On on iki senedenberi pek yakın vakte kadar görürdüm: Yazın — Boğaziçi'nde ise — ekseriya Tarabye’de, Kalender’de, Yeniköy caddesinde — Büyükada’da ise — ekseriya büyük tur yolunda, Hristos çamlığında, Maden ve Ayanikola civarındaki kumluk sahillerde, hemen daima tenha mevkilerde, kışın Beyoğlu’nda, ekseriya Nişan taşı, Şişli cihetlerinde, bazen Taksim bahçesinde, Taşkışla önünden Gazhaneye giden o tenha yolda, ara sıra da köprü üzerinde daima beraber görürdüm. Son zamanlarda bunlar -biri artık ihtiyarlık çağına varmış, diğeri ise sahavet mevsimini geçirerek ahdi şebabın devrei ulâsına henüz girmiş- iki vücut idi ki biri birinin gölgesi gibi biri birinden ayrılmazdı. Üç beş sene mukaddem bir tesadüf bunların baba ile oğul olduklarını bana bildirmişti. Ondan sonra her tesadüf ettikçe hâlü hareketlerine, muamelelerine bir hiss-i takdirü tes’it ile dikkat eder oldum. Baba senelerden beri it'ab olunmuş bir beynin endîşe-i muhâkemât-ı rûzmerresini tercümeden artık tamamıyla âciz...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"