ayağıma bakmıştım, neredeyse ben bile ağlayacaktım. Babam ince ruhlu bir adamdır, bu duygusal kavgadan sonra işyerinden izin almış beş gün, hafta sonunu da katarsak bir hafta. O heyecanla hangi ada olduğunu anlayamadım ama ada adadır işte, dört yanı sularla çevrili kara parçası, atladığın yerden yüz, iyidir yani, ayrıyeten robenson olsun, cuma olsun hep adalarda yaşayan tiplerdir, bir de define adası var. ve tabii ki de lost...

Anneannemin Son Ölümü

   Ellerindeki damarları ve yüzündeki kırışıklıkları görseniz yüz elli yaşında zannedersiniz oysaki sadece seksen dört yaşında. Anneannem. Yakın-uzak gözlükleri, bozuk para çantası, keyifli akşamüstlerinde tellendirdiği Ballıca sigarası ve her şeyden önemlisi bitmek tükenmek bilmeyen yalnızlıklara katlanabilme gücüyle gönlüme taht kurmuş bir tiplemedir. Velâkin ondaki bu yalnızlığa katlanabilme gücü bir yandan da hep ürpertmiştir beni. Çünkü sadece ben ve televizyonda gördüğü insanlar yetiyor ona. Misafirliği uzatan komşulardan ve soğuk kış gecelerinde pencerelerin önünde usulca mırıldanan kedilerden bile rahatsız oluyor. Yanında benden başka hiçbir canlının varlığına tahammülü yok. Çoğu ihtiyar böyle değildir, kendilerini terk edilmiş hissederler. Arka balkonlarda unutulmuş paslı su varilleri gibi. Bu yüzden de en ufak bir ilgi belirtisinde hemen yelkenleri suya indirirler. Bayramlarda gözleri dolar örneğin, kendilerinden beklenen bütün basmakalıp tavırları yerine getirirler...

Nevmîdlik âteşine yandım Bil'llâh bu vücûddan usandım

Ma'bûduna 'arz kıldı râzın Bildirdi gönlündeki niyâzın K'ey hâkim-i 'arsa-i kıyâmet Sultân-ı serîr-i istidâmet Nevmîdlik âteşine yandım Bil'llâh bu vücûddan usandım Çün dôst yanında nâ kabûlüm Bi'llâh bu hayâtdan melûlüm Men şem'-i şeb-i firâk-ı yârim Sûzân u siyâh rûzgârım Yandırdı beni cefâ-yı 'âlem Dinlemezem ölmeyince bir dem Derdim ki vücûdum ola bâkî Şâyed düşe vasl ittifâkı Pertev-burcunda âfitâbım Bildim ki vücûd imiş hicâbım Yâ Rab beni et fenâya mülhak Kim râh-ı fenâ imiş reh-i Hak Pak idi dü'âsı etdi te'sîr Fil'l hâl mizâcı buldu tağyir Fuzûlî Leylâ vü Mecnûn Dergâh Yayınları - 2008 (s.408-409)

Ayrılık İniltisi

Ayrılık ne kadar acı bir şeymiş Ateşten gömlekmiş, can onu giymiş Derdin ki: Hakîkat acıklı neymiş Gönlümün âhını sevdiğim! Bilsen Zikrinden ibâret bütün gün sözüm Yolunu bekliyor hasretle gözüm Ağlarım, inlerim sanki öksüzüm Gelsen de gözümün yaşın silsen Ayrılık günleri oldukça aşkın Savleti artıyor gönlümde aşkın Kalbimin olmada kederi taşkın Vaktidir görünsen, neşvem kesilsen Kırıldı rûhumun kolu, kanadı Hayâtın kalmadı bence bir tadı Ölümden beter bu yaşamak adı Gel artık vefâsız! Düşmen değilsen Tâhirü’l-Mevlevî

Garîbseme

Yâd eyledikçe vaslını cânım garîbsedim Hecrin ile tükendi tüvânım garîbsedim Geçdikçe âh ayrı zamânım garîbsedim Sıktı beni muhît ü mekânım garîbsedim Vaslın imiş meğerse beni ömre aldatan Hoş gösteren cihânı, dile neşveler katan Şimdi durur yabancı bana sevdiğim vatan Sensiz vatanda rûh-ı revânım! Garîbsedim Doğmuş iken vücûdum onun sadr-ı pâkine Gurbet gibi esefle bakar dîde, hâkine Karşımdaki minâreciğin kalb-i çâkine Aks etti de acıklı figânım garîbsedîm Olmuş gözümde lâne-i mâtem bütün büyût Bâb-ı tarabda perde olan nesc-i ankebût Gûş ettiğim o zemzemeler nerde? Hep sükût Sarmış cihânı hüzn-i nihânım, garîbsedim Gurbet elinde şâm-ı garîbân hazîn olur Lâkin vatanda olması hayret-karîn olur Yurdum bana firâkın ile âteşîn olur Yanmaktadır o nâra cenânım, garîbsedim Bir sakf-ı gam görünmededir âsümân bana Beytü’l-hazen meâli demektir cihân bana Gönlüm gibi fezâda iyan imtihân bana Artık yetiş ki neşve-resânım! Garîbsedim Ersin hitâma gayri şu leyl-i müked...

Usandım

Fevkımda duran çarh-ı müzeyyenden usandım Tahtımda olan hâk-i mülevvenden usandım Dünyâ denilen gamlı nişîmenden usandım Beytü’l-hazen adım, o meskenden usandım Ezmekte ser-i şûrişimi kubbe-i nüh-tâk Altında onun taşmada kalbimdeki eşvâk Bir lâle gibi sıkmada vicdânımı âfâk Boynumdaki bu halka-i âhenden usandım Döndüyse hazân yaprağına bendeki çehre Yok minneti hâverdeki pür-şa‘şaa mihre Ey nâle! Yeter çarpınışın tâk-ı sipihre Ben öyle sağır ma‘kes-i şîvenden usandım Yanmakla fezâ sâhasını etmek inâre Gûyâ bu imiş gönlüm için hükm-i sitâre Ey âh-ı tehassür! Feleğe saçma şerâre Tâbınla olan leyle-i rûşenden usandım Kavs-i kaderin attığı ok sath-ı zemîne Ancak geliyor, saplanıyor kalb-i hazîne Ey tîr-i kazâdan açılan şerha-i sîne! Dil-hânedeki perdeli revzenden usandım Bî-tâbi-i hicrân ile ben öyle harâbım Deryâ-yı fenâ mevcesine nakş ber-âbım Ey mev‘id-i dîdâr! Benim olma ser-âbım Doydum yalana, şîve-i pür-fenden usandım Gülzâr ediyor kan gibi çeşmimde tere...

Berceste Mısralar

A‘mâya şerh-i hâsiyyet-i tûtiyâ abes Belîğ Âb-ı engûr hum içre durarak bâde olur Sabrî Âb-ı pâke ne zarar vakvaka-i kurbağadan Lâ-edrî Acı sözler tatlı cânımdan usandırdı beni Lâ-edrî Acımaz şer‘ kestiği parmak Sâbit Âcizdir iştiyâkımı inhâda nâmeler Râşid Âciz-i mahlûkun elinde ne var Lâ-edrî Açıl ey gonce-i bâğ-ı letâfet bî-vefâ koptun Kabûlî Açtır köpek, ister ki yemek sohbeti olsun! Sürûrî Açtırma ehl-i keyfe kutunun kapağını Kerîmî Âdem bu bezm-i devr-i dil-ârâya bir gelir Sabrî Âdeme kendi ayağı ile devlet gelmez Seyyid Vehbî Âdet budur âhirde gelir bezme ekâbir Lâ-edrî Âfitâbı göricek zerrede tâkat mı kalır Âgâh Âfitâb-ı kadeh etmez Ramazân ayı tulû‘ Fuzûlî Ağla ey gözlerim ağla ne gelir var ne gider Lâ-edrî Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz Lâ-edrî Ahbâba değil düşmenine eyle mürüvvet Lâ-edrî Ak akçe kara gün için denir meseldir bu Figânî Akçe yok borçlulara söz verdim Veleh Âkıbet erbâb-ı derdin ...