Babam cuma akşamı işten dönmüş, “çabuk hazırlanın,” demişti. Ben cornetto’nun külah kısmına yeni geçmiştim, annem vantilatörün yanında sigara içiyordu. Geçen yaz olmuştu bu; hararetli günlerdi, gölgede kırk derece. Çok lüzum görmedikçe konuşmuyorduk. Babama dikkatle bakıp devamını getirmesini bekledik. “Tatile gidiyoruz.” “Nereye?” “Adaya.” “Yabadabadu!” diye bağırdım. Şakkadak bir canlılık geldi üstüme. Annem evvelsi hafta, “herkes tatile gitti, biz denize ayağımızı bile sokamadık,” diyerek ağlamıştı. Cümleyi kurarken vurguyu ayak kısmına yüklemişti. O anda ayağıma bakmıştım, neredeyse ben bile ağlayacaktım. Babam ince ruhlu bir adamdır, bu duygusal kavgadan sonra işyerinden izin almış beş gün, hafta sonunu da katarsak bir hafta. O heyecanla hangi ada olduğunu anlayamadım ama ada adadır işte, dört yanı sularla çevrili kara parçası, atladığın yerden yüz, iyidir yani, ayrıyeten robenson olsun, cuma olsun hep adalarda yaşayan tiplerdir, bir de define adası var. ve tabii ki de lost...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"