Ana içeriğe atla

Çöller

Ben sevmek için doğmuşum-
sevmek ve sevilmek için.
Ne yazık ki yaşamım
sevgisiz geçti nerdeyse.
Bu nedenle bağışlamayı öğrendim:

Aştığım çölleri bile
Hiç küçümsemiyorum.
Yalnızca soruyorum onlara
şaşkın gözlerle:
Ne bahçeler olmaya doğmuştunuz kim bilir?

Blaga Dimitrova

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Sabah Sevgiyle Uyandır Beni

Acımın alnından öperek uyandır bir sabah beni dışarıda güneşi ve baharı yağarken yağmur. Yüreğimde bir müzikle uyandır beni tüy parmaklarını ağrıyan yerlerimde gezdir. Saçlarımdan zamanı geçirerek uyandır bir sabah. Sen günün şiiri ol, ben şarkını besteleyeyim. Sen narin bir nar fidanı gibi salın rüzgarda ben yanında yaralı bir dize gibi durayım. Aşk ve Şiirle barışan bir dünyaya uyandır bir sabah beni. Fikret Demirağ

Bercestelerim

Ağlamak   Anne Aşk Ayrılık Baba Babalar ve Oğullar Bellek Cahit Zarifoğlu Cemal Süreya Çay Çocuk/luk 1 Çocuk/luk 2 Çocuk/luk 3 Çocuk/luk 4 Çocuk/luk 5 Çocuk/luk 6 Dargınlık/Küslük Elif   Ev Fihrist Gam Gitmek Gelincik Gülüş Güneş Güvercin Hande Hatırla/mak Hüsrev Hatemi Hüzün İbrahim Tenekeci İhtiyarlık İmam-ı Şafiî İntihar İskele İstanbul Kader Kar Kalp 1 Kalp 2 Kalp 3 Kalp 4 Kalp 5 Kenan Çağan Kiraz Kulbe-i Ahzân Kuş Mahmud Derviş Mezar Mum ile Pervane Müntehirler Ölüm Pencere 1 Pencere 2 Rakı Sandal Seçtiklerim 1 Seçtiklerim 2 Sigara 1 Sigara 2 Sonbahar Suskunluk ...

Cesedi Nereye Gömelim

Cesedi nereye gömelim Bir bebeğin Yeni çıkan dişine derim O dişin o görünüşüne derim Ona mor ona mavi, ona gül rengi süt versin Ona ilk o ağızdan çıkacak kelimeler öğretsin Ama sarıp sarmalar mı ki Bir ceset bir bebeği Güvenli bir yer dedim, aklımdan öyle geçti Eşeleyen çok son günlerde gömütlükleri Ve düşündüm Bir yüzük bir mezar taşıdır parmakta belki Dinle bak ne diyeceğim Rüyamda bir deli gördüm geçenlerde Tanıdığım bir deli Ama görmesem hatırlamazdım bile Geçiyordum, yol kenarında, pencereden az içerde Bir kadının kolyesini çözüyor mu, takıyor mu? Yüzündeki ışık değil kadının, ışığın ruhu Duruyorum: Bu boyun onun boynu? Soruyorum: Bu niye böyle? Birdenbire bir koridorun sonuna çıkıyor yolum Eski bir arkadaşın karısı bekliyor orda beni Çok olmuş görmeyeli, böyle güzel miydi Ve ilk kez gergin değil, bildim bileli - Sonra bize bir haber indi Yılların gagasındaki her şey ahenkli Şimdi aranız nasıl diyecektim ki Bu sözle bitiverdi üniversitenin Cıvıl ...

Hızırla Kırk Saat

1. bu çok sağlam surlu şehirden de geçtim beni yalnız yarasalar tanıdı az kalsın bir bağ bekçisi beni yakalayacaktı adım hırsıza da çıkacaktı her evde kutsal kitaplar asılıydı okuyan kimseyi göremedim okusa da anlayanı görmedim kanunlarını kağıtlara yazmışlar benim anılarım gibi taşa kayaya su çizgisine gök kıyısına çiçek duvarına değil kedi yavrularından başka -o da gözleri açılmamış olanlardan başka- el uzatmaya değer soluk alır bir nesne bulamadım bir gün daha öldü ey batıdaki mağaralar beni afyonunuz bağlasaydı da uyusaydım bu katı bu sert kente gelmeseydim bir kaç eski ölünün kemiğini fosforladım ışıklarını arttırdım bin yıl sonraki çocuklar için yaşlı bir adamın şapkasını düşürdüm karpuz kopardım dağdan taş yuvarladım ırmakta yıkandım ölümsüz çamaşırlar giyindim çivi yazısıyla yazılmış bir taşa oturdum yanımdan tak kuran işçiler ve turistler geçti çok eski bir şairin(ben miyim yoksa) taktım aklıma şöyle bir dörtlüğünü: "giydiklerin öyle ölüms...

Abbas Kiyarustemi ile Şiir, Sinema ve Müzik

Şiir, Sinema ve Müzik -Sanırım bu kitapların bir kısmı da çeviriydi?  Evet, çok sayıda kitap çevrilmişti. Veya örneğin tefrika eserler. -Dergilerde yayımlananlar mı? Evet, dergilerde çıkıyordu ve çocukların vaktini alıyordu. - Mesela otuz seneden fazla yayımlanan Hândenihâ dergisinde 1940-1941'den 1979 Devriminden birkaç sene sonrasına kadar.   Bize iyi bir kitap tavsiye edebilecek düzgün bir insan bulmak için aşırı şanslı olmalıydık. -Hangi dönemde? Lise döneminde Lisenin ilk yıllarında. -Muhtemelen bunun bir sebebi da, kitapların basım ve yayımındaki eksikliklerdi. Sonuçta basım ve yayım endüstrisi o dönem çok gelişmemişti ve bu nedenle kitaplar olması gerektiği gibi ulaşılır değildi. Tabiatıyla. Evet. Mesela lisedeyken okuduğum veya arkadaşlarla elden ele gezdirdiğimiz bazı kitaplar vardı. - Yani değis tokuş ediyordunuz? Evet, daha ziyade kitap değiş tokuş etmek söz konusuydu. Kitap satın almanın yaygın olduğunu hiç hatırlamıyorum. - Okuduğunuz lisede kütüphane yok muydu? D...

Abdülbâki Gölpınarlı

  Ihlamur'dan Teşvikiye'ye uzanan yokuşun üst ucunda, sık sık rastladım ona… Beyaz saçların üzerine itinayla oturtulmuş siyah berenin altında pembe, güleç bir yüz; daha bir itinayla kesilmiş uzun, beyaz ama yer yer hafif sarımtrak bir sakal, kalın bir baston ve ceketin altında yakasız bir gömlek…           Ne zaman görsem, bir hareket fark ederim dudaklarında… Her an bir dua, yahut nefes veya mersiye okumakta olduğunu çok sonraları öğrenecektim…        1970'li senelerdi… Yolda, her ay, en az iki defa karşılaşırdık… Bizim Teşvikiye'nin sakinlerinden değildi… İsmi de, cismi de, ne iş yaptığı da merak olmuştu ve hiçbirşey bilmiyordum hakkında… Sadece bir sırrını çözebilmiştim: Yokuşun yukarısındaki camiin hemen yanıbaşından kalkan Karaköy dolmuşuna bindiğini…         Hatta bir defasında, Kadıköy'de tesadüf etmiştim… İskelenin birkaç yüzmetre ilersinde, daracık bir sokakta, zeytinyağı satan dükkânın önünde… İmbikten...

Abbas Kiyarüstemi ile Sinema Dersleri

Size öğretecek hiçbir şeyim yok. Aslına bakarsanız, buna benzer toplantılarda üstlendiğim vazifeyi katiyen öğretmenlik olarak değerlendirmiyorum çünkü bu kelimeden hazzetmiyorum. Kendilerini genç yönetmenlerle konuşurken bulan bazı insanlar itaat edilmesi gereken belli başlı “kurallar"ın var olduğu hususunda diretirler. Ancak sinema belirli bir metodolojiye ya da fikirler dizisine bağlı değildir. Yönetmenlik, diğer pek çok şeyin öğretildiği yöntemle öğretilemez, bu yüzden bu haftanın tartışmasız öğretiler bütünü olarak ele alınmaması gerektiğini söylüyorum. Belli bir yaşa gelmiş olmama rağmen (burada bulunanların hepsinden yaşlıyım) asla tavsiyelerde bulunan ya da insanlara işlerini ne şekilde yapmaları gerektiğini söyleyen birisi olmadım. Vazifem, yalnızca fikir vermek ve pek çok yöntemin arasında olan ve bugüne kadar da gelişmeye devam eden kendi yöntemlerim hakkında konuşmak. Daha önce bunun gibi pek çok atölye çalışması gerçekleştirdim ve her birinden bir şeyler öğrendim. Böyl...

Râbia Hâtun Şiirleri

Pâyın sadâsı gelse de sen hiç gelmesen Men dinlesem kıyamete dek, vuslat istemem! Bulsam izinle semtini, ol semte irmesem Aşsam zamanı hasretin encâmı gelmeden * Aslı yok bir hayâldir cânân Şekl-ü-reng-î muhâldir cânân! Bulamazsın cihânı devr etsen. Bir görünmez cemâldir cânân! * Olsandı sen semâ, olsandı sen havâ, Alsamdı men senî dem dem, nefes nefes! Olsandı sen zaman, olsamdı men mekân, Eflâki dolduran bir aşk olurdu bes! * Bir kâsedir alav dolu gönlüm, yanâ yanâ Men tâ senün yanunda dahî hasretem sanâ! Yaşlar dökende söndüremez âteşimi sû: Sunsan elünle kaanumu içsem kanâ kanâ! * Bir bâde olsa, lezzeti sevdâya benzese; Bil dilber olsa, hasreti sahbâya benzese; Hicrân visâle tarziyye hissiyle yüz sürüp Demler çekince bülbül-i şeydâya benzese! * Bin mevsimi var, âlem-i dil başka bir âlem Bülbül gibi güller de o âlemde dem çeker Batmaz güneş, olmaz gece, geçmez dem-i vuslat Deryâsı da kevser gibidir; gıbta eder cem! * Cânân olaydı cânım, hicr...

Şiirlerimde dünyadan olduğu gibi bir kesit alıyorum. Sanki bir çiçeğin fotoğrafını çeker gibi

Pek çok klasik şiir vezne ve musikiye bağlıdır. Ama benim şiirim, kolayca bir görüntü yaratırlar, bu nedenle şiirlerim bir dilden başka bir dile çok kolay çevrilirler ve bir şey kaybetmezler. Benim şiirlerim sınırsızdır. Ben şiiri görüyorum, okumuyorum. Şiirlerimde dünyadan olduğu gibi bir kesit alıyorum. Sanki bir çiçeğin fotoğrafını çeker gibi Abbas Kiyarüstemi

Aşk Dayanak Sağlıyor

Yalnız olabilirim ama yalnızlıktan acı çekmiyorum. Birileriyle mutluluğu paylaşmak muhteşem bir şey olsa da bugünlerde kendi başıma olmak çok da kötü değil. Cadde boyunca daha hızlı yürüyebiliyorum. Yalnız olmaktan bahsettiğimde ille de bir hayat arkadaşının olmamasından söz etmiyorum. Bu daha çok halet-i ruhiyeyle ilgili. Şiirlerimden biri şöyle başlıyor: "Ay yalnız, güneş yalnız, erkek yalnız, kadın yalnız, çiftler yalnız." Aşk dayanak sağlıyor. Her şeyi canlandırabilir ve hızlandırabilir. Güzel hatta sarhoş edici olabilir. Belki birini sevmenin hakiki değeri kendinden vazgeçmene izin vermesidir. Aşk aynı zamanda yıkıcı bir kuvveti de taşır yanında. Tutku acı çekmek anlamına gelir. Gideceğimiz yere kısa sürede varırız ama tabii ki sürüklenme ihtimalimiz daha fazladır. İnsanın kendisinden vazgeçmesinin de acı dolu yanları vardır. Kısa süreli bir mutluluk uzun süreli bir kederle sonlanabilir. Bir erkekle bir kadın birbirlerinden hoşlandığında, birbirlerinin elini tuttuğun...